Seydi Fırat
Hem her gün Kürtlere ait yerleşim yerleri bombalanıyor, hem de her gün, Kürt çocukları, kadınları ve erkekleri katlediliyor. Sistematik biçimde göçertilmeye, işkenceye, hapse ve ayrımcılığa maruz kalan bir halk Kürt halkı.
Küresel ve bölgesel platformlarda, Kürtlerle alay edercesine, Kürtlere bunu yapan güçlerin, devletlerin güvenlik endişesinden bahsediyorlar ve ‘endişelerine’ yönelik peş peşe zirveler düzenliyorlar.
Madrid’de, Tahran’da, Soçi’de zirveler oldu. Bu zirvelerde Kürtlerin karşı karşıya olduğu tehlike ve maruz kaldıkları savaş, katliam ve işgal uygulamaları konusunda bir önleme tedbiri, bir tartışma ve bu yönlü hakkaniyette dayalı bir tutum sergilenmedi.
Türkiye’nin meşru güvelik endişesi diye bir söylem bol bol söz konusu toplantılarda dillendirildi.
Bir zaman uluslararası ve bölgesel güçler kapalı kapılar arkasında, bazen de açık bir biçimde; Saddam Hüseyin’in Kürtlere yönelik soykırım politikalarını Irak’ın meşru güvenlik endişesi diye çanak tuttular, destek oldular. Ve sürdürmesi yönünde gerekli ortamı yaratmaktan sakınmadılar. Saddam da fırsat bu fırsat deyip, Enfal hareketi adı altında binlerce Kürt köyünü, yerleşim yerini yaktı, yıktı. Yüz binlerce Kürdü katletti, yüz binlercesini göçertti. Saddam sonunda işi Halepçe Katliamı’na kadar dahi vardırdı.
Saddam’a hazırladıkları ortamın bir benzeri bugün AKP-MHP iktidarı için hazırlanıyor, hazırlamışlar bile. ‘Güvenlik endişeniz meşrudur’ tutumu temelinde AKP iktidarının saldırılarını ve katliamlarını meşru kılmaya çalışıyorlar.
AKP iktidarının bu temelde gördüğü hoşgörü ve destek sayesinde her gün Kürt yerleşim yerlerine saldırıyorlar. SİHA’larla, uçaklarla, top saldırılarıyla her gün sivilleri katlediyor. Yerleşim mekanlarını yıkıyor ve Kürtleri yerlerinden göçertiyorlar.
Vicdan sahibi her insanın şu muhasebeyi yapması gerekiyor! Şunu sorması gerekiyor; Her gün saldırılara, yaralamalara, öldürülmeye maruz kalan Kürt çocuklarının, kadınların, sivillerinin ve halkın güvenliği meşru bir hak değil mi? Ve bu hak niye her gün ihlal ediliyor? Uluslararası camia açısından, insanlık açısından bu hakkın bir yeri, bir değeri yok mu? Bu haktan yana bir tutum gerekmiyor mu?
Til Temir’de, Kobanê’de, Serêkanîyê’de, Menbiç’te, Şehba’da, Qamışlo’da, Şengal’de, Zaxo, Duhok ve Amediye’deki kadınların, çocukların burada yaşayan sivillerin, burada yaşan halkın Türkiye’nin saldırılarından dolayı güvenlikleri büyük ve yıkıcı bir saldırı altında değil mi?
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg sık sık Türkiye’nin ‘güvenlik endişesini’ dilendiriyor. Genel Sekreter Kobanê’ye, Qamışlo’ya, Til Temir’e, Serêkaniyê’de bir uğrayıp da oradaki çocukların, kadınların, sivillerin başında bulunduğu kurumun bir üyesi olan Türkiye’nin saldırılarından dolayı endişelerini, tepkilerini, maruz kaldıkları yıkımı ve mağduriyeti yerinde gözlemlemek istemez mi? Temsil ettiği kurum ve camia açısından Kürt halkının, Kürt çocuklarının, sivillerinin, kadınlarının hiç mi bir emniyeti yok?
Türkiye’nin güvenlik endişesi, güvenlik endişesi deniliyor. Herkesi, her kesimi tehdit eden bizzat Türkiye’nin kendisi. Söz konusu coğrafyalarda Kürt’e, Arap’a Êzidî’ye, Hıristiyana yaşamı cehennem eden, güvenliklerini her gün, her an, en yıkıcı biçimde ihlal eden Türkiye’nin kendisi.
AKP iktidarının Neo Osmanlıcık emeli bölgede büyük yıkımlara ve çıkmaza yol açtı ve yıkım devam ediyor. Yıkıma destek, yıkıma çanak tutmak hiçbir değere sığmaz.
Son olarak şu hususu da yazıya ilave edeyim: Rojava Demokratik Özerk Yönetimi ortaya çıktığından beri Türkiye sınırına yönelik ihlal sıfır düzeyinde, Suriye devleti kuruluşundan bu yana böylesi bir durum bir ilktir.
AKP iktidarının kendi saldırgan politikası için “Kuzey Doğu Suriye’de, Rojava’da sınırlarımız ihlal ediliyor” söylemi tümden yalandan ibaret bir söylem. AKP iktidarı kendisi Türkiye sınırlarını çetelerin otobanına, DAİŞ’in, El Nusra’nın geçiş ve lojistik güzergahına çevirdi hem de sınırsızca.
Diğer bir husus ise Türkiye her gün en ağır saldırılarla Rojava’nın, Kuzey ve Doğu Suriye’nin, Suriye’nin ve Irak’ın sınırlarını ihlal ediyor. Gerçek bir güvelik ihlalinden bahsedilecekse, o da Türkiye’nin, AKP iktidarının yaptığı ihlallerdir.