Usta yazar Vedat Türkali’nin aramızdan ayrılışının 6. yıldönümü. Yaşamı ve mücadelesi ile Türkçe edebiyata ve sol-sosyalist mücadeleye damgasını vuran yazar, ilkeli duruşundan taviz vermedi
Abdülkadir Pirhasan olarak doğan ama yazar, şair ve senarist olarak 6 sene önce aramızdan ayrılan Vedat Türkali’nin ölüm yıldönümü bugün. 1919’da Samsun’da yoksul bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi Türkali. İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nü bitirdi. Maltepe ve Kuleli Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951’de “siyasal eylemlerde bulunmakla” suçlanarak tutuklandı. Askeri mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yedi yıl yattıktan sonra koşullu olarak serbest bırakıldı.
‘Bekle bizi İstanbul’
Şiir, senaryo, oyun ve romanlar yazdı Vedat Türkali. 1944-1950 yılları arasındaki ağır baskı döneminde devrimci sanat çevrelerinde el altında dolaştırılan gizli şiirleriyle, özellikle “İstanbul” şiiri ile tanındı. Türkali bu şiirinde, “Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde / Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul” diyordu ve “Bekle bizi” diye sesleniyordu:
…Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın
Bir sinema emekçisi
Şiirlerini senaryoları, oyun yazıları ve romanları takip etti. Senaryolarını Vedat Türkali adıyla yazıyordu. Yedi yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen Türkali, şiirden sinemaya ‘geçişini’ şöyle anlatıyordu: “Cezaevinden çıktığımda karnımı doyurmak için bir arkadaşımla kitabevi açtık. Ama olmadı para kazanamadık. Sinemayı çok seviyorum, baktım iyi bir şair olamayacağım, senaryolar yazmaya başladım… “Gece sabaha kadar yazıyorum, yazdığım sayfaları kapı altına bırakıyorum, gelip alıyorlar, o sahneler çekilirken ben yenisini yazıyordum…” 1960’larda pek çok filmin senaryosunu yazdı Türkali. Ama Atilla Keskin’in aktardığına göre en sevdikleri “Karanlıkta Uyananlar” ve “Otobüs Yolcuları”ydı.
Romanlar yazdı
İlk romanı Bir Gün Tek Başına ile romancılığa başlayan Türkali, daha sonra Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) tarihi niteliğindeki, İkinci Dünya Savaşı döneminin siyasal yapısının sergilendiği “Güven” adlı iki ciltlik romanı yazarın kültleşen eserlerinden biri oldu. Kitap, 30’lu yılların sonunda, savaşa karşı olan sosyalizm yanlısı gençlerin TKP’yi aramaları serüvenine odaklanır. TKP’nin tarihini yazma ve yer yer eleştirisine de yönelir. Türkali, Güven kitabının sonunda başka yazarlara romanı bıraktığı yerden devam ettirmesini salık verir ama maalesef karşılık bulmaz. Bunun üzerine Kayıp Romanlar isimli romanla bu defa 90’ların Türkiyesi’ne odaklanır. Yazar bu kitabı Güven’in devamı olarak nitelendirir. Yine aynı şekilde Yalancı Tanıklar Kahvesi adını verdiği romanla da 2000’leri anlatmaya çabalar. Bitti Bitti Bitmedi adlı son romanı ile de Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceleri,1915 Ermeni Soykırımı’nı ve 1938 Dersim Katliamı’na dikkat çekti. Ermeni ve Kürt halklarının yaşadıkları zulme değinen büyük yazar, mizahı kaleminden eksik etmeden toplumsal sorunları irdelerken, Türkiye’deki sol hareketlere de eleştiriler yöneltir.
Yazar Rıfat Ilgaz ile Gar Yayınları’nı kurduktan sonra, 1960’ta Dolandırıcılar Şahı filmiyle senaristliğe başlayan Türkali, 1965 yılında yönetmenliği de denedi. Türkiye Komünist Partisi (TKP) kadrolarından Türkali, 2002 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi’nden (DEHAP) aday olarak aktif siyasetin içinde de yer aldı. Bir Gün Tek Başına, Mavi Karanlık, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Tek Kişilik Ölüm, Kayıp Romanlar, Güven ve Komünist gibi romanlara imza attı.
Erdoğan’a mektup
Ermeni meselesi ve Kürt sorunu Türkali’nin yazın dünyasında önemli bir yere sahip oldu. “Bitti Bitti Bitmedi” romanında Ermeni meselesine eğilen yazar, Kürt sorunu ile ilgili yazılarını ise Özgürlük İçin Kürt Yazıları adlı iki ciltlik kitabında topladı. Türkali öldüğü güne dek Kürt halkının özgürlük kavgasını korkusuzca savundu. 2007 yılında, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılması gündemdeyken, destek amacıyla geldiği partinin grup toplantısında, “Artık laf bitti. Aslında yapması gerekenleri yapmayanlar, insanlığa karşı inat ediyor” dedi. Türkler ve Kürtlerin birbirini öldürerek bir yere varamayacağını vurguladı Türkali ve “Ufukta iyi şeyler var, ama biz onu ortaya çıkarabilirsek var” diye konuştu. 2010 yılında ise dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yazar ve gazetecilerle hükümetin “demokratik açılım” adını verdiği süreci görüştüğü kahvaltılı toplantısına katılmayı reddetti. Ona bir mektup yazdı. Mektubunda kendini şöyle tarif ediyordu: “Ben 91 yaşında, Marksist-Leninist bir roman yazarıyım; yılların yazı-sinema emekçisiyim. Türkiye’nin en eski proleter devrimci partisinin, Türkiye Komünist Partisi’nin bugüne kalan birkaç üyesinden biriyim.” Türkali bu mektubunda, Kürt sorunu çözülmeden demokrasi sorununun çözülemeyeceğini vurguladı ve “Ezilen bir halkın gerçek temsilcilerini dışlayarak, tutuklayarak, saldırarak, dağa çıkmak zorunda bırakılmış gençlerini yakarak bu temel, yaşamsal sorunumuzu kimse çözemez; ülkeye demokrasi getiremez” dedi.
Öcalan’a selam söyledi
Yine 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde NTV’de Banu Güven’e konuk olan Vedat Türkali, açıklamaları ile çok konuşulmuştu. Türkali, “Bugün Öcalan, beğenin beğenmeyin en güçlü adamdır. Bir fırsat elimize geçmiş, Öcalan bu sorunu çözebilir. Ve onun çözmesinden yanayım. Bugün Türkiye koşullarında Türk ve Kürtlerin barışması yolunda en çok çabayı gösteren o. Ben Öcalan’ı hiç görmedim. Ama görmek istiyorum. Ben Öcalan’la konuşmak istiyorum. Bu devlet ne kaybedecek? 12 senedir onu hapsetmişler. Hiç kimseyle görüşmüyor. Şimdi buradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Selam ve sevgi benden Öcalan’a” demişti. “Banu Güven’le Artı” isimli programın 2 Haziran tarihli bölümü de kanalın arşivinden silindi daha sonra.
Yine aynı şekilde, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz mitinginde okunan mektubundan sonra Atilla Keskin’e, “Abdullah Öcalan’ı bıraksınlar, hiç olmazsa özgürce düşüncesini açıklamasına olanak versinler, inanıyorum ki, Kürt sorununun barış içinde çözülmesi çok daha kolaylaşacaktır” dedi.
Komünist yazar Vedat Türkali, 29 Ağustos 2016’da 97 yaşındayken tedavi gördüğü Yalova Devlet Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu. Türkali, Türkiye’de çok istediği barışı görmeden yaşamını yitirse de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde toprağa verildi. Yaşamının son günlerinde tekerlekli sandalyesinde ve yumruğu havada en çok şu sözleri yineledi: “Kürtler, Ermeniler, Rumlar bu ülkedeki tüm halklar özgür olmadıkça, bu ülkeye demokrasi gelemeyecektir.”
‘İşte çözüm…’
Vedat Türkali Şubat 2015’te Gazeteci Mehmet Ali Çelebi’ye verdiği röportajda da “Doğrudan doğruya çözüm var, Bu yapılabilir… Çözüm isteyen bir adam, Öcalan’ı niye orda tutuyor. Pazarlık yapacak aklısıra. Öcalan açık açık söylüyor. ‘Türkiye’de kimler varsa hepsine özgürlük istiyoruz. Haklar istiyoruz. Bu hakları verin’ diyor. İşte çözüm budur. Bunu vermemek için ‘süreç bu hale geldi, süreç şu hale geldi’ diyorlar. Boş laflar. Laf tüketiyorlar. Öcalan’ı tutmak şantajdır. En doğrusu Öcalan’ı bırakmak. Türkiye’de ben doğru çizgiyi tutturmaya çalışıyorum. Onun içerisinde Öcalan’ın tuttuğu yolu desteklemek de var.”
‘Bereket ki Kürtler IŞİD’i durdurdu, IŞİD’i önleyen Kürtler oldu’
Vedat Türkali yine Mehmet Ali Çelebi ile yaptığı başka bir röportajında “Bereket ki Kürtler IŞİD’i durdurdu” demişti: “IŞİD var ama bereket ki Kürtler de var. IŞİD’i önleyen Kürtler oldu. Eğer olmasaydı o da ayrıca başımıza belaydı. IŞİD belasında kurtulmada bunların yaptığı kavga çok önemli oldu.”
‘Mirası talimattır’
Türkali’yi uğurlamak için cenaze törenine katılan binlerce kişinin yürüyüşü polis tarafından engellenmeye çalışılmıştı. Ama katılımcılar tüm engelleme ve saldırılarına karşı direnerek defnedileceği mezarlığa doğru kilometrelerce yolu yürüyüp, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde onun da görmek isteyeceği şekilde İstanbul sokaklarında hem barışın hem direnişin sesini yükseltmişti. Yazarından sinema emekçisine, Barış Anneleri’nden emekçilere, kadınlara, gençlere, halklara ve inançlara, Türkiye’de barış, emek, adalet ve eşitlik mücadelesi verenleri bir araya getiren Türkali’nin cenazesine katılanlar, onu “halkların ve barışın dostu” olarak uğurlamıştı. Türkali’nin cenazesinde konuşan HDP’nin o dönemki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Onurlu barış için çok büyük emekleri vardı. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde uğurluyoruz. Bizlere bıraktığı miras bizim için talimattır. Ülkemizde barış onun gibi düşünenler tarafından getirilecek” demişti.
Yazarın anısına Vedat Türkali Edebiyat Ödülleri yarışması düzenlenmektedir.
Filmleri
Yönetmen olarak: Sokakta Kan Vardı, Kopuk, Korkusuz Aşıklar
Senarist olarak: Dolandırıcılar Şahı, Üsküdar İskelesi, Allah Cezanı Versin Osman Bey, Otobüs Yolcuları, Tatlı Bela, Kızıl Vazo, Seni Kaybedersem, Belalı Torun Şehirdeki Yabancı, Ümitler Kırılınca, Üç Tekerlekli Bisiklet, Bir Gecelik Gelin, Ayrılan Yollar, Kızgın Delikanlı, Duvarların Ötesi, Erkek Ali, Karanlıkta Uyananlar, Sokakta Kan Vardı, Kopuk, Malkoçoğlu Kurt Bey, Korkusuz Aşıklar, Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Umutsuz Şafaklar.
Kitapları
Bir Gün Tek Başına, Mavi Karanlık, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Tek Kişilik Ölüm, Güven, Kayıp Romanlar, Yalancı Tanıklar Kahvesi, ve Komünist gibi romanlara imza attı. Kürt sorunu ile ilgili yazlarının toplandığı Özgürlük İçin Kürt Yazıları’nın baskısı bulunmamaktadır.
KÜLTÜR SERVİSİ