Kayyumlara karışı açıklama yayınlayan STÖ’ler ve siyasi partiler, “Kayyum hukuksuzluğuna karşı demokratik bir gelecek inşa etme’ çağrısı yaptı
Hak ve hukuk örgütleri, inanç örgütleri, emek ve meslek örgütleri, kitle örgütleri, siyasi parti ve oluşumlar ile barolar, belediyelere kayyum atanmasına dair ortak yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından gelen Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinden sonra yaşanan hukuksuzluklar ve hak ihlallerine karşı dayanışma çağsında bulunuldu.
Pek çok kurumun imzacı olduğu açıklamada, “Yurttaşların yönetim kademelerine doğrudan katılımını hedefleyen ve söz sahibi kılan etkin bir yerel demokrasi anlayışını daha güçlü şekilde tesis etmeliyiz. Tam bir demokratik sistemin inşası için yerel demokrasinin güvence altında olması hepimizin sorumluluğudur. Bu nedenlerle, tüm siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, meslek örgütlerini, aydın ve yazarları kayyum hukuksuzluğuna karşı demokratik bir geleceğin inşasına katkı sunmaya çağırıyoruz. Ayrıca, devleti yönetenleri bu kritik süreçte sorumluluk içerisinde davranmaya, atanan kayyumları geri çekerek demokratik değerlere dönmeye ve başta seçilmişler olmak üzere tüm siyasetçi mahpusları serbest bırakmaya davet ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
Otoriter rejime giden süreç
Açıklamada, OHAL dönemi boyunca demokratik hak ve taleplerin yok sayıldığı belirtilerek, şunlara yer verildi: “Bu otoriter uygulamaların inşasında, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra yapılan düzenlemeler yani darbe girişimi bir dönüm noktası olmuştur. OHAL ilan ederek darbe girişiminden güç devşiren siyasi iktidar, Kanun Hükmünde Kararname’lerle (KHK) ile ülkeyi yönetmeye çalışmış ve bu süreçte yüz binlerce insan haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkarılmış, demokratik kurumlar kapatılmış, özgür basın susturulmak istenmiş, gazeteciler, aydınlar, yazarlar, siyasetçiler, insan hakları savunucuları, sendikacılar, milletvekilleri, seçilmiş belediye eş başkanları ile seçilmiş belediye ve il genel meclis üyeleri, avukatlar, aktivistler kısacası toplumsal muhalefetin içinde yer aldığı geniş bir kesime yönelik başlatılan keyfi soruşturmalarla gözaltılar ve tutuklamalar yapılmıştır. Özetle tüm bu süreç boyunca; katılımcı ve çoğulcu yönetim anlayışı ile yönetilen kurumlar yok sayılmış ve başlayan güvenlikçi yönetim anlayışıyla birlikte otoriter rejime giden sürecin yapı taşları döşenmeye başlanmıştır.”
151 kayyum atandı
1 Eylül 2016 tarihinde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın 674 Sayılı KHK ile Belediye Kanunu’nun 45’nci maddesinde yaptığı değişikliklerin hatırlatıldığı açıklamada, “Belediyelere kayyum atama yetkisi almış, aynı zamanda belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisini de valilik ve kaymakamlıklara vermişti” denildi.
Açıklamada, söz konusu KHK’nın 10 Kasım 2016’da TBMM’de kabul edilip 24 Kasım’da da Resmi Gazete’de yayımlanarak 6758 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” haline geldiği belirtildi. O tarihten sonra yaşanan hukuksuzluklar ise açıklamada şöyle sıralandı: “674 sayılı KHK’ye dayandırılarak 2016’da Demokratik Bölgeler Partili (DBP) toplam 95 belediyenin eş başkanları görevden alınarak yerlerine o yerlerin mülki amirleri olan vali ve kaymakamlar kayyum olarak atanmıştır. Kayyum atama hukuksuzluğunu ‘terör’ kavramı üzerinden meşrulaştırmak isteyen iktidar temsilcileri, 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimleri öncesi gerçek amaçlarını ve niyetlerini kamuoyuna yansıyan ‘seçilirlerse yine kayyum atarız’ şeklinde açıklamalarda göstermişlerdir. 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimlerinin ardından HDP’li 6 belediyenin Eş Başkanlarına KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbatalarının verilmemesi bu söylemin ilk adımı olmuştur. 19 Ağustos 2019 tarihinde ise Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye eş başkanları görevden alınarak, yerlerine kayyum atanması demokratik olan tüm hak ve taleplerin askıya alındığını bir kez daha ortaya koymuştur. Yurttaşların temel hakkı olan Seçme ve Seçilme Hakkı bir kez daha gasp edilmiştir. HDP’li 50 belediyeye kayyum atanması 4,5 milyonu aşkın yurttaşın iradesinin iktidar tarafından kabul görmediğini göstermiştir. Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu açık müdahale, anti demokratik bir tutum olup Demokratik bir sistemde kabulü mümkün değildir. Nitekim; Avrupa Konseyi’nin alt kollarından Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’de hükümetin belediyelere atadığı kayyumların uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair 23 Mart 2022 tarihli kararı bulunmaktadır.”
Kişi özgürlüğü ihlal edildi
Açıklamada, DBP ve HDP belediyeler ile başlayan hukuksuzluğun ülkenin geneline yayıldığının altı çizildi. Kayyum atamalarına meşruiyet kazandırmak için Terörle Mücadele Kanunu’nun kullanılmasına işaret edilen açıklamada, “Belediye eş başkanları ve seçilmişlerin yargı yolu ile baskı altına alınarak hapsedilmeleri ise kesinlikle kabul edilemez. Bu süreçte kişi özgürlüğü hakkı ağır şekilde ihlal edilmiştir” diye belirtildi.
Açıklamada, bu süreçle birlikte siyasi iktidarın muhalefetin elinde olan belediyelere, sivil toplum örgütlerine ve bağımsız üniversitelere yönelik benzer politikalar yürüttüğü vurgulandı. İktidarın muhalefet partilerine mensup belediyeleri hedef aldığı ve bazı belediyelerin başkanlarını görevden aldığı belirtilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Bugün hala önemli Büyükşehir Belediyelerine yönelik çalıştırmamaya yönelik düzenlemeler yapılmakta ve özellikle kayyum atama tehditleri zaman zaman gündemleştirilmektedir. Kayyum atamayı tahakküm stratejisi haline getiren iktidar, Sivil Toplum Kuruluşları ve Meslek Odalarını hedef almış ve hukuksuzluğu TBMM çoğunluğuna dayanarak meşrulaştırmak için TBMM’ye getirdiği yasa tekliflerini kanunlaştırmıştır. Demokratik toplumun gereği olan sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının yanı sıra üniversitelerin kısmi özerklikleri dahi iktidarın müdahalesine açık hale getirilmiştir. Bu kapsamda, Boğaziçi Üniversitesine kayyum atanmış, akademik özerklik tümden ortadan kaldırılmıştır. Kuşku yok ki, demokratik toplumlarda yerel yönetimler demokrasinin omurgasını oluşturmaktadır. Sivil toplum ve üniversiteler ise demokratik yaşamın teminatıdır. İktidar kayyum atama hukuksuzluğunu tahakkümünün bir parçası haline getirdiği günden beri demokrasi ve demokratik yaşamı hedef almaktadır. Bir ülkenin demokratik kurumlarının ve demokratik yaşamının kayyum atama tehdidiyle karşı karşıya bırakılması demokrasinin sürekli şekilde askıya alınması anlamına gelmektedir.”
İmzacı örgütler şöyle:
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD), Hak İnisiyatifi Derneği (HİD) İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Rosa Kadın Derneği, Alevi Bektaşi Federasyonu, Demokratik Alevi Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), 78’liler Girişimi, Devrimci 78’liler Federasyonu, Doğu-Güneydoğu Dernekler Platformu (DGD), Demokrasi İçin Birlik, Azadî Partisi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Devrimci Parti, Emek Partisi (EMEP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), İnsan ve Özgürlük Partisi, Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP), Yeşil Sol Parti, Diyarbakır Barosu, İzmir Barosu, Van Barosu.