M. Şehmus Güzel
La France İnsoumise’in (LFI’in) 71 yaşındaki lideri ve cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Melenchon ikinci tura kalamayınca, seçimin birinci turunu değerlendiren konuşmasında bir tür “Elveda” mesajı vermişti. Siyasi rakiplerinin ve kendisini beğenmeyen gazetecilerin bile hatipliğini övdüğü, hakiki/radikal solun son yıllardaki en karizmatik lideri, dinleyenlerinden en genç olanları ağlatan, yer yer şiirsel, tarihi, lirik, kavgacı ve hakiki bir nutuk atmıştı. Kalıcı cinsinden.
Ben gidiyorum demedi, “Kavga devam ediyor. Bundan sonrası size kalıyor” dedi.
2008’te Sosyalist Parti’den (SP’den) ayrıldıktan sonra son derece genç ve inanmış kadın ve erkek militanlarla kendi partisini kurdu: Parti de Gauche (Sol Parti). SP’den ve diğer sol partilerden gelen alay edici eleştirilere, alay edenlere kulağını tıkayarak çalıştı, çalıştı, çalıştı ve ilerledi.
Melenchon 2011’deki cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 11 oranında oy aldı. 2017’de oy oranını yüzde 19’a çıkardı, 600 bin kadar oy farkıyla ikinci tura kalamadı. 2022’de ise sadece 400 bin oy farkıyla ikinci tura kalmayı kaçırdı ama oy oranını neredeyse yüzde 22’ye yükseltti…
Bir türlü birleşemeyen solun bir anlamda intihar ettiği cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turunda, Sosyalist Parti (SP) veya Fransız Komünist Partisi (FKP) adaylarından biri seçime katılmaktan Melenchon lehine vazgeçseydi, ikinci turda Melenchon’u bulacaktık ve ikinci tur hakiki bir yarışa sahne olacaktı. Ama maalesef ne SP adayı Anne Hidalgo ne de FKP adayı Fabien Roussel bu basireti gösterebildi.
SP adayı, 616 bin 478 oyla oyların ancak yüzde 1,75’iyle bu partinin uzun tarihinde görülmemiş ve yüz kızartıcı bir sonuç aldı. Birinci tura yaklaşıldıkça oy oranının azaldığı ve küme düşeceğinin belli olması üzerine defalarca Bayan Hidalgo’nun adaylıktan çekilmesi önerildi, rica edildi ama çekilmedi. SP tarihine leke vurdu…
Bölge, il, belediye meclislerinde, Millet Meclisi’nde ve Senato’da epey seçilmişi bulunan tarihi ve köklü partinin, siyasi yelpazede beklenen yerini alabilmesi için mutlaka kendine çeki düzen vermesi veya yeni bir biçimde örgütlenmesi şart. SP’ye elini uzatan Melenchon oldu…
Melenchon 12 ve 19 Haziran 2022’deki milletvekili seçimlerinde adaylığını koymadı ama SP de içinde solun ve Yeşiller’in birliğini, 12 gün kadar süren sıkı ve geceli gündüzlü görüşmelerden ve tartışmalardan sonra la Nouvelle Union Populaire Écologique et Sociale (NUPES) adı altında ve her biri tek tek belirlenmiş vaatler ve ilkelerle sağladı. Hemen sonra SP ve FKP başta sol partileri ve Yeşilleri ve elbette kendi partisini iktidara taşımak için kolları sıvadı. Daha önceki bir makalemde aktardığım gibi NUPES seçimlerden alnının akıyla çıktı: Sol partiler ve Yeşiller önceki Meclis’teki milletvekili sayılarını iki katına çıkardı.
Seçilenler hemen hücuma geçti: Macron’un bıktıran, isyan ettiren abartılı liberal ekonomi politikası yerine dengeli, yoksulları, emekçileri, işsizleri, emeklileri kucaklayan bir toplumsal politikanın benimsenmesi ve uygulanması (fiyatların dondurulması, en az ücretin artırılması, emekliliğin 60 yaşa indirilmesi, ciddi ve hemen uygulanabilir nitelikte ekolojik bir planlamanın yapılması, bütün öğrencilere “allocation d’autonomie jeunesse” adı altında ayda 1063 euro burs bağlanması vb.) için NUPES milletvekilleri Meclis’te seslerini duyurmaya başladı.
Eylülden itibaren bu sesin daha güçlü, daha sık duyulacağını tahmin ediyorum. Sorunlar pek çok ve kimine acil çare bulunması gerekiyor: Elektrik, benzin, gaz ve (temmuzda bir yıldaki artış oranı yüzde onu geçen) gıda ürünlerinin sürekli artan/artırılan fiyatlarının denetim altına alınması, gerekince dondurulması ve benzeri acil dertlere çare bulunmalı. Yoksa bu kez sarı değil kızıl yeleklilerin gösterilerine tanık olmamız mümkün.
İşte bu bağlamda Melenchon’un yetişmelerinde, siyaset alanında “pişmelerinde” önemli rol oynadığı, Fransız tarzı sosyalizmin yeni yüzleri kendilerini göstermeye başladı: “Bozo” lakabını taktığım Adrien Quatennens en başta, Manuel Bompart, Eric Coquerel, Manon Aubry, Ugo Bernalicis, Danielle Simonnet, Sophia Chikirou, Alexis Corbiere ve eşi Raquel Garrido (Ana ve babası ile Pinoche belasından yakasını kurtaran çocuk artık eşiyle birlikte milletvekili Fransa’da. Bu örnek tarihlerimizin ortak olduğunun da ispatı), Daniele Obonno, Sarah Legrain, Rachel Keke, Clemantine Autaine bugün artık tanınan siyasi liderler olarak biliniyor.
Daha çocuk yaşta sol partilerde ve sendikalarda üye olarak çalışan, 1986 ve sonrasındaki öğrenci eylemlerinde birinci derecede rol oynayan dünün gençleri, çocukları, öğrencileri bugün Millet Meclisi’ndeler. Yeni tür bir militanlıkla siyasetin nasıl yapılabilirliği konusunda yol gösterici deneyimlerini Wikipedia’dan özgeçmişlerini okuyarak öğrenmek mümkün. Tavsiye ederim: Derslerle yüklü… Tümü genç, Meclis’e kadınlı ve erkekli renk katan iyi yetişmiş militan milletvekilleri NUPES’in ve partilerinin programını uygulamaya taşımak için koşturuyorlar.
Bu isimlere SP Genel Serketeri Olivier Faure ile FKP lideri Fabien Roussel ile yakın yoldaşlarını, Yeşiller’den Julien Bayou ve Sandrine Rousseau’yu da mutlaka eklemeli. Geleceğin siyasi liderleri olacakları kesin gibi…
Şom ağızlıların yazmalarına, söylemelerine rağmen NUPES’i oluşturan partiler seçimler sonrasında ayrılmadı ve NUPES ortaklığı aynen sürüyor. Bu da bir başarı olarak not edilebilir.
Yeni milletvekilleriyle oluşan Meclis’in yeni yapılanmasında NUPES Meclis Başkan yardımcılıklarından birini kazandı. Meclis bünyesindeki komisyonlardan en önemlilerden biri olan “Maliye Komisyonu” (la commission des Finances) başkanlığını da. Diğer komisyonlarda da üyelikler elde etti. Genç ve dinamik milletvekilleri kadın ve erkek harıl harıl çalışmaya başladı…
Mizahı ihmal etmeden: Nitekim klasik sağ partinin en tutucu milletvekilleri yeni kuşak milletvekillerinin Meclis’e “plaja gider gibi” gelmelerini önlemek üzere bir öneri verince, ertesi gün NUPES’in kadın milletvekilleri kravat takarak Meclis’e geldiler…
Yaz tatili öncesindeki günlerde Meclis’teki mücadele ve çalışmalarıyla dikkat çeken genç kadın ve erkek milletvekillerinin Melenchon’un sesini, düşüncelerini, önerilerini Meclis’e taşıyacaklarından şüphe edilmiyor. Meclis çalışmalarının daha yaratıcı ve daha tartışmalı geçmeye aday olduğu da belli artık.
Artık Macron’un ağzından çıkan her şey Meclis’ten otomatik olarak geçemeyecek. Geçmiyor. Fransa Cumhuriyeti’nde patron artık Macron değil Millet Meclisi’dir. Bu konuda başı çeken NUPES milletvekilleri ellerinden geleni yapıyorlar, emekçilerin sesini ve isteklerini de Meclis’te duyurarak.