Zeynep Nilgün Salmaner*
Hem Kadın hem Kürt hem de Dersim Alevisi olmak,
Hukukçu, siyasetçi, insan hakları savunucusu, kadın özgürlük mücadelesinin içinde olmak,
Türkiye siyasi tarihine de ilk Eş Genel Başkan olmak.
Özcesi, bu coğrafyada Aysel olmak; yazılmamış Türklük ve Erkeklik sözleşmelerinin en makbul olmayanı olmak.
Oysa Aysel cezaevinden de “1990’lı yıllardan bugüne Kürtler, yargı eliyle demokratik siyaset dışına atılmaya çalışılıyor. Siyaset yapmanın bedeli ya ölüm ya cezaevi ya da sürgün olmuştur. Şimdi demokratik siyasette bir güç haline gelen kadınlar da cezaevinde. Bu yaklaşıma karşı sadece kendimiz için değil, birlikte yaşadığımız tüm halklar ve tüm kadınlar için demokratik siyaset yolunu açık tutma mücadelemizi sürdüreceğiz. Emeğimiz, kimliğimiz ve özgürlüğümüz için var olmaya devam edeceğiz. Kadın olarak “anne, bacı, eş” kıskacı içinde kimliksizleştirilen, eve hapsedilen cinsiyetçi zihniyete karşı mücadele etmek dışında bir seçeneğimiz yok. Bu nedenle biz kadınlar iddialı olmak zorundayız.” Diyerek tüm kimlikleri ile inatla yaşamı üstlenecekti.
Yaşamı boyunca Kürt siyaseti içinde mücadele eden, bu nedenle bedel ödeyen ve bedel ödemeye devam eden Aysel’e 22 Mart 2021 tarihinde Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde beş ayrı uzman hekimin muayene etmesiyle kalıcı hafıza kaybı anlamına gelen demans teşhisi kondu.
Hafıza kaybı/bellek yitimi…
Cezaevinde kalamaz denmesine rağmen defalarca sevk edildiği ATK “cezaevinde kalabilir” raporu verdi. Bu da yetmedi savunma yapmaya zorlandı. 28 Şubat davası tutuklusu Çevik Bir’in demans hastalığı nedeniyle tahliye edilmesi, ancak Tuğluk’un tahliye edilmemesi üzerine bu çifte standart uygulamaya oluşan tepkiler sonucunda Kobani Kumpas Davası’nda yargılanan Aysel’in tahliyesine karar verildi. Ancak halen başka bir dosyada hükümlü olduğu için tutukluluk hali dolayısıyla hukuksuzluk, yaşam hakkı ihlali, sağlık hakkı ihlali kısaca düşman hukuku devam ediyor.
Aysel için adalet isterken Aysel’in hafızası olmak için de çağrıda bulunuyoruz. Nasıl hafıza olunur ya da hafızasını/hafızamızı nasıl diri tutarız?
Aysel’in hafızası olmak onun savunduğu ve mücadelesini verdiği alanlarda ne dediğinin/eylediğinin izini sürerek ve mücadele ederek ama en önemlisi Aysel’in düşüncelerini yaygınlaştırarak mümkündür. Şimdi kısaca, Aysel’in yazdığı bazı yazılar, verdiği röportajlar üzerinden hafızasının izini sürmeye çalışalım.
Kasım 2005’te DTP, tüm karar alma süreçlerinde %40 cinsiyet kotasını ve eşbaşkanlık sistemini benimsediğini ilan etmiştir. Tuğluk, partinin kuruluş belgelerini İçişleri Bakanlığı’na teslim ederken yaptığı konuşmada “Kadının toplumsal yaşamının her alanında temsiliyetinin gerçekleşmemesi halinde demokratikleşmenin, özgürleşmenin yaşanamayacağına inanıyoruz. Eşbaşkanlık sistemiyle karar mekanizmalarında etkin temsil yönünde önemli bir adım attığımıza inanıyorum” diyerek kadın özgürlükçü bir politikanın öneminin altını çizmiştir.
Bianet’te, 7 Nisan 2006 tarihli Bir Pozitif Ayrımcılık Örneği: Eşbaşkanlık başlıklı yazısında Kürt kadın mücadelesinin eşbaşkanlık sistemini doğurduğunu söyler. Aynı yazıda %40 cinsiyet kotasına ve kadın örgütlenmesinin özgün ve özerk bir yapılanmaya dönüştürülmesi, bir de kadın meclislerinin oluşturulmasına dikkat çekerken altını özellikle çizdiği kadın mücadelesinden gelen, kadın mücadelesini verme iddiasında olan ve kadın bilincine sahip kadınların yer almasıdır.
16 Kasım 2014’de Birgün’den Berkant Gültekin’e verdiği röportajda egemenlerin siyaset tarzına karşı “üçüncü seçenek”den söz eder, sivil toplum ve demokratik muhalefetin kendi çizgisini var ederek sorunlara çözüm bulabileceğini aktarır.
Tüm bunların yanı sıra yazılarına bazen şiirle başlamış, araya izlediği bir filmi katmış, sevdiği yazarlardan alıntılar yapmış. Yaşamına değen ve yaşama dair her şeye dokunmuş Aysel.
Hafıza kaybı/Bellek yitimi…
Şimdi tüm farklılıklarımızla yan yana ve çoğalarak, yine-yeniden öreceğimiz kadın mücadelesiyle yeni yaşamı inşa ederken, Aysel’in hafızası olma zamanıdır.
*HDP Kadın Meclisi