Kuzey ve Doğru Suriye’ye saldırı için Rusya, İran ve ABD’den onay alamadığını belirten HDP Milletvekili Hişyar Özsoy: ‘Bu güç dengesi ve pozisyonda hiç kimsenin istemediği bir savaşa Erdoğan girerse, çok ağır askeri ve siyasi faturayı ödemek zorunda kalır’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Soçi’de bugün bir araya gelecek. Türkiye’nin seçim atmosferine girmesi ardından AKP iktidarı, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon yapacağına dair açıklamalarını arttırdı. Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı krizde diğer yandan Finlandiya ve İsveç’in NOTA üyeliğine dair veto sürecinde AKP iktidarı operasyon şansı arıyor. Bu süreçte, Irak’ın Zaho ilçesinde Türkiye’nin top atışlarıyla 9 Arap yurttaşın yaşamını yitirmesi de tepkileri yükseltti. HDP Dışişleri Komisyonundan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Irak’ta yaşanan gelişmeleri, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dair yeni saldırısına ilişkin yaptığı diplomatik temasları ve sonuçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Berivan Altan’a değerlendirdi.
Kürt öldüğünde hiç kimseden ses çıkmamıştı
Irak’taki saldırılarının yeni olmadığını ve 2015 sonrasında 130’dan fazla sivil Kürt yurttaşın saldırılarda yaşamını yitirdiğini hatırlatan Özsoy, “Maalesef ölenler Kürt olunca hem Irak genel kamuoyunda hem Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin tavrında hem de uluslararası kamuoyunda önem arz etmediği bir kez daha görüldü. Zaxo sonrası Arap sokağından gelen baskılar yüzünden Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi net tavır aldılar. Daha önce Türkiye saldırılarında o kadar Kürt öldüğünde hiç kimseden ses çıkmamıştı. Türkiye’nin askeri olarak Irak’tan çıkması talep edildi. BM’ye götürüldü ancak fiiliyatta değişen bir şey yok. Türkiye’nin üsleri ve askerleri hala orada, bombalama ve saldırılar devam ediyor” dedi. Özsoy, Türkiye’nin Zaxo katliamı ardından saldırgan pozisyondan savunma pozisyonuna geçmek zorunda kaldığını belirtti.
Türkiye, NATO’nun Ortadoğu’daki mızrak ucudur
Irak’ta istikrarsızlığın devam etmesinin AKP iktidarını bölgede güçlendireceğini öngören Özsoy, “Uzun vadede, Irak’taki iç karışıklık, hükümetsizlik, çatışmalı hal ve kaotik ortam sürerse Türkiye orada daha yerleşik pozisyon zemini bulur. Çünkü Türkiye bir NATO gücüdür. Avrupa, Suriye ve Irak’taki olumsuz bir gelişme ve çatışma durumundan rahatsız, mülteci, cihadist örgütlerin gelmesi korkusu yaşıyor. Dolayısıyla Irak ve Suriye’de gerilim artar ve bir iç savaş söz konusu olursa, batının Türkiye’ye daha fazla rol vermesine de vesile olabilir. En nihayetinde Türkiye, NATO’nun Ortadoğu’daki mızrak ucudur” diye belirtti.
Türkiye operasyon yapabilir
“Erdoğan, seçimler öncesi iç politikada kullanmak için Suriye’de yalandan da olsa bir zafere ihtiyaç duyuyor” diyen Özsoy, ancak hazırlanan planlar için Avrupa, ABD, Rusya ve İran’dan onay alınamadığını vurguladı. Özsoy, “Geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gelen Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un kameralar karşısında olası bir operasyonu yanlış buldukları açıklamasına işaret eden Özsoy, “Almanlar bunu ilk kez yapıyor. Benzer bir süreç İsveç Dışişleri Bakanı geldiğinde yapılmıştı. Avrupa ve Amerika yanlış buluyor. Erdoğan, Rusya’nın olurunu alma derdinde ancak Astana görüşmelerinde de İran çok net bir pozisyon aldı. Yine de uluslararası kamuoyu ile Amerika ve Rusya’yı ikna edememiş bir Türkiye operasyon yapabilir” dedi.
Türkiye zaferi düşlerken, çok büyük hezimet yaşayabilir
Suriye’ye yönelik olası operasyonun özellikle Arap toplumunda Türkiye karşıtlığının yükseldiği bir dönemde yapılmasının ekstra risk getireceğini söyleyen Özsoy, şöyle devam etti: “Til Rıfat ve Minbiç’e yoğunlaşılıyor. Til Rıfat, Halep’in kuzeyi ve 20 kilometre yukarısında bütün bağlantı yollarının geçtiği bir nokta. İran milisleri, Suriye ordusu, Suriye Demokratik Güçleri (QSD) orada bulunuyor. Çatışma ve savaş durumu bir bütün olarak Suriye ve İran ordularının da savaşa müdahil olması anlamına gelir. Türkiye bir zaferi düşlerken, çok büyük bir askeri hezimet yaşayabilir. Şu anda hesap-kitap peşindeler ama İran bunu onaylamadığını çok net ortaya koydu. Oradaki bir savaş Kürtler ile Türkiye’nin desteklediği çeteler ve ordu arasında olmayacak. Çok daha büyük bölgesel bir savaş olacaktır. Seçimlerden önce Rojava’ya yeni bir işgal gündemde ve fırsatını buldukları anda da yapacaklardır.”
Erdoğan iktidar savaşında
Suriye’ye yönelik operasyona izin verilmesi için İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesine talebini Türkiye’nin veto etmesine dair de Özsoy, şu değerlendirmeyi yaptı: “İsveç, Finlandiya ve Türkiye arasında bir memorandum imzalandı. Üyelik süreçlerinin bir aşamasında bütün üye ülkelerinin parlamentolarının İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini onaylaması gerekir. NATO üyesi 29 ülke onaylayacaklarını söylerken, Çavuşoğlu ve Erdoğan ısrarla ‘taleplerimiz yerine gelmez ise Meclis’ten geçirmeyiz’ diyorlar ama o zamana kadar Meclis çoğunlukları olur mu? O da ayrı bir tartışma konusudur. Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya ile yaptığı pazarlık, bazı isimlerin Türkiye’ye verilmesi değildir. Erdoğan, NATO ile daha büyük bir pazarlık içerisinde. Özellikle ABD, İngiltere ve Fransa ile iktidarda kalmak için zemin oluşturmaya çalışıyor. Suriye’deki bir savaşı içerde kendisinin iktidarda kalmasını güçlendireceğini düşündüğü için istiyor. Erdoğan, batı ve NATO’nun kendisini iktidarda tutmasını istiyor. İsveç ve Finlandiya yetkilileri, Türkiye’nin istediklerini teslim etme meselesine dair ‘bizim mahkemeler karar verir, uluslararası hukuk var’ diyorlar. Türkiye, her iki ülkenin de NATO’ya girmesine dair Meclis’te onaylamak için de tavizler isteyecektir. Burada da Meclis gündemine ne zaman geleceği önemlidir. Türkiye bunu öteleyebilir hatta seçim sonuna kadar da bekleyebilir.”
Erdoğan çok ağır askeri ve siyasi faturayı ödemek zorunda kalır
NATO ve batının Türkiye’yi, siyasal, askeri ve jeopolitik denklemde önemli bir rol oynamaya davet ettiğini ancak Erdoğan-Bahçeli’nin ise tek gündeminin Kürt düşmanlığı olduğunu söyleyen Özsoy, “Avrupa’yı, İskandinavya’yı, Karadeniz’i dizayn etme siyasetine karşı iki kasabada daha Kürtleri geriletmenin siyasetini yapıyor. Türkiye, gözünü karartıp, Rojava’ya saldırırsa öyle kolay bir savaş olmayacak. Hem Kürtlerin hazırlıkları var hem de mevcut durumda Suriye’deki statükonun dağılmamasını isteyen çok sayıda güç var. Onlarda savaşa direk ya da dolaylı müdahil olurlar. Bu güç dengesi ve pozisyonda hiç kimsenin istemediği bir savaşa Erdoğan girerse, çok ağır askeri ve siyasi faturayı ödemek zorunda kalır” dedi.
HABER MERKEZİ