Fatsa 42 yıl sonra bu defa Erdoğan’ın hedefinde: O gün Kayyum Fatsa’ya tankla geldi. Darbecilerin intikam hırsı büyüktü. Bir küçük kentte bir sosyalist o güne kadar büyük imkânlara sahip belediyelerin başaramadığı şeyi başarıyordu. Halka başka bir alternatif gösteriyordu
Hüseyin Kalkan
Fatsalılar o sabaha darbenin ayak sesleri ile uyandılar. Paslı tanklar belediyenin binbir zahmetle çamurda, temizlediği yollardan geçerek girdiler kent merkezine. Halkın kendi elleri ile inşa ettiği ne varsa tek tek yıkıldı. O gün Kayyum Fatsa’ya tankla geldi. Darbecilerin intikam hırsı büyüktü. Bir küçük kentte bir sosyalist o güne kadar büyük imkânlara sahip belediyelerin başaramadığı şeyi başarıyordu. Halka başka bir alternatif gösteriyordu. Bütün bunları halkla birlikte gerçekleştiren belediye başkanının adı Fikri Sönmez’di. Yani herkesin bildiği adı ile Terzi Fikri’ydi. Terzi Fikri’nin Oğlu ve HDP Ekoloji Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Naci Sönmez darbecilerin kinine dair şunları söylüyor: “Fatsa onlar için tehditti. 12 Eylül cuntasının lideri Kenan Evren zaten bunu açıkça ifade etmişti. Bir konuşmasında ‘Fatsa’da Terzi Fikri diye biri çıkmış, orada Halk Komiteleri kurmuş, kararları halkın kendisi alıyormuş. Devlet otoritesi kalmamış’ diyerek aslında neden Fatsa’ya müdahale edilme kararı verilmiş olduğunu itiraf ediyordu.”
Halk ve egemenler unutmadı
Terzi Fikri, egemenlerin yüreğine büyük korku saldı. Çünkü şiddet kullanmadan bir kenti yönetiyordu ve halkla birlikte yönetiyordu. Bu nedenle halk onu unutmadı. Ama egemenler de unutmadı. Geçtiğimiz günlerde Ordu’da konuşan Erdoğan’ın söyledikleri Terzi Fikri’nin nerede durduğunu gösteriyordu. Naci Sönmez, Erdoğan’ın söylediklerini şöyle değerlendiriyor: “Bir süredir siyasi iktidar algı yönetiminde ve gündem belirlemekte büyük sıkıntı yaşıyor. Erdoğan’ın 20 yıllık siyasi hayatında bütün becerisi, gündemi kendisinin belirlemesi ve sadece partisini değil muhalefeti de yönetebiliyor olmasıdır. Karadeniz bölgesi bütün bu serüvenin önemli bir yerinde duruyor. Biliyorsunuz, Karadeniz bölgesi aslında farklı kültürel kimliklerin hafızasını taşıyan bir bölge. Tarih boyunca farklı zaman aralıklarında bu bölgede çeşitli halklar yaşamıştır. Bugün hala Karadeniz bu bölgede yaşayan halkların kültürel miraslarını bünyesinde yaşatmaktadır. Kürt sorununun derinleştiği ve fiili çatışma ortamında bu bölge siyasal iktidarların ve bir bütün olarak devletin özel olarak mühendislik çalışması yaptığı bir bölge olmuştur. Türkiye’nin hiçbir şekilde Kürt nüfusuna açılmayan bir bölgesidir. Dolayısıyla burada siyasal iktidarlar ‘tekçilik’ üzerinden bölgenin çok kültürlü yapısını da hedef alarak milliyetçi şoven bir coğrafya yaratmayı hedeflemişlerdir. Dikkat ederseniz özellikle 1980 sonrası hem bölgedeki sol demokratik gelenek erozyona uğratılmış hem de bölge insanı milliyetçiliğin şovenizmin arka bahçesi yapılmıştır. Ve tekçi rejim bugünkü tek adam düzeni, otoriter faşizan iktidar anlayışı bu bölgeden rıza alarak güç sağlamıştır.
Eski Karadeniz yok
Naci Sönmez’e göre Karadeniz artık AKP için çantada keklik değil. Değişimi Erdoğan da görüyor ama yapacak bir şey bulamıyor. Sönmez Karadeniz’deki değişimi şöyle anlatıyor: “Bugün olan Karadeniz’de de iktidardan yana memnuniyetsizliğin artmış olması ve önümüzdeki seçimler için kaygı duymalarıdır. Erdoğan Ordu mitinginde yeniden milliyetçiliğe ve milliyetçi muhafazakâr bölge insanının dikkatini 1980 öncesine çekmek istemiş, Terzi Fikri üzerinden 40 yıl öncesinin hatırlatmasını yaparak güç konsolidasyonu yapmak istemiştir. Ancak Terzi Fikri üzerinden topa girmesi istediği sonucu vermediği gibi aleyhine olacak sonuçlar doğurmuştur.”
Halkın seçim kampanyası
1979’da CHP’li belediye başkanı Nazmiye Komitoğlu’nun vefatı üzerine ara seçim kararı alınır ve Terzi Fikret halkın adayı olarak ortaya çıkar. Naci Sönmez o dönem yapılan seçim çalışmasına dair şunları söylüyor: “Seçim çalışması büyük bir kampanyaydı. Uzun sürdü. Ağustos 1979’da yapılacak olan seçimler CHP’lilerin seçimi kaybetme kaygıları üzerine zamanın başbakanı Bülent Ecevit tarafından 14 Ekim’de yapılacak ara seçimlerle birleştirilmiştir. Seçim çalışmalarının uzun sürmesi bazı riskleri de açığa çıkarmıştı. Bir yandan sokaklarda evlerde seçim çalışması yürütülürken diğer taraftan gidişatı gören güçler seçimleri iptal ettirecek ve Fikri Sönmez’in seçilmesini engelleyecek kaos planlarını da devreye sokuyordu. Bu süreçte Fikri Sönmez’in konuşma yaptığı kahvehanenin toplantı sonrasında basılması ve iki kişinin ölmesi dahil, Fikri Sönmez’in iki kez bu süreçte silahlı saldırıya uğraması gibi birçok olay yaşandı. Fikri Sönmez kampanyası bağımsız bir çalışmaydı. Devrimci hareketin dünya anlayışı Sosyalizm mücadelesi ve bütün politik çerçeve düzen partilerinin alternatifi olan bir plan dahilinde sürdü.”
Halkla birlikte belediyecilik
Darbecileri en çok kızdıran şey Fikri Sönmez’in seçilmesi ile birlikte halkın da çeşitli yöntemlerle yönetime katılması oldu. Oğul Sönmez o gün yapılan belediyeciliğe dair şunları anlatıyor: “Fikri Sönmez ve o günkü devrimciler yerinden ve doğrudan halkın katılımını esas alan bir belediyecilik öngördüler. Halk yönetimde söz ve karar sahibi olacaktı. Bu, o zamanın koşullarında 42 yıl önce yeni bir gündemdi. Bunun için mahallelerde komiteler kuruldu ve bu komitelerde halkın örgütlenmesi gizli oy açık tasnif sayım esasına göre yapıldı. Yani atanmış değil bizzat mahalle sakinlerinin seçtiği temsilciler esas alındı. Seçimden seçime devreye giren seçmen seçtikten sonra da işin içine dahil edilmişti. İlk zamanlar vatandaş bunu anlamakta zorlansa da olan bitenin keyfini yaşadıkça sürece sahip çıktı. Zaten devleti hükümeti ve egemenleri korkutan ve Fatsa’ya karşı harekete geçiren de buydu. O gün siyasal önceliklere bakıldığında Fatsa’da açığa çıkan yönetim anlayışı sol içinde bir zihinsel devrim gibiydi. Bir yandan kapitalist sistemlerdeki burjuva demokrasisi, bizim gibi ülkeler için Faşizm tahlilleri, bir yandan da sosyalist ülkelerdeki geriye dönüş çözülüş süreçleri solun en önemli tartışma ve ayrışma gündemleriydi. Bu açıdan bakılınca Fatsa aynı zamanda bir sosyalizm eleştirisiydi.”
Yönetim ve halk komiteleri
Hem sol hem yeni başkan seçilen Sönmez’in yönetime dair çok fazla deneyimi yoktu. Ancak halkın her aşamada yönetime katılması hata payını azaltıyor, yapılan hataların kısa sürede telafi edilmesini sağlıyordu. Naci Sönmez halk komitelerinin yapısını şöyle anlatıyor: “Halk Komiteleri, kadınlı erkekli bireylerden oluşuyordu. Az önce de anlattığım gibi atanmış değil direk seçilmişler meclisi. Burada Devrimci hareketin aday yaptığı isimler olduğu gibi mahalleden kendisi aday olmuş insanlar da vardı. Hatta kimi Komite seçimlerinde bazı devrimci adayların değil daha sade yurttaşların seçilmiş olmasına da tanık olunmuştur. Bu Komiteler halkın her türlü sorununun direk muhatabıydılar. Belediye ile halk arasında mesafeyi daraltan ve sorun çözen birimlerdi.”
O gün Fatsa’ya kayyum atandı
Naci Sönmez o gün yapılanla bugün Kürt illerindeki uygulamalar arasında büyük benzerlik olduğunu söylüyor. O gün Fatsa’ya kayyum atandığını söylüyor: “Aslında o gün 11 Temmuz 1980 tarihinde Fatsa’ya kayyum atanmıştır. O günlerde kayyum diye tartışmıyorduk ama bugün yaşananlara bakınca olan bitenin bugün Kürt illerinde olanla farkı yoktur. Halkın seçtiği belediye başkanını görevden alıp tutukluyorsunuz, belediyeyi işgal ediyorsunuz. Bugün de Kürt illerinde halkın seçtiği iradesi olan insanları tutuklayarak yerine kayyum atayarak ve halkın iradesini yok sayarak devreye sokulan politikalar tıpa tıp aynıdır. Devlet her zaman halkın yönetimlerde söz ve karar sahibi olmasına müdahale etmiştir. Çünkü demokrasi saltanatları sonlandırır, muktedirler ise saltanatlarının devamını ister.”
Fikri Sönmez Kimdir?
Terzi Fikri yani Fikri Sönmez, 1938 yılında Ordu-Fatsa’nın Kabakdağı köyünde doğar. Ailesinin ihtiyacı üzerine ilkokuldan sonra bir terzinin yanında çırak olarak çalışmaya başlar. 20’li yaşlarının ortalarında Türkiye İşçi Partisi’ne üye olur ve burada aktif siyasi yaşama katılmaya başlar. 6. Filo’ya karşı düzenlenen eylemlere Dev-Genç saflarında katılır. 1971-1972 yıllarında Mahir Çayan ve arkadaşlarının Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçışlarından sonra, Karadeniz Bölgesi’ne geçmelerinde ve bu bölgedeki ilişkilerinde ve eylemlerinde yardımcı olduğu gerekçesiyle THKP-C Davası’nda 2 yıl kadar tutuklu olarak yargılanır ancak 1974 affıyla tahliye olur. Giresun, Ordu, Samsun bölgelerinde aktif faaliyet yürütür, Devrimci Yol faaliyetlerine katılır. 1979 yılında Fatsa Belediye Başkanı Nazmiye Komitoğlu’nun vefatı nedeniyle bir ara seçim yapılır. Sönmez, bağımsız belediye başkan adayı olur ve seçimi kazanır. Seçildikten sonra Fatsa’yı özelliklerine göre 11 bölgeye ayırarak halk komitelerini oluşturur. Bu sırada iki ayda bir yapılan halk toplantıları ile de halkın belediye yönetimine katkıda bulunmasına çalışır. Bu komitelerin üyeleri bu toplantılarda belediye çalışmalarını denetler, gerekirse komite üyelerini görevlerinden alırlardı. Fikri Sönmez’in belediye başkanlığına seçilmesinden önce Fatsa’nın en büyük sorunlarından biri çamurlu yollarıydı. Kanalizasyon yetersizliğinden ötürü her yer haşere ve mikropla dolu olduğundan halk hastalıktan kırılmaya başlamıştı. Bütün bunlar olurken belediye çalışanları paralarını alamıyor; halk ise ne şekere ne yağa ne sigaraya ulaşabiliyordu. Seçimlerden sonra ilçenin sorunlarında hızlı düzenlemeler yaşandı. Ancak darbeciler bu gelişmelere uzun süre tahammül edemediler. 11 Temmuz 1980’de ilçeye ‘nokta operasyonu’ diye tabir edilen bir askeri operasyon düzenlendi. Operasyon bizzat Kenan Evren tarafından yönetilmişti. Operasyondan önce Fatsa AP, CHP ve MSP ilçe başkanlarının açıklamaları ise “Fatsa’da komünist işgal yoktur. Fatsa’da ateş ile barut yok, böylesine huzurlu bir yerde olay çıkmaz” şeklindeydi.
11 Temmuz günü gözaltına alınan Fikri Sönmez 4 Mayıs 1985 günü cezaevinde kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Fatsa ise her daim bir sosyalist yerel yönetim deneyimi olarak görüldü ve Türkiye’nin ilk komünü olarak tarihe geçti. Darbenin lideri Kenan Evren, Terzi Fikri hakkında şunları söylüyordu: ”Orada Terzi Fikri diye biri çıkmış. Devlet benim diyor. Komite kurmuş. Fatsa’yı o komite yönetiyor. Ne yapılıp, yapılmayacağının kararını halk veriyor. Veya halk adına o komite. Yani kararı devlet vermiyor. Devlet otoritesi sıfır. Devletin kanunları Fatsa’da işlemiyor.”