Kobanê Davası’nın 15’inci duruşması, yedinci gününde de devam etti. Duruşmada konuşan Selahattin Demirtaş, Çözüm Süreci’nde yapılanların suç olarak kabul edildiğini söyleyerek, ‘Eğer yaptıklarımız suç ise suç ortağımız AKP’dir. Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? Biz yargılanıyorsak; AKP’liler de yargılanmalı’ dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 15’inci duruşması, yedinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Kimlik tespitiyle başlayan duruşma, dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başladı.
AİHM kararı hatırlatması
Duruşmada söz alan HDP’nin Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Ali Ürküt, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala kararını hatırlattı. Ürküt, “Osman Kavala şahsında Gezi davasındaki hukuksuzluk umarım giderilir. Gezi davası da Kobane davası gibi siyasi bir davadır. Mahkeme salonlarında, adliye koridorlarında yaşanan hukuksuzluk sadece burada kalmıyor. Bu hukuksuzluk Türkiye’nin dışarda da itibarını zedeliyor. Bu hukuksuzluğun halka yansıması da yoksulluk ve açlıktır. Ben içeri girdiğimde domates 2 liraydı, şimdi 16 lira. Ekmek 1-2 liraydı şimdi 4-5 lira. Biz niye burada tutuluyoruz, siyasi iktidarın ömrü biraz daha uzasın diye. Bu yargı tanımazlık aynı zamanda yoksulluk, işsizliktir. Biz içerde olduğumuz için mağdur oluyoruz ama 84 milyonu da etkileniyor. Bir azınlığın refahı için ülkenin bütün kesimi yoksulluğa mahkûm ediliyor” diye konuştu.
Mahkeme periyotlarının savunma hakkını engellediğini söyleyen Ürküt, “Aile görüşüne gittiğim için katılamadığım mahkemede birçok tanık dinlenmiş. Sadece bir tanığın ifadesi 132 sayfa, tanık beyanlarını, avukatların itirazlarını okumamız gerekiyor ama bu mümkün değil. Evraklar geç geliyor zaten. Savunmamızın bir güne sığdırılması da kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
Tanıklar kendilerini kurtarmaya çalışıyor
Tanık beyanlarına ilişkin de konuşan Ürküt, “Dosyada fail yok ama HDP MYK’si güya birilerini azmettirmiş ama kimi azmettirdiğimiz ortada yok. Azmettirme tutmadığı için şimdi de örgüt üyeliği, yöneticiliği gibi bir şeyleri bize yüklemeye çalışıyorlar. Gizli tanıklar ve açık tanıklar üzerinden bir çalışma var” diye konuştu. Ürküt, tanıkların çelişkili ifadelerini hatırlatarak, “Bu ifadeleri ciddiye alıyorsunuz. Beyanlar üzerinden yeni deliller bulmaya çalışıyorsunuz. Tanık ifadelerinin yalan olduğu ortaya çıktı, beyanları kabul etmiyorum. Bu iddialar tanıkların kendini kurtarma çalışmasıdır” ifadelerini kullandı.
Kubilay: Yargılama yapmak anlamsız
Ali Ürküt’ün ardından HDP eski Parti Sözcüsü ve MYK üyesi Günay Kubilay söz aldı. Kubilay, tanık beyanlarındaki çelişkilerin hatırlatarak, “A53’ün ifadesi tamamen gerçek dışı. Tanığın iddia ettiği gibi Demirtaş’ın bir açıklaması yok, toplantı da HDP Genel Merkezi’nde değil Eğitim-Sen’de yapıldı. Bunlar Yargıtay yazışmalarıyla kanıtlandı. Bu beyanlar üzerinden yargılama yapmak anlamsızdır. Gizli tanık Ulaş’ın ifadeleri rivayetten ibarettir. Hukuk normlarının geçerli olduğu bir yerde bu tanıkların ifadeleri geçerli olmaz. MYK çağrısı bir gizli tanık ‘Şiddet çağrısı olarak algılamadım’ derken diğeri şiddet çağrısıdır diyor. Çağrının, şiddet içermediği, demokratik bir çağrı olduğunu bütün dünya biliyor. Gizli ve açık tanıklar bir zamanlar örgüt içinde yer aldığı daha sonra gelerek etkinlik pişmanlıktan yararlandığı ortadadır. Güvenlik iradeleriyle belli bir ortaklık yapmışlardır, tanıkların onlarla anlaşma yapanların ihtiyaçları doğrultusunda hareket ettiği ortadadır. Tanıkların profesyonel kadrolu tanık oldukları anlaşılıyor. Bu davanın tanıklarının ifadelerinin üzerinde kurulduğu ortadır” diye konuştu.
Kubilay, uzun tutukluluk sürecinin göz önünde bulunarak tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme, duruşmaya bir buçuk saat ara verdi.
İddianame 3530 sayfa eki 324 klasör çoğu yargılamayla alakasız
Duruşmaya verilen ara ardından HDP önceki dönem MYK Üyesi Alp Altınörs söz aldı. Altınörs, “Yargıtay 10 Ekim ile ilgili bir onaylaması var. Sanık Erman Ekici kararı var. Ekici, evinden bulunan silahi ‘6-8 Ekim olaylarında kullanmak için aldım’ diyor. Bu araştırıldı mı? Daha önce kumpas olaylarından İlhan Cihaner’de gözaltına alındı. Ülkede bir medya algısı var, o operasyonlarda Cihaner, ‘Derin devletin savcı’ olarak lanse edildi. Daha sonra öğrendik ki Cihaner, Hizbullah’ın işlediği cinayetlere ilişkin ilk davaları açan savcıymış. Cihaner, bizim hakkımızda bir makale yazmış. Başlığı da ‘Dört başı mamur bir kumpas davası.’ Orada, Cihaner, ‘Kumpas davası’ tespitimin dayanaklarına gelince; aynen Fetullahçı yargının yürüttüğü kumpas davalarında olduğu gibi binlerce sayfadan oluşan (iddianame 3530 sayfa eki 324 klasör) çoğu yargılama konusu fiillerle ilgisiz sayfalar süren tarihçeler, tutarsız gizli tanık beyanları, gazete haberleri, kopyala yapıştır metinler, kısıtlanan savunmalar. Ana kurgu tüm bu şiddet olaylarından HDP’lilerin doğrudan sorumlu olduğu. Basitleştirerek anlatmaya çalışırsam; bir kişi suç oluşturan eylemden sorumlu tutulabilmesi birkaç şekilde olabilir. İlki; kişinin eylemi doğrudan işlemesi ve/veya katılması. İddianameye konu eylemlerle yargılananlar arasında böyle bir ilişki kurulmuş değil. Yani yargılananlar bu eylemlere doğrudan katılmamışlar zaten böyle bir iddia da yok’ ifadelerine yer veriyor. Bu dava yalancı tanıklar geçidine döndü. Gizli ve açık tanıkların ifadelerinin dedikodu olduğunu söylemiştik. Gizli tanık Ulaş’ta ifadesinde açıkça söylemiş zaten” diye konuştu.
Tanıkların ifadelerindeki çelişkiler kumpasın göstergesi
Mahkemenin tanıklara soru sorulmasına engel olduğunu söyleyen Altınörs, “Burada ifade veren herkese önceki ifadelerini sordunuz ama Merdan Rüştü Ovalıoğlu’na sormadınız. Tanık ifadesinde bir Metina sorumlusu olduğunu söylemiş ama mahkemede Sergene bölge sorumlusu olduğunu söyledi. Tanığa çelişkili ifadelerini sormadınız. Yalan söylediği çok net ortada. Bu adam tahliyesi için ve kendi çıkarları için kendisine görev yeri tayin eden biri. HTS kayıtları ve diğer belgeler gizli tanık A53’ün yalan söylediğini ortaya çıkardı. İtiraf ediyor, ‘Ben yüz tane ifade verdim’ diye. Gizli tanık zırhını çıkarmak için davanın sonuçlanmasını beklemeyin. Avukatlar, A53’e neden bugüne kadar ifade vermediğini sorduğunda, A53, ‘İfadelere baktığımda HDP’nin mahkemeyi yargıladığına dair bir algı vardı. O yüzden geldim ifade verdim’ diyor. Tanık, Partimize husumet yürütüyor. Tanıkların ifadelerindeki çelişkiler zaten kumpasın göstergesidir” diye konuştu.
Mütalaa, ‘Çözüm Süreci’ yokmuş gibi davranıyor
SEGBİS ile Edirne F Tipi Yüksek Güvenlik Cezaevi’nden bağlanan HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş söz aldı. Demirtaş, şunları söyledi: “Arkadaşlarımız dosyadaki çelişkilere dikkat çekti. Hepsi haklı. İddianamelerde ve mütalaalarda bir çarpıtma var. Keşke mahkemeniniz gerçeğin peşinde olsa. Tüm ara kararlarda olayların geçtiği zaman yok sayılıyor, bütün olaylar bugünkü atmosferin içine sokulmaya çalışıyor. Hiçbir mütalaalarda, iddianame de ‘Çözüm Süreci’nden bahsedilmiyor. Mütalaa, ‘Çözüm Süreci’ yokmuş gibi davranıyor çünkü o atmosferde kurulanan bir sözün anlamı daha farklı. İddia makamına göre ‘çözüm süreci’ yok. Demokratik Toplum Kongresi’nin Cemil Çiçek imzasıyla Meclis’e davet edildiğini görmüyor ama Yargıtay’ın DTK’ya ilişkin kararını görüyor. DTK’nin hala yasal çalışma yürüttüğünü görmüyor. AKP’nin o dönemdeki politikaları yokmuş gibi davranıyor. O dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ‘Benim MİT müsteşarı gidip İmralı’ya görüşecek’ dediğini görmüyor. O dönemin Hükümet Sözcüsü Arınç, ‘Bizim dönemimizde PKK bayrağını açmak suç olmaktan çıktı’ diyor. O dönem herhangi bir savcı çıkıp ‘bunlar suç’ diyebilir miydi?
Savcılık, süreci unutturmaya çalışıyor
Sırrı Süreyya Önder, devlet görevlisinin yanında konuşuyor ama ne devlet görevlisi ne Erdoğan inkar etmedi. Belgelerde, Erdoğan ‘Ben Apo’yla anlaştım’ diyor ama savcı bunu görmüyor. Hangi konuda anlaştınız diye niye sormuyor. Hangi konuda anlaştıklarını bilmiyoruz. Başbakan, İmralı’da Öcalan’la anlaştığı anda ben ve arkadaşlarım ‘Sayın Öcalan’ dediğimiz için yargılanıyoruz. Savcılık, o süreci unutturmaya çalışıyor. Başka ne yok bu dosyada IŞİD yok. IŞİD’in yaptıkları yok mütalaada, Türkiye şehirlerindeki IŞİD katliamları yok. Bunlara yer vermezseniz kimse neden Kobanê için çağrı yaptığımızı anlayamaz. Başka ne yok, 2013-2020 tarihleri arasında HDP binalarına, HDP yöneticilerine yönelik saldırılar yok. HDP, ne kadar saldırıya uğramış, bir sonraki celsede bunları hatırlatalım. Adana, İstanbul binalarımız bombalanmış, Genel Merkezimiz yakılmış, çalışanımız 52 kurşunla öldürülmüş, parti çalışanımız minibüsle canlı canlı yakılmış, Diyarbakır mitingimiz bombalanmış ama bunlar dosyada yok. Savcı dosya ile ilişkili AİHM kararlarını da görmüyor. Savcı bunlar yokmuş gibi davranıyor. Buna karşılık, örgütten kaçmış, kendini kurtarmaya çalışan, bize iftira atanların varlığını görüyor.
Biz yargılanıyorsak; AKP’liler de yargılanmalı
Savcı A Haber Genel Yayın Yönetmeni olsa anlarım ama kendisi bir hukukçu. Adalet Bakanlığı ‘O dönemde PYD/PYD terör örgütü değildir’ dedi ama savcılık mütalaasında ‘PYD için terör örgütü’ diyor. Dosyada belge var, savcının haberi yok mu? Dosyada, Bircan Yorulmaz, ‘PYD’den mail geldi’ diye tutuklanıyor ama o dönem PYD eş başkanları Türkiye’ye geliyor. Dönemin başbakanın yardımcısıyla görüşüyor. Neymiş mail gelmiş PYD kendisi gelmiş. Dosyada o dönemde öldürülen HDP’liler yok. Savcı bunları gözden kaçırmaya çalışıyor. HDP’nin defalarca Meclis’e verdiği ‘Olaylar soruşturulsun’ önergeleri yok, Efkan Ala ile birlikte şiddet dursun diye gösterdiğimiz çabalar yok, iftiracıların ifadelerindeki çelişkiler de savcının dikkatini çekmiyor, hiç yokmuş gibi davranıyor. Soruşturma Savcısı Ahmet Altun’un tanıkla, tanıkların ifadelerine çalıştığını dosyada yok. Eğer yaptıklarımız suç ise suç ortağımız AKP’dir. Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? Biz yargılanıyorsak; AKP’liler de yargılanmalı. İmralı’da Öcalan’la anlaşma yapan ben değilim. Mütalaa çarpıtmadan ibarettir, savcı süreç görülmesin istiyor.
Erdoğan’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum
Dışişleri Bakanlığı’na yazı yazılarak 2012’den bugüne kadar PYD yetkilileriyle kaç kere görüşmüşler, ne konuşmuşlar sorulsun istiyorum. 2007’deki İmralı’daki avukat görüşlerinin tam kaydını istiyorum. Adalet Bakanlığı’ndan belgeler istenilsin. Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun SEGBİS çözüm tutanağındaki 65. sayfasındaki 82 ve 83 ses kaydı çözümün avukatlarıma ve bilirkişinin yeniden yapılmasını talep ediyorum. Diyarbakır Ağır Ceza Hakimliği’nin verdiği dinleme kararlarına ilişkin 2010, 2011,2012, 2013 2014 bu yıllara ait dinleme kararlarında imzası bulunan hakimlerin akıbetinin HSK’dan sorulmasını talep ediyorum. İmralı’da ne tür anlaşmalar yapıldı? Dönemin MİT müsteşarı Emre Taner, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT müsteşarı Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum.”
Savcılık kimse tahliye edilsin istemiyor
Tutukluluk devam yönündeki mütalaya dair söz alan İsmail Şengül de “İddianamede benim yaptığım söylenilen bir açıklama var ama ben açıklama yapmadım. EMEP Başkanı Şükran Doğan’ın açıklaması savcılık tarafından boldlanarak konulmuş ama benim tutuk devam gerekçem sayılıyor. Açıklama bana ait değil ama savcılık kimse tahliye edilsin istemiyor” diye konuştu.
Heyet, duruşmaya ara verdi.
Kopyala yapıştır yapıp tüm yargılananların adını eklenmiş
Mahkeme verilen aranın ardından HDP MYK eski Üyesi Mesut Bağcık söz almasıyla başladı. Bağcık, “Aleyhime olan delilleri kabul etmiyorum. Savcı, mütalaasında sanıklar savunma yapmak istemiyorlar diyor. Geçen periyotta birçok tanık dinlendi, SEGBİS çözümleri bize geç geliyor. Son gönderilen belgeler içinde 68 sayfa açılmadı. Savcı, ‘tutanaklara geçsin diye gönderilmiş’ diyor ama elimize geçmedi. Ben gizli tanık Ulaş’ın yalan ifadeleri üzerine dosyaya dahil edildim. Savcılığın ‘uzatıyor, savunma yapmıyorlar’ demesini kabul etmiyorum. Savunmamı yapacağım. Gizli tanık Ulaş’ın soruşturma esnasında bir ifadesi var, daha sonra kopyala yapıştır yapıp tüm yargılananların adını eklenmiş. Bu tespit edildi. Ulaş ifadesinde ‘Şahitliğim söz konusu değildir’, ‘Yok, evet’ demiş ama ben bu ifade üzerine bu dosyaya eklendim. Hakkımda görgüsü, bilgisi olmadığı halde dosyaya eklendim, neden eklendiğimi anlamış değilim. Yaklaşık 2 yıldır tutuklu bulunuyorum, tutukluk süresi göz önüne alınınca tahliyemi istiyorum” diye konuştu.
Gizli tanığın iddiaları HTS kayıtlarıyla çürütüldü
Bağcık’ın avukatı Yusuf Çakaz Bingöl’den SEGBİS’le bağlandı. Çakaz, savcılığın Bağcık’a ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirtti. Çakaz, “Bağcık’ın eğitim aldığı ifade ediliyor ama dosyada delil yok. Kendisi için kadrolu deniliyor ama ne kadrosu olduğu bile söylenmiyor. Böyle sağdan soldan ifade toplayıp, siyasetçileri böyle bir yerde yargılamak komplonun göstergesidir. Tanık, Bağcık’ın gidip eğitim aldığını iddia ediyor ama HTS kayıtlarıyla çürütüldü. Merdan Rüştü Ovalıoğlu, yalancıdır. Tanık ifadesinde ‘Bana söylenene göre’ diyor. Kim söylemiş? Mesut bize böyle bir şey söylemedi, tanımadığı birine neden söylesin” diye sordu.
Kabul edin Ulaş diye biri yok
Çakaz, “Muhammed Zengin ve Ulaş aynı anda dinleniliyor ama gerekli belgeler yok. Bu ifadeyi alanlar hakkında soruşturma başlatacak mısınız? Başlatılmasını talep ediyoruz. Ulaş diye biri yok, bunu kabul edin artık. Siz kimi dinlediniz onu bilmiyoruz, size Ulaş diye kimi getirdiler bilmiyorum. 4 Mart’ta Muhammed Zengin dışında kimse dinlenilmemiş ama sonra ifade Ulaş’a da imzalatılmış. Tersten giden bir yargılama süreci var, iftira atılıyor bizim de çürütmemiz bekleniliyor ama aslında sizin müvekkillerimizin suçlu olduğunu kanıtlamanız gerekiyor” diye konuştu. Çakaz, taleplerini ifade ederek, Bağcık’ın tahliyesini istedi.
Siyasetçiler 5 bin 130 suçun yargılanıyor!
Daha sonra avukat İlyas Tarım söz aldı. Tarım, 5 bin 130 suçun yargılanan siyasetçilere atfedildiğini söyledi. Tarım, “Binlerce sayfadan oluşan bir iddianame kısa sürede bitirilmesini çalışılıyor. Rehin tutulan siyasetçilerin tahliye edilmesini talep ediyorum” diye konuştu. Daha sonra avukat Ali Bozan söz aldı. Bozan, toplanmasını talep ettikleri delillerin toplanmadığını belirterek tekrar toplanmasını talep etti.
Bozan, “Tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu kendisine yargılandığı dosyalardan tahliye vaad edildiği için kendisi bu dosyada tanık oldu. Müvekillerim Zeynep Ölbeci ve Aynur Aşan, Sebahat Tuncel, Zeynep Karaman’ın Kovid olması nedeniyle duruşmaya katılmadı. Müvekkillerim Aşan’ın ve Ölbeci’nin testleri negatif olsa da belirtileri gösterdikleri için duruşmaya katılmadı” diye konuştu.
DTK’yi Meclis’e davet eden Çiçek’e de dava açın
Avukat Cahit Kırkazak, “Müvekkillerimiz savunma vermemekle itham ediliyor. Müvekkillerimiz savunmalarını hazırlıyorlar. Mahkemede dinlenen tanıklar Demirtaş’tan talimat aldıklarını söylemedi. Bir Tweet var ortada sadece. Tweet için de AİHM kararı var, ‘Siyasal ifade kapsamında, soruşturma açılamaz’ dedi. Bu ülkede hukuk Türk’e ayrı Kürt’e ayrı işlemiyorsa neden Cemil Çiçek’e soruşturma açılmıyor? DTK örgüt kurumuysa DTK’yi Meclis’e davet eden Çiçek’e de dava açın. Neden Çiçek’e soruşturma açılmıyor, Çiçek Türk olduğu için mi açılmıyor, Demirtaş Kürt olduğu için mi soruşturma açılıyor? Hukuk Kürtlere ayrı, Türklere ayrı işlemiyorsa neden demans hastası olan Çevik Bir tahliye edilirken Aysel Tuğluk tahliye edilmiyor” diyerek hukuktaki ikililiğe dikkati çekti.
Heyet, Kırkazak’ın beyanlarının ardından duruşmaya yarın sat 10.00’a kadar ara verdi.
ANKARA