İlham Bakır
“Türkiye’de mevcut iktidar biçiminden rahatsız olanlar ve yeni bir dünya düşü kuranlar için yaklaşan seçimler, Bookchin’in düşüncelerini merkeze alan bir söylem, eylem ve örgütlülüğü gerçekleştirmek için önemli bir fırsat yaratıyor.”
“Beni bu toplumla savaşmaya zorlayan şey, elbette, adaletsizliğe karşı öfke, özgürlük tutkusu ve insan ruhunu (güzelliğini, yaratıcılığını ve dünyayı geliştirmek için gizli kapasitesi¬ni) devam ettirme ve büyütme sorumluluğudur. İnsanlık için değerli olan her şeyi aşındıran, insanlık deneyiminde güzel ve asil olan her şeyi yavaş yavaş tüketen akıl dışı bir toplumla uzlaşmak istemiyorum” Bu sözlerin sahibi olan Murray Bookchin’in 30 Temmuz ölüm yıldönümüydü. 2016 yılında kaybettiğimiz siyaset felsefecisi, özgürlükçü sosyalist, anarşist gelenek ile çağdaş ekolojik bilincin sentezini kurmayı başarmış iflah olmaz bir anti-kapitalisttir.
Çocukluğundan itibaren Marksizmle tanışan, komünist gençlik örgütleri içinde aktif rol alan Bookchin, fabrikalarda çalıştı, işçi örgütlenmelerinde aktif rol aldı. Çağımızın çok önemli filozoflarından bir oluşumu perçinleyen, öne çıkaran yanı, Marksist düşünceyi, sosyalizmi ve anarşizmi radikal ekoloji ile, özgürlükçü özyönetim anlayışı ile buluşturan güçlü sentezciliğidir. “Ekoloji ve Devrimci Düşünce” adlı makalesiyle ekolojiyi radikal politik kavram olarak ortaya attı ve ekolojik teknolojiler konusunda yaratıcı düşüncelere öncülük etti.
İlerleyen yıllarda anarşizm ile bağları zayıflayan Bookchin toplumsal özyönetimleri eksen alan “Komünalizm” çerçevesine oturttu. Özgürlükçü yerel yönetim kavramının uygulamasını tarif eden, demokratik gelenekler üzerinde iz süren yazar özellikle devletsiz halkların, devletin çürümüşlüğüne bulaşmamış olan toplulukların demokratik bir özyönetim kurmada öncü rol oynayabileceğinin altını ısrarla çizmiştir. Devletsiz bir halk olarak Kürtlerin, Kürt özgürlük hareketinin bu anlamda Bookchin’den önemli etkilenmeler yaşadığı görülür.
Bookchin’in entelijansiyaya biçtiği önem de son derece önemlidir. Bu kavramla bugün akademi denilen camiada toplumsal yarardan ziyade toplum üstü yapılar, devletler, tekeller için bilgi üreten üniversitelere kapak atmış bilgi tüccarlarını değil, yazarların, sanatçıların, şairlerin ve her türden profesyonelin ve hatta tiyatro oyuncularının oluşturduğu bağımsız bir topluluğu kast eder. “Köylü İsyanlarından Fransız Devrimine” adlı kitabında bu entelijansiyanın öncü rolüne işaret eder ve “Devrim kitleler diye adlandırılan, özelliği olmayan insanlar tarafından yaratılmaz. Ateşlerin yangınlara dönüşmesini sağlayan yakıt, kesinlikle, baskı altındaki katmanlardan gelen ve radikal bir entelijansiya oluşturan militan azınlıktır” der.
Her şeyin çürütüldüğü ve insani her şeyin değersizleştirildiği topluma muazzam bir savaş açan ve bu toplumsallığı toplum dışı bir toplumsallık olarak tarif eden Bookchin’in tarif ettiği demokratik yerel yönetimleri, demokratik ve insani değerleri, ekosistem ile eşitlikçi bir paydaşlığı, bir toplumsallığı kurmaya dönük düşüncelerin toplumla buluşturulması ve örgütlenmesi, içinden geçtiğimiz vahşi kapitalizmden çıkışa dair çok güçlü fikirlerdir. Türkiye’de mevcut iktidar biçiminden rahatsız olanlar ve yeni bir dünya düşü kuranlar için yaklaşan seçimler, Bookchin’in düşüncelerini merkeze alan bir söylem, eylem ve örgütlülüğü gerçekleştirmek için önemli bir fırsat yaratıyor.