Herdem Fırat
Zaxo’da gerçekleşen katliam sonrası Irak’tan tepkiler gelmeye devam ediyor. Hem dini çevrelerden hem de siyasi çevrelerden tepkiler art arda geliyor. Toplumsal gösterilerin yanı sıra hükümet de hem içerde hem de dışarıda katliama dönük tepkilerini dile getirmek için girişimlerde bulunuyor. Bir yandan orduyu teyakkuza geçirirken diğer taraftan BM nezdinde olayın soruşturulması ve Türkiye’nin tüm askeri güçlerini Irak’tan çekmesi için taleplerde bulunuyor.
Yaşanan olayın bir katliam olduğuna ve bu katliamın da Türkiye tarafından gerçekleştirdiğine dair Iraklı yetkililerin kafasında herhangi bir kuşku yok. Bundan dolayıdır ki tepkilerin dili de rengi de çok net. Sadece KDP’li bazı yetkililer olayı hala PKK ile izah etmeye çalışıyorlar. Bunun dışındaki tüm kesimler net bir tavır sahibi oldu. Bu tavır akıllara acaba Zaxo katliamı Irak için yeni bir başlangıç olabilir mi sorusunu getiriyor.
Yılladır dış güçlerin operasyon alanına dönen Irak bir türlü iç sorunlarını çözme iradesini gösteremedi. Her ne kadar son zamanlarda petrol ve İsrail ile ilişki kurma konusunda kimi net kararlar almışsa da bunu hayata geçirmede hep sorun yaşamıştır. Irak Anayasası büyük oranda pratikte uygulanmıyor. Bunun bir nedeni dış güçlerin müdahalesi olsa da en büyük sebebi içte birliğin kurulamamasıdır. Irak’ta sorunlara yaklaşım anayasal olmaktan ziyade dini ve etnik grupların güç dengesine göre oluyor. Haliyle anayasa askıda kalıyor. Her olaya gruplar kendi çıkarları ekseninde yaklaşım gösteriyorlar. Fakat son olayda top yekûn bir tepki gelişti. Kürtler, Araplar; Şiiler, Sünniler, Êzidiler hep birlikte katliama tepki gösterdiler. Yıllardır birbirine karşı saldırılar gerçekleştiren Şii ve Sünniler bu katliamda yan yana Türkiye’yi protesto ettiler.
Otuz yılı aşkın süredir Türkiye sınır ötesi operasyonlar düzenliyor. Hemen her saldırıda sivil ölümler yaşanıyor. Özellikle hava harekatlarında şimdiye dek yüzlerce sivil yaşamını yitirdi. 2011 yılında savaş Türk uçaklarının Federe Kürdistan Bölgesinde Kortek mevkiinde bir aracı vurması sonucu aralarında altı aylık Solin bebeğin de bulunduğu yedi kişi hayatını kaybetmişti. O zaman Türkiye’nin saldırıları gündem olmuştu. Ancak ne Irak ne de uluslararası kamuoyu herhangi bir tepki vermemişti. 2015 yılında yine aynı bölgede bulunan Zergelê köyü bombardımanın hedefi olmuş ve sekiz sivil hayatını kaybetmişti. Bu katliam sonrası da Türkiye hakkında herhangi bir yaptırım veya cezai girişim olmamıştı. Bunun gibi onlarca saldırı sonucunda yüzlerce sivil Kürt hayatını kaybetti. Ancak saldırılara ‘Türkiye’nin güvenlik kaygıları’ gerekçe gösterilerek herhangi ciddi bir tepki gelişmedi. Türkiye Irak’ı zayıf gördüğü için yapılan kınama ve notaları da görmezden gelerek saldırılarını daha da ileriye götürdü.
Son yıllarda insansız silahlı hava araçları ve uçaklarla defalarca siviller hedef haline geldi. Yine de bir şey değişmedi. Ancak son saldırının Araplara dönük olması ve siyasal konjonktürün de değişmiş olması nedeniyle durum eskisi gibi devam etmeyebilir. Irak’ın sert açıklama ve tepkilerine karşılık Türkiye, sadece olayı kendisinin yapmadığını ve aydınlatılması noktasında araştırmaya hazır olduğunu belirtmekle yetiniyor. Saldırgan bir politika izleyen Türkiye’nin bu tutumu aslında kendisini ele veriyor.
Irak’ın büyük bir kısmı Şii ve İran yanlısı. Dolayısıyla İran, Irak’a olası bir saldırıyı kendisine saldırı olarak görüyor. Bu konuda Türkiye’nin hem Suriye hem de Irak üzerindeki operasyonlarından rahatsız. Zaman zaman bunu sert ifadelerle dile de getiriyor. Son dönemde İran yanlısı Şii milisler Türkiye’nin askeri üslerine çok sayıda füzeli saldırı da gerçekleştirdiler. Bundan dolayı Irak biraz da İran’a güvenerek daha sert bir tutum sahibi oldu. Diğer bir husus ise katledilenlerin Arap olması. Şimdiye kadar sorun ‘Türkiye ve Kürtler arasındaki çelişki ve çatışma’ olarak değerlendiriliyordu. Ancak son saldırıdan sonra hem HPG yaptığı açıklamada o bölgede herhangi bir güçlerinin olmadığını açıkladı hem de Irak yetkilileri bu açıklamayı doğrular yönde açıklamada bulundular. Böylece Türkiye’nin hedefimizde gerilla vardı, bahanesi de elinden alınmış oldu. Saldırının gerçekleştiği yer turistik bir yer. Dolayısıyla saldırının başka şeylerle izah edilme durumu da pek kalmıyor. Çok hassas bir konu ve hangi sonuçları beraberinde getireceği de belli değil.
Bir yıla yakındır Irak, hükümet ve cumhurbaşkanı krizi yaşıyor. Bu katliam Irak’ın kendi iç çelişkilerini bir tarafa bırakıp krizi aşmaya vesile olabilir mi? Şimdiye kadar iç sorunlarından dolayı gelişme kaydedemeyen Irak; Ortadoğu’daki gelişmelerde ben de varım, artık kimsenin sınırlarımızın içinde operasyon yapmasına izin vermeyeceğiz diyebilecek mi? Irak, Türkiye ile olan tüm ilişkilerinde yeni bir sayfa açabilecek mi? Irak’ın saldırı karşısındaki tutumu Türkiye’nin bölge siyasetine müdahalesinin önüne geçmek için bir fırsat olabilir mi? Katliam sonrası Türkiye, sınır ötesi operasyonlarını ne kadar ve nasıl devam edebilir? Bu katliama dönük tepkiler Türkiye’nin Rojava’ya yönelik yeni saldırı planlarını ne kadar etkileyecek?
Öyle görünüyor ki bu soruların cevabını kısa bir zaman aralığında almış olacağız.