Zeynel Kete
Toplumsal yaşamda işlevselliği farklı da olsa politika rıza toplumunda ahlak ile iç içe geçmiş durumdadır. Bazı kişiler, şahıslar tarafından çerçevesi çizilerek topluma sunulan bir etkinlik değildir. Toplumsal hakikatin varoluş niteliğini ifade eder, yani toplumsal gerçekliğin kendisidir. Toplumun ihtiyaçlarının belirlenmesi, toplumsal gereksinmeler ve sorunların çözümünde meydan açarak ikrarlaşılması, bu ikrarın sonucunda pratik geliştirilmesi, gerekli araçların oluşturulması, politika olarak tanımlanır ve anlam kazanır. Politikanın en önemli göstergesi toplumsal örgütlenme ve komün değerleri görünür kılmaktır.
Seçim tartışmalarının yanlı televizyon kanallarında saatlerce yapıldığı, tartışmalara dahil edilmeyen Kürtler, Aleviler, sosyalistler, kısacası “muteber olmayan” toplumsal kesimler adına tekçi zihniyetin temsilcileri tarafından kararların verildiği, partilerin adeta dincilik ve milliyetçilik yarışına girdiği, halkın temsilcilerinin mahkum edildiği, korku atmosferinin sürekli canlı tutulduğu, Kürt sanatçıların konserlerinin iptal edildiği, Kürt ve Alevi karşıtlığının sürekli dolaşımda olduğu, strateji ve iletişim uzmanlarının, bir kısım gazetecinin, akademisyenlerin karşıtlık üzerinde gündem belirlediği, toplum en iyi nasıl denetlenir ve iktidarın çıkarına hizmet ettirilir anlayışının öne çıktığı, milyonların açlık sınırında yaşadığı, mafya babalarından medet umulduğu, HDP ve bileşenlerinin nasıl etkisiz hale getirileceği ile ilgili derin analizlerin, önerilerin yapıldığı, kadınların ve gençlerin adına kurnaz erkeklerin belirleyici olduğu, şiddet ve savaş söylemlerinin ön planda olduğu, halkın iradesinin sürece katılmadığı, bir zihniyet atmosferinin ismi politika olabilir mi?
Tarım konuşulurken çiftçinin olmadığı, üniversite konuşulurken öğrencinin fikir beyan etmediği, seçilmişlerin değil atanmışların belirleyici olduğu, ekonomi konuşurken emekçinin olmadığı, Kürtler adına, Aleviler adına ahkam kesilirken Kürtlerin ve Alevilerin yer almadığı, toplumsal hakikatimizden uzak kendi Zigguratlarından yaşayanların halk adına, ülke adına söz kurması, karar alması, hakikatin tersyüz edilmesi politika anlamına gelir mi?
Mevcut hükümet gitsin biz altı ayda sorunları çözeriz, bizi seçmezseniz kıyamet kopacak, ekmeğe suya muhtaç olursunuz, iktidara geldikten sonra bütün sorunları çözeceğiz diyerek halkı sıtma ile ölüm arasında tercih yapmaya zorlayan; somut, uygulanabilir, anlaşılır projeleri olmayan, hikmet-i hükümet aklının dışına çıkmayan bir muhalefet blokunun icraatlarına politika denilir mi?
Toplumsal hakikat arayışının ve rejiminin karşıtlığı üzerinde konumlanan, tüm gücünü toplumsal hakikatin değersizleşmesine harcayan, söz konusu “ötekiler” olunca resmi aklın dışına çıkmayan, kapalı kapılar arkasında aynılaşan, halkın karşısında ise demokrat kesilen, halk için değil egemenlerin stratejisi söz konusu olunca beraber el kaldıran, ölüler üzerinde siyaset yapan, toplumsal ahlakın ilkelerinden uzaklaşan, bireyi bastıran, her kesin kendine göre doğruları vardır diyen, Türklük sözleşmesine iman eden bir anlayış politika olabilir mi?
Toplumsal ihtiyaçların karşılanması, sorunların çözümü için tüm farklılıklarla ortak irade ve rızalık ile geliştirilecek kararlaşma, kolektif zihnin açığa çıkarılması politika olarak tanımlanır. Seçim atmosferine girildiği bir dönemde her yönüyle toplumsal gereksinimleri karşılamak, bu süreçte meydana gelecek zorlukları aşmayı göze alacak, bu sorunları aşmak için yol ve yöntemler, pratikler geliştirmek politika olarak tanımlanır.
Toplumsal gereksinimler için politika üretilirken komün bir tarzın, kolektif bir aklın ortaya çıkması son derece önemlidir. Bütün toplumsal kesimlerin tartışma süreçlerine dahil edildiği, rızalık ile kararların alındığı, ana kadının bilgeliğinin belirleyici olduğu, toplumun özgür iradesinin esas alındığı bir yöntem ve tarz demokratik siyasetin tarzıdır.
İnsanlık eril bir aklın ürünü olan saptırılmış bir analitik zeka ile karşı karşıya kalmış durumdadır. Türkiye’de demokrasi adına siyaset yapanlar, bu gerçekliğin bilincine varırlarsa demokratik siyasetin öznesi olurlar, aksi taktirde iktidar kültürünün el değiştirmesinden öteye gidilmez. Bu zihniyeti aşamayan iktidar ve muhalefet partileri toplumsal yaşamımızı kontrol etme, denetleme, gözetleme, karar verme, komuta etme, yönetme tarzından vazgeçmezler.
Demokratik siyaset, iktidarın el değiştirilmesi mücadelesi değildir; özgürleşmenin, toplumsal politikanın, birlikte yaşamı ören ortak aklın belirleyici olduğu en gerçek sanattır.