Tahran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin katıldığı üçlü zirve sona erdi. Zirve sonrası Reisi, Suriye’de askeri çözüm yolunu desteklemediklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Suriye’deki krizi biz çıkarmadık, külfetinin bize yüklenmesi doğru değil” dedi. 16 maddelik ortak bildiride Suriye krizinde askeri çözümünün olmadığı belirtildi
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ev sahipliğinde, Tahran Uluslararası Konferans Salonu’ndaki toplantıya, Reisi ile AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katıldı. Tahran’da Suriye, İdlib, Rojava, İsrail’in Suriye’ye saldırıları, Suriye’deki silahlı oluşumlar, Ukrayna Savaşı, tahıl krizi gibi meseleler ele alındı.
Zirve sonrası üç isim basının karşısına geçerek konuşma yaptı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:
“Astana Platformu, etkin çözümler üretebilen ve bunların hayata geçirilmesi amacıyla somut adımlar atabilen yegane girişimdir.
Milli güvenliğimize kast eden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak Rusya Federasyonu ve İran’dan beklentimiz, (Suriye’de terörle) mücadelede Türkiye’ye destek olmalarıdır.
PKK, PYD, YPG terörü hepimizin ortak meselesidir. Astana garantörleri olarak bugüne kadar sergilediğimiz işbirliğini sürdürerek bu hedeflere el birliğiyle ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Ancak Suriye’nin huzuruyla birlikte toprak bütünlüğü karşısındaki en önemli tehdit terör belasıdır.
Suriye halkına yapılacak en büyük iyilik, bölücü terör örgütünün (PKK, PYD, YPG) işgal ettiği topraklardan tamamen sökülüp atılması olacaktır. Bölgemizin geleceğinde bölücü teröre ve uzantılarına yer olmadığının kesin olarak anlaşılması gerekiyor.
PKK, PYD, YPG unsurlarının sınırlarımızdan en az 30 km öteye tamamen çekilmesi zamanında yapılan mutabakatların bir gereğidir. Ancak bu hala gerçekleşmemiştir. Tel Rıfat ve Münbiç terör yatağı haline dönüşmüştür. Terör örgütünün sığındığı bu limanları temizlemenin vakti esasen çoktan gelmiştir.
(Suriye’de) Anayasa Komitesi’nin başarısızlığı Astana sürecinin başarısızlığı olarak görülmektedir. Komitenin hızla somut sonuçlar elde etmesi temin edilmeli. Bunun için de toplantıların düzenli şekilde, BM’in kolaylaştırıcılığında, BM merkezlerinden herhangi birinde düzenlenmesi sağlanmalıdır. Bugüne kadar düzenlenen sekiz toplantıdan maalesef istenilen sonuçların elde edilmediği de vakıadır.
Astana Süreci öncü rolünü kaybetmemeli, uluslararası kamuoyuna sürecin ilerlediği gösterilmelidir. Bu maksatla rejim nezdinde gereken telkinlerde bulunulmalıdır.
İdlib’de bugün göreceli de olsa sükunet varsa, bu Astana Platformu’muzun bir başarısıdır. Sahada sükuneti muhafaza etmek ve bu bölgedeki 4 milyon Suriyeli’nin yaralarına merhem olmak bizlerin görevidir. İdlib’deki ateşkesin ihlal edilmemesi bu bakımdan önemlidir. Özellikle sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan saldırılar siyasi çözüm çabalarımızı baltalıyor. Rejim kendi halkını bu gibi saldırılarla öldürmek yerine samimiyetle siyasi sürece katılmalıdır.
Suriyeli mültecilerin durumu
“Türkiye, 3,7 milyon Suriyeli kardeşimizi geçici olarak misafir etmektedir. Suriye ihtilafının meydana getirdiği insani krizin yükünü, maddi, manevi, sosyal, toplumsal en fazla çeken ülke Türkiye’dir.
Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri de Astana sürecinin önemli gündem maddelerinden biridir.
Güvenlik ve istikrar sağlandığı takdirde Suriyelilerin kendi topraklarına geri döndüklerini memnuniyetle görüyoruz. Terörden temizlediğimiz bölgelere Türkiye’den 500 binden fazla Suriyeli geri döndü. 1 milyon Suriyeli’nin geri dönüşü için de hazırlıklarımız sürüyor.
Suriye’deki insani krizin yoğunluğu artarken uluslararası camianın yardım ve desteği de zaruridir. Bu krizi biz çıkarmadık, külfetinin de sadece bizler tarafından yüklenilmesini beklemek adil değildir. İşte bu nedenle, uluslararası toplumun yardımlarının ayrım gözetmeksizin ve artarak sürmesini temin etmek müşterek menfaatimizedir.
Siyasi çözümde ilerleme ve dönmek isteyenlerin kötü muameleye maruz kalmayacaklarından emin olması geri dönüşler için temel teşvik unsurlarıdır.”
Reisi: Suriye’nin kaderine Suriyeliler karar vermeli’
Suriye krizinde diplomatik çözümü desteklediklerini belirten İran Cumhurbaşkanı Reisi de, “Suriye’nin kaderine Suriyeliler karar vermeli” dedi. Reisi, Suriye’yi istikrara kavuşturmanın tek yolunun, bu ülkenin ordusunun sınırlarda güçlü mevcudiyeti ve Beşar Esad yönetiminin komşu ülkelerle iş birliği olduğunu kaydederek, “Suriye sınırlarının ihlali terörle mücadeleye yardımcı olmamıştır” ifadesini kullandı.
ABD’ye işaret eden Reisi “ABD ordusunun Suriye’deki gayrimeşru varlığı ülkeyi istikrarsızlaştırıyor” dedi.
Reisi, Suriyeli mülteciler konusuna da değinerek, “Bu mesele çok önemlidir. Uluslararası toplum, yerinden edilmiş Suriyeli mültecilerle ilgili krizi çözme sorumluluğunu taşıyor. Bu konuda yapılacak her türlü girişimi destekleyeceğiz” diye konuştu.
ABD’nin tek taraflı politikalarını, Suriye ve diğer ülkelere yönelik yaptırımlarını da kınayan Reisi, bu yaptırımların ülkelerin egemenliğiyle çeliştiğini vurguladı. Suriye’de askeri çözüm yolunu desteklemediklerini belirten Reisi “Suriye’deki krizin başlamasının üzerinden 11 yıl geçti ve İran, hala krizin tek çözümünün siyasi olduğuna ve askeri çözümün durumu daha da kötüleştireceğine inanıyor” değerlendirmesinde bulundu. Reisi, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarının ve Golan’ın işgalinin bu ülkenin egemenlik haklarının ihlali olduğunu kaydetti.
ABD’nin Suriye’deki “gayrimeşru” varlığının bu ülkede istikrarsızlığa neden olduğunu belirten Reisi, “İran, Suriye’yi daha güçlü şekilde desteklemeye devam edecektir. Zengin petrol bölgelerini yağmalayan ABD mümkün olduğunca çabuk Suriye’den çekilmelidir” dedi.
Putin: Suriyeliler aralarında anlaşmalı
Rusya Devlet Başkanı Putin ise “Suriye’nin geleceği için Suriyelilerin aralarında anlaşmaları gerekli. Suriye’de teröre karşı ortak çabamızı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Toplantının çok verimli ve kapsamlı şekilde gerçekleştirildiğini belirten Putin, işe odaklı ve yapıcı bir atmosfer içerisinde Suriye’deki iş birliğinin en önemli kilit noktalarını değerlendirdiklerini aktardı. Putin, “Kabul ettiğimiz ortak bildiride, Rusya, İran ve Türkiye olarak Suriye’de sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dönüşüm sağlanabilmesi için kararlı olduğumuzu teyit ettik. Suriye krizinin sadece ve sadece siyasi ve diplomatik yöntemlerle çözülebileceği konusunda üç ülke de hemfikir” ifadesini kullandı.
Putin, Astana formatında düzenli olarak uzman düzeyinde toplantılar yapılması konusunda anlaşmaya vardıklarını dile getirdi. Putin, Astana formatında dışişleri bakanları toplantısı yapılmasının da planlandığı bilgisini paylaştı.
Suriye Anayasa Komitesi’nin yapısının üç ülkenin diplomatlarının koordineli çalışmaları sayesinde oluştuğunun altını çizen Putin, bu yapının taraflar arasında diyalog imkanı tanıdığını savundu. Putin, üç ülke ve Birleşmiş Milletler’in koordineli şekilde anayasa komitesinin çalışmalarını destekleyeceklerini vurguladı. Rusya, Türkiye ve İran’ın etkin şekilde ortak çalışmaları sayesinde Suriye’de terörizm tehlikesi ve şiddet seviyesinin son yıllarda düştüğüne işaret eden Putin, IŞİD ve diğer terör gruplarının neredeyse yok olduğunu söyledi. Putin, “Biz, Suriye’de her türlü terörizmle mücadele konusunda kararlıyız, hemfikiriz. Biz ilerde de dış güçlerin Suriye’de bulunan terör güçlerini kendi egoist ve jeopolitik hedefleri için kullanmasını inceleyeceğiz, takip edeceğiz ve sona erdireceğiz” diye konuştu.
Suriye Anayasa Komitesi’nin yapısının üç ülkenin diplomatlarının koordineli çalışmaları sayesinde oluştuğunun altını çizen Putin, bu yapının taraflar arasında diyalog imkanı tanıdığını savundu. Putin, üç ülke ve Birleşmiş Milletler’in koordineli şekilde anayasa komitesinin çalışmalarını destekleyeceklerini vurguladı. Rusya, Türkiye ve İran’ın etkin şekilde ortak çalışmaları sayesinde Suriye’de terörizm tehlikesi ve şiddet seviyesinin son yıllarda düştüğüne işaret eden Putin, IŞİD ve diğer terör gruplarının neredeyse yok olduğunu söyledi. Putin, “Biz, Suriye’de her türlü terörizmle mücadele konusunda kararlıyız, hemfikiriz. Biz ilerde de dış güçlerin Suriye’de bulunan terör güçlerini kendi egoist ve jeopolitik hedefleri için kullanmasını inceleyeceğiz, takip edeceğiz ve sona erdireceğiz” diye konuştu.
‘Yasa dışı’ dedi
Özellikle Suriye’de “Fırat’ın doğusundaki zor durumu” değerlendirdiklerini söyleyen Putin, “Orada bazı Batılı ülkelerin desteğiyle Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı olarak yasa dışı yabancı askeri bulundurma ve tutma çabaları var. Orada bölücülüğü kışkırtma çabaları var. Rusya tarafı olarak bize göre, Fırat’ın doğusundaki bölge, Suriye hükümetinin kontrolünde olmalıdır” dedi.
Aynı zamanda tüm Suriyelilere insani yardım konusunda insani alanda faaliyet gösteren ajansların daha etkin faaliyette bulunması gerektiğini kaydeden Putin, bunun başarılı şekilde yapılması halinde Suriye’de mültecilerin kendi evlerine dönmelerinin sağlanacağına dikkat çekti.
Rusya ile Türkiye iş birliğinin her türlü alanda çok dinamik şekilde geliştiğini belirten Putin, Erdoğan ile görüşmesinde hem Rusya ve Ukrayna tahıllarının dünya pazarına ulaşmasının kolaylaştırılması ve gıda güvenliği konularını ele aldıklarını hem de 13 Temmuz’da İstanbul’da yapılan görüşmelerin sonuçlarını memnuniyetle değerlendirdiklerini aktardı.
16 maddelik ortak bildiri
Rusya resmi ajansı Sputnik’in haberine göre 7. Astana Liderler Zirvesi sonrası İran, Türkiye ve Rusya ortak bildiri yayınladı. Bildiride Suriye krizinin askeri çözümünün olmadığı belirtildi. Bildiride, “Suriye’nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütleri ve bunlarla iltisaklı farklı isimlerdeki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır” denildi. İran-Türkiye-Rusya ortak bildirisinde uluslararası topluma, Suriye’ye dönmek isteyen mültecilerin yerleşimleri için yük paylaşımında daha fazla sorumluluk alma çağrısı yapıldı. TSK-SMO ve HTŞ kontrolündeki İdlib için “İdlib Gerginliği Azaltma bölgesinin içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir” denildi.
Zirvenin ardından yayınlanan 16 maddelik ortak bildiride şu ifadeler yer aldı:
“1. Suriye’de sahadaki güncel durumu ele almışlar, 1 Temmuz 2020 tarihinde video konferans yoluyla yapılan son toplantının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarında varılan mutabakatlar ile Dışişleri Bakanlarının ve temsilcilerinin toplantılarındaki mutabakatlar uyarınca üçlü işbirliğini güçlendirme hususundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Ayrıca, son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Astana Sürecinin, Suriye krizinin barışçıl ve sürdürülebilir çözümündeki öncü rolüne vurgu yapmışlardır.
2. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılıklarını vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve kim tarafından yapılırsa yapılsın hiçbir eylemin sözkonusu ilkeleri zayıflatmaması gerektiğine işaret etmişlerdir.
3. Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya devam etme kararlılıklarını dile getirmişlerdir. Sivil tesisleri hedef alan ve masum can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye’nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye’nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir.
4. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmişler ve Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.
5. Suriye’nin kuzeyindeki durumu ele almışlar, bu bölgede kalıcı güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası temelinde sağlanabileceği hususunu vurgulamışlar, bu yöndeki çabalarını koordine etme hususunda mutabık kalmışlardır. Suriye’ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
6. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıkların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki süregiden işbirliğinin devam ettirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
7. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılarıyla ele almışlar ve sahada sükunetin sağlanması için İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir. İdlib Gerginliği Azaltma bölgesinin içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum da dahil olmak üzere, İdlip Gerginliği Azaltma bölgesi ve çevresindeki durumdaki normalleşmenin sürdürülebilir olmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermek hususunda mutabık kalmışlardır.
8. Suriye’deki insani durumdan duydukları derin endişeyi kaydetmişlerdir. Uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı’na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları, ayrıca, belirli bölgelere yönelik muafiyetler uygulamak suretiyle ayrılıkçı gündemlere yarar sağlayacak ve ülkenin parçalanmasına yol açabilecek ayrımcı önlemleri reddetmişlerdir. Bu bağlamda, başta BM ve insani yardım kuruluşları ile diğer hükümet/hükümet dışı uluslararası kuruluşlar olmak üzere uluslararası topluma, ayrımcılık, siyasileştirme ve önkoşullar olmaksızın ve daha şeffaf bir şekilde tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını arttırmaları çağrısında bulunmuşlardır.
9. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğü ve sahipliğinde bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkılarının ve Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin kararlarının uygulanmasının sonucunda ortaya çıkan Anayasa Komitesinin önemli rolünün altını çizmişlerdir. Anayasa Komitesi’nin müteakip oturumlarının sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite üyeleriyle ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile sürekli etkileşimi desteklemeye hazır olduklarını yinelemişlerdir. Komite’nin anayasa reformu hazırlama ve halkın onayına sunma görevini yerine getirebilmesi ve çalışmalarında ilerleme kaydedebilmesi için çalışmalarında, Görev Tanımına ve Temel Usul Kurallarına riayet etmesi ve üyeler arasında mutabakat sağlanabilmesi için dış müdahale ve dışarıdan dayatılan zaman çizelgeleri olmaksızın uzlaşı ve yapıcı angajman anlayışıyla yönetilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Anayasa Komitesinin faaliyetlerini herhangi bürokratik ve lojistik engel olmaksızın sürdürebilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir.
10. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesinin sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarının altını çizmişlerdir. Çalışma Grubunun, Suriyeli taraflar arasında güven inşa etmekteki etkisini ve gerekliliğini kanıtlayan özgün bir mekanizma olduğunun altını çizerek, tutukluların serbest bırakılması konusundaki çalışmalarını sürdürmeye, cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konusundaki faaliyetlerini görev tanımına uygun olarak genişletme kararlılıklarını açıklamışlardır.
11. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu çerçevede desteklenme haklarını teminen, Suriye’deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, uluslararası topluma, bu şahısların yeniden yerleşimleri ve günlük normal yaşamlarının tesis edilmesi için uygun katkılar sağlama ve yük paylaşımında daha fazla sorumluluk alma; bu meyanda, temel altyapının restorasyonu da dahil olmak üzere, özellikle su, elektrik, sanitasyon, sağlık, eğitim, tesisleri, okullar, hastaneler ile uluslararası insancıl hukuka uygun insani mayın faaliyetleri dahil erken toparlanma projeleri aracılığıyla Suriye’ye yönelik yardımları artırma çağrısında bulunmuşlardır.
12. İsrail’in, sivil altyapı dahil Suriye’deki askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu saldırıların, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve Suriye’nin egemenliğini ihlal ettiğini değerlendirmişler; bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve gerginliği tırmandırdığını teslim etmişlerdir. İsrail’in bu bağlamda aldığı tüm karar ve önlemleri de geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta gelmek üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması gerekliliğini teyid etmişlerdir.
13. Suriye meselesine ek olarak, ortak siyasi ve ekonomik işbirliğini artırmak için farklı alanlardaki üçlü koordinasyonu güçlendirmeye yönelik isteklerini teyit etmişlerdir;
14. Astana Formatında düzenlenen Suriye konulu Uluslararası Toplantının 19.sunun 2022 yılının sonuna kadar düzenlenmesini teminen temsilcilerini görevlendirmekte mutabık kalmışlardır;
15. Bir sonraki Üçlü Zirveyi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in daveti üzerine Rusya Federasyonu’nda gerçekleştirmekte mutabık kalmışlardır.
16. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Tahran’da gerçekleştirilen Astana Formatında Üçlü Zirveye ev sahipliği yapmasından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’ye samimi teşekkürlerini ifade etmişlerdir.”
HABER MERKEZİ