Salih Yılmaz
Bundan 10 yıl önce 19 Temmuz 2012’de Rojava’da, Kürtlerin öncülük ettiği bir devrim gerçekleşti. Devrim güçleri çizgilerini 3. Çizgi olarak tanımladılar. Böyle bir tanımlama 2010 yılı ile birlikte, yeni bir veçhe kazanan Ortadoğu’daki çatışmalı süreçte farkını ortaya koyma ihtiyacından kaynaklanmıştır.
2010 yılında halk hareketine dönüşen Ortadoğu’daki çatışmalı süreç kısa süre içinde Rojava Kürdistan’ın parçası olduğu Suriye’ye de sıçradı. Olaylar ağırlıklı olarak Arap ülkelerinde olduğundan bu süreç Arap Baharı olarak tanımlandı. Fakat gerçekleşen halk hareketliği kendiliğinden mi ortaya çıktı? Yoksa dış güçlerin Ortadoğu’daki otoriter rejimleri düşürmek ve Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için, ortaya çıkardıkları bir mizansen mi olduğu tartışmaları yoğun olarak yapılmıştır. Söz konusu süreç bölge rejimleri ile kapitalist modernite güçleri arasında cereyan eden bir mücadeleye dönüştüğünden, böyle bir tartışmanın yapılmasına neden olmuştur. Neticede de bölge rejimleri halk hareketlerini bastırmaya, kapitalist modernite güçleri ise kendi çıkarlarının hizmetine koymaya çalışmışlardır. Böylece ortaya iki siyasi çizgi çıkmış oldu. Bunlardan biri bölge statükolarının varlığını korumak için geliştirdikleri çizgi, diğeri de kapitalist modernite güçlerinin Ortadoğu’daki çıkarları temelinde geliştirdiği çizgi. Rojava’da halk hareketinin gelişmesi ve devrimle sonuçlanması, devrim güçlerinin bu iki çizgiden ayrı halkın öz gücüne dayanan ve toplumun öz yönetimini hedefleyen bir çizgiyi benimsemeleri sayesinde olmuştur. Eğer Rojava Devrim Güçleri bu iki çizgiden birisini seçmiş olsaydı ortaya bir devrim çıkmazdı. Dolayısıyla farklılığı ortaya koymak için belirtilen 3. Çizgi tanımlanması çok önemli bir niteliği ifade etmektedir.
19 Temmuz Devrimi halen sürmekte olan bir devrimdir. Bir taraftan Ortadoğu’daki sorunlu durumdan dolayı devrim gelişme seyrinde olurken, diğer taraftan AKP-MHP’nin Rojava’yı işgal etme ve devrimi tasfiye etme stratejisi devrimin savunulması sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu her iki durum devrimin yayılmasının objektif koşullarını oluşturmaktadır. Devrimin yayılması ise iki şekilde olmaktadır. Birincisi; başta kadınlar olmak üzere Ortadoğu halkları, 19 Temmuz Devrimini benimsemekte ve kendi kurtuluşlarını burada görmektedirler. Çünkü ne statükocu güçlerin ne de kapitalist modernitenin çizgisi Ortadoğu’da sorunların çözümünü sağlamamaktadır. Ortadoğu halkları ve kadınlar, çözüm olarak 19 Temmuz Devrimi’nin dayandığı anlayışı ve paradigmayı, yani 3. Çizgi’yi görmektedirler. Bu durum 19 Temmuz Devrimi’nin doğrudan geniş bir coğrafyaya yayılmasının koşullarını ifade etmektedir. Diğeri de AKP-MHP’nin devrimi tasfiye etme tehdidi karşısında devrimin başta bölge dinamikleri olmak üzere çeşitli güçlerle ittifak geliştirme politikasının ortaya çıkardığı sonuçtur. İşgal ve tasfiye tehdidi karşısında ittifaklar geliştirilerek devrimin dolaylı olarak geniş alanlara yayılması söz konusu olmaktadır.
19 Temmuz Devrimi’nin böyle özellikler ifade etmesi, devrimin toplumsal yaşam ve tarihsel gelişmeyle olan bağlarının göstergesidir. Her devrim gibi 19 Temmuz Devrimi de tarihsel gelişmenin bir parçasıdır. Bununla birlikte kendi özgünlüğü de vardır. Çünkü her devrimin siyasal ve toplumsal koşulları farklıdır. Bu açıdan 19 Temmuz Devrimi’nin tarihsel gelişme ile olan bağları ve günümüz sorunlarına getirdiği çözümler bakımından farklılıkları bulunmaktadır.
19 Temmuz Devrimi, halkların tarih boyunca egemenlere karşı verdiği özgürlük mücadelesinin 21. yüzyılda zafere ulaşan büyük devrimidir. Tarihte ezilenlerin gerçekleştirdiği tüm devrimlerde olduğu gibi 19 Temmuz Devrimi de zulme, sömürüye, eşitsizliğe ve haksızlığa karşı mücadele edilerek ve büyük bedeller verilerek gerçekleşmiştir. Bu yönüyle 19 Temmuz Devrimi büyük insanlık mirasının bir parçası ve temsilidir. Ezilenlerin egemenlere karşı gerçekleştirdiği devrimlerin bir devamı olan 19 Temmuz Rojava Devrimi, kendisine has özellikler de ortaya çıkararak halkların dünya devrimlerine çok önemli ve tarihsel değerler katmıştır.
19 Temmuz Devrimi iktidar ve devlet egemenliği yerine, demokratik toplum gücüne ve sistemine dayanmakla, halkların tarih boyunca gerçekleştirdiği ancak, iktidar ve devlet araçlarına başvurmasından dolayı amaçlarına ulaşamayan devrimlerin yaşadığı soruna çözüm getirmiştir. Halkların tarih boyunca gerçekleştirdiği devrimler bu durumdan dolayı sömürüyü ortadan kaldıramamıştır. Çünkü iktidar ve devlet sistemi özünde egemenliği barındırmaktadır. Dolayısıyla bu araçlara başvurarak egemenliği ve sömürüyü sonlandırmak mümkün olamamıştır. Zaten bu durum dünya devrim tarihinde “Devrimlerin Açmazı” olarak tanımlanmaktadır. İşte 19 Temmuz Devrimi bu açmaza çözüm getirmiştir. Bu dünya devrim tarihinde çok önemli bir gelişmeyi ifade etmektedir.
19 Temmuz Devrimi’nin bir diğer önemli özelliği de Demokratik Ulus zihniyetine dayanmasıdır. Halkların tarih boyunca içinde yaşadığı Ortadoğu coğrafyasına dayatılan milliyetçilik ve ulus devletçi sistem, Ortadoğu’da sorunların daha da kökleşmesine ve halkların birbiriyle çatışarak katliamların yaşanmasına yol açmıştır. 19 Temmuz Devrimi, Demokratik Ulus zihniyetine dayanarak halkların bir arada eşit ve ortak yaşamasını mümkün kılmış ve Ortadoğu’da bir kangrene dönüşen bu soruna çözüm getirmiştir.
Kuşkusuz 19 Temmuz Devrimi’nin en ayırt edici özelliği ise kadın özgürlüğüne dayanmış olmasıdır. Tarihte sömürü ve eşitsizliğin ortaya çıkmasının ve bunun artarak sürmesinin nedeni erkek egemen anlayışı olmuştur. Bu anlayış sorgulanmadığı ve aşılmadığı için tarihte gerçekleşen devrimler toplumsal sorunları gerçek anlamda çözememiş ve sömürüyü ortadan kaldıramamıştır. 19 Temmuz Devrimi ise erkek egemen anlayışı aşarak, toplumsal sorunlara kaynaklık eden ve sömürüyü mümkün ve meşru kılan bu durumu ortadan kaldırmıştır. İşte 19 Temmuz Devrimi bu düzeyde önemli bir tarihsel gelişmeyi ifade etmektedir. Bu devrimin kurulması için herkes çaba içinde olmalıdır.