Ankara Katliamı davasında dinlenen IŞİD’in Türkiye’nin emiri Kasım Güler, ‘MİT’te 80 gün kaldım. Her şeyi kabul ettim’ dedi
Ankara’da 10 Ekim 2015 tarihinde IŞİD’in bombalı saldırısı sonucu 104 kişinin yaşamını yitirdiği yüzlerce insanın yaralandığı Gar Katliamı davasının 16 firari sanık yönünde açılan davanın 16’ncı duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Duruşmaya, katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri, 10 Ekim-Der, İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri, Halkevleri ve çok sayıda avukat katıldı. “İnsanlığa karşı suçtan” yargılanan sanık Erman Ekici duruşmaya bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
‘MİT beni aldı’
Duruşma, kimlik tespiti ve bir önceki celsede talep edilen kararlara dair gönderilen evrakların okunmasıyla başlandı. Duruşmada ilk olarak, “Türkiye emiri” olduğu söylenilen Kasım Güler dinlendi. Güler, tutuklu bulunduğu Sincan Cezaevi’nden SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Mahkeme heyeti, Kasım Güler’e 16 sanığın ismini sıralayarak, tanıyıp tanımadığını sordu. Güler, sayılan isimlerden İlhami Bali’yi, Ahmet Güneş’i Türkiye’den tanıdığını söyledi. IŞİD’e 2014 yılının sonlarına doğru Suriye’ye giderek katıldığını ifade eden Güler, 2015 yılının Haziran ayında da yaralanarak hastanede üç ay yattığını söyledi. Güler, “Kırmızı bültenle arandığım dönemde MİT beni operasyonla aldı. MİT’te 80 gün kaldım. Her şeyi kabul ettim” dedi.
İtiraflar olunca SEGBİS kesildi
Güler’in MİT’e dair itirafları sürdüğü sırada SEGBİS’te “sorun” yaşandı. Mahkeme Güler’in bir sonraki celse duruşmada hazır olmasına hükmetti.
Aynı cezaevinde kalmışlar
Mahkeme ardında tanık Gökhan Karademir’i dinledi. Firari sanıkların isimlerine ilişkin Karademir, Ahmet Güneş’i, Cebrail Kaya’yı tanıdığını Erman Ekici’yle ise cezaevinde birlikte kaldıklarını söyledi. 2011 tarihinde cezaevinde olduğunu ve 2018 Aralık ayında çıktığını belirten Karademir, “Cezaevinde olduğum süreçte bu olay yaşandı pek bir bilgim yoktu. Suriye’ye2016 yılında yardım amacıyla gittim 6 ay kaldım geldim. Cezaevinden çıktıktan sonra Suriye’de kimliğim bulunmuş ve ‘etkin pişmanlık’tan yararlanmak istediğimi söyledim” dedi. Kandemir, İlhami Bali, Deniz Büyükçelebi’yi tanımadığını, Savaş Yıldız’ı ise televizyondan tanıdığını kaydetti. Karademir, Ahmet Güneş’in kendilerine Suriye’de kuran dersinin verdiğini, dini dersler verdiğini bundan görevli olduğunu ifade etti. Karademir, Cebrail Kaya’nın da ders verdiğini anlattı.
Suriye’ye geçmeden önce Antep’te bulunan Genç Ensar Derneği’nde çeşitli eğitimler aldıklarını belirten Karademir, hazır olanların da Suriye’ye gönderildiğini kaydetti.
Bilmiyormuş!
Cezaevinden çıktıktan sonra “etkin pişmanlıktan” yararlandığını ve IŞİD’le ilişkilerini kestiğini ileri süren Karademir, tahliye sonrası Ahmet Güneş’in yaşamını yitirdiğini duyduğunu söyledi. Yunus Durmaz ile 2011 sürecinden Suriye’ye geçtiklerini vurgulayan Karademir, kendisinin Suriye’den döndüğünü Yunus Durmaz’ın Suriye’de kaldığını ve Yunus Durmaz’ın Türkiye’ye dönüp dönmediğini bilmediğini öne sürdü. Karademir ardından mahkeme heyetine, 10 Ekim ailelerinin kendisini hedef gösterdiğini ileri sürdü. Evrensel Gazetesi’nde isminin çıktığını söyleyen Karademir, kendisine IŞİD sempatizanı olarak gösterildiğini bundan kaynaklı suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
‘Kimliğim çıkınca siyasi koğuşa alındım’
Tanık beyanları ardından avukatlar söz aldı. İlk olarak söz alan avukat Eylem Sarıoğlu, Karademir’e “Antep’te Yunus Durmaz ve Ahmet Güneş hangisi üst düzeyde değerlendirirsin” sorusuna tanık, “Yunus Durmaz” olarak cevap verdi. “İlhami Balı ile geçişiniz var mı?” sorusuna Karademir, “Ebu Bab diye biri vardı onunla iletişim halindeydim” diye cevap verdi. Sarıoğlu’nun tanığa “Suriye’den döndükten sonra IŞİD ile ilişkiniz devam etti mi?” sorusuna Karademir, “Cezaevine girdim, sonra adli dosyadan cezaevinde kaldım. Suriye’den kimliğim çıktığı için Antep’te siyasi koğuşa verdiler beni orada da bir iki ay kaldım” diye yanıtladı.
‘Geçişlerde bize kimse bir şey sormadı’
Karademir, “Suriye’ye geçişler kolay oluyor muydu?”, “Orada nerede kaldınız?” sorularını ise şu şekilde yanıtladı: “Suriye’de Alye kasabasında kaldık. Buradan Yunus Durmaz, İlyas Aydın, Nusret Yılmaz sorumluydu. Ahmet Güneş bize Fıkıh dersi, Kuran-ı Kerim dersi, peygamberin hayatı sohbeti dersleri veriyordu. Geçişlerde bize kimsin, nesin diye soran olmadı.”
Sarıoğlu’nun sorularına mahkeme başkanı tarafından “Bunları söyledi yeniden sormayın” diyerek, müdahale geldi.
Tanık yalan söylüyor
Tanık Gökhan Karademir’in ifadesinin ardından avukat Murat Kemal Gündüz söz aldı. Tanık beyanlarının yalan olduğunu söyleyen Gündüz, “Tanık doğru beyanda bulunmuyor. Asıl sonuca ulaşılacak, delileri reddediyorsunuz. Bizim talep ettiğimiz şey, firari sanıklara ilişkin değil, bunlar altı yedi yıldır aranıyorlar. Devlet bu süreçte onları farklı statülere koymuş ve yeni istihbarat bilgilerin olduğu gerçek. Bu yüzden gerçeğe ulaşacak belgeleri talep edin” dedi.
Konya’da görülenler var
Bu davada hiçbir zaman gizlik tanık dinlenilmesini talep etmediklerini söyleyen Avukat Senem Doğanoğlu, gizli tanık beyanları önemli bir delil ise bunun araştırılması gerektiğini belirtti. Doğanoğlu, dosyaya ilişkin taleplerini şöyle sıraladı: “Eksik dosyalar elimizde değil bunların bize verilmesini istiyoruz. Firari sanıkların eşleri yönünde bir ara karar kurulmadı. Gülay Tülay yönünde soruşturma yönünde önemli. Hasan Hüseyin Uğur hakkında taleplerimiz olmuştu gelmedi, bununda dosyamıza gelmesini istiyoruz. Konya 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Ankara Emniyetin dinlemediği yeni tanıklar var bunların dinlenilmesini talep ediyoruz. Kasım Güler’in TEM ifadesinde geçen risaleler ifadesi var. 2013-2014 süreçlerinde geçişlerin sağlandığı risaleler var. Bu risalelerin nasıl geçiş yapıldığı ve planladığı için önemli bu risaleler. Kasım Güler’in ilgili risale tutanaklarının getirilmesi ve araştırılmasını istiyoruz.”
Avukat Gülşen Kaya da katliamda yararlanan İbrahim Kanbal hakkında AYM’nin verdiği karara değindi. Kaya, AYM’nin İbrahim Kanbal ‘ın başvurusunun yaşam hakkı kapsamında değerlendirildiğini, dosyada devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine atıf yaptığını hatırlattı.
Taleplerimizin 178 tanesi reddedildi
Suruç Katliamı’nın yarın 7. yılı olduğunu dile getiren avukat İlke Işık da katliamda yaşamını yitirenleri anarak, söze başladı. 10 Ekim Ankara’da yaşanan Gar Katliamı ardından önceki celselerde toplamda 330 tane talepte bulunduklarını söyleyen Işık, “Bunların 178 tanesi reddedildi, 150 tanesi kabul edildi. Kabullerin bir miktar yüksek görünmesinin sebebi de savcılığın en basit şekilde yapmadığı ve bizim ısrarla söylediğimiz talepler. HTS taleplerimiz kabul edilmiş, UYAP kayıtlarını almak zorunda kaldık, savcı bize ‘bu sanıkların başka UYAP’ları var mı?’ diye bize geldi. UYAP kayıtları 5’nci celseye kadar eksik geldi. Araç kayıtları için talep etmek zorunda kaldık, bunu da savcılık yapmamıştı. UYAP kayıtları üzerinden gelen dosyaları istemek zorunda kaldık halan dosyaları talep ediyoruz ve bunlar kabul edildi. Dijital verilerle ilgili halan bir araştırma yapılmadı, tutuklu dosyada mahkeme hiç tanık dinlemedi. Tanık dinlememe noktasında büyük bir ısrar vardı” ifadelerini kullandı.
Firari sanık ile ilgili bilgi verilmiyor
Firari sanıkların yakalanmasına dair araştırılma taleplerinin reddedildiğini hatırlatan Işık, şöyle devam etti: “Nusret Yılmaz’ın Gürcistan’a girdiğini söyledik bunu araştırın dedik buda araştırılmadı. Firari sanıklarla ilgili ısrarla bilgiler verilmiyor. Bu katliam nasıl gerçekleşti? Bu kadar büyük örgütlenmiş, hiçbir sorunla karşılaşmadan tek bir kamu görevlisinin sorumluluğu olmadığı mümkün mü?”
Davutoğlu dinlensin
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağan’ın, Gelecek Partisi Genel Başkanı ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu hakkında söylediği sözleri hatırlatan Işık, katliamın yaşandığı dönemde siyasetçilerin sarf ettiği sözlere dair haber linklerini ve söylemleri paylaştı. Işık, dava kapsamında Ahmet Davutoğlu ve Ümit Özdağ’ın mahkemede dinlenilmesini talep ederek, “ Bu yargılama hala devam eden yargılama. Bu ülkenin yargı sistemine ve insanlara sorumluluklarını olduğunu düşünüyoruz. O döneme dair ne biliniyorsa gelip burada konuşulsun” dedi.
Sanık iddiaları reddetti
Savunmaların ardından söz verilen sanık Erman Ekici, kendisine gönderilen evrakların içerisinde birçok yerde “Ebu Talha” isminden söz edildiğini, kendisine bu ismi yapıştırıldığını öne sürdü. “Ebu Talha” olmadığını ileri süren Erman Ekici, kendisini tanıyan tanıkların dahi kendisini Ankara olayı ile ilgili olmadığını söylediğini belirtti.
ANKARA