Makbule Özer ve eşi Hadi Özer ilerleyen yaşlarına rağmen cezaevinde tutulan onlarca Kürt’ten sadece ikisi. Medeni Özer: ‘Mantık şu; kim Kürde çok ceza verirse o kahramandır, kim Kürde çok düşmanlık yaparsa o daha çok oy alır. Hem siyasi anlamda, hem kültürel anlamda öyledir. Bu ve bir soykırımdır. Siyasi, kültürel, psikolojik soykırım da var’
Reyhan Hacıoğlu
Geçtiğimiz yıl çıkarılan ve birçok farklı suçtan tutuklunun tahliyesinin önünü açan infaz yasası, Kürtlere karşı adeta bir “yargı silahı” olarak kullanıldı. Yine cinayetten tutuklu bulunan çete lideri Alaaddin Çakıcı’nın da yararlanarak çıktığı infaz yasası, Kürtler ve muhalifler için daha fazla hapis ve baskı aracı oldu. Cezaevlerinde on binlerce tutuklunun bulunduğu ülke koşularında baskı ise her geçen gün artarken, yapılan tutuklamalar pes dedirtiyor. Bunun son örneği ise Makbule Özer ve Hadi Özer çifti. Van’ın Edremit ilçesinde yaşayan Özer çiftinin 24 Temmuz 2018’de evi basıldı. Evleri dağıtılan Özer çifti ile birlikte evde bulunan 5 kişi gözaltına alınırken, Özer çifti neyle suçlandığını bilmeden gözlerini emniyetin hücresinde açtı. İlerleyen yaşlarına rağmen günlerce gözaltına alınan Özer çifti “Örgüte yardım ve yataklık” ettikleri iddiası ile mahkemeye sevk edildi. Çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakılan Özer çiftine mahkeme tarafından 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi.
80 yaşında cezaevi
Özer çiftine verilen ceza Yargıtay tarafından 23 Şubat 2022’de onandı. Mayıs ayında gözaltına alınan 80 yaşındaki yüzde 53 engelli Makbule Özer, Van T Tipi Cezaevi’ne, 79 yaşındaki eşi Hadi Özer ise Van Yüksek Güvenlikli Cezaevine gönderildi. Sağlık durumları gittikçe kötüleşen Özer çiftinden Makbule Özer geçtiğimiz günlerde cezaevinde düşerek kolunu incitti.
Avukatlıların cezanın infazı için yaptıkları başvurular ise sonuçsuz bırakıldı. Çiftin oğullarından Medeni Özer anne ve babasının son durumunu paylaşarak, duyarlılık çağrısı yaptı.
Kemik erimesi var
Son olarak bayram dolayısıyla anne ve babasıyla açık görüş gerçekleştirdiklerini belirten Medeni Özer, “Son zamanlarda annem iyicene kendini bırakmış psikolojik olarak. Bizi gördüğünde hemen ağlamaya başlıyor. Kemik erimesi vardı sol kolunda o yüzden durumu çok hassas. Bir yere çarpınca, aniden kalkınca kemikleri, hemen zarar görüyor” diyerek sağlık sorunlarının arttığını vurguladı.
Durumu gittikçe kötüleşiyor
“Eskiden avutuyorduk zaman geçer, çıkarsın bugün yarın diye ama artık avunmuyor. Bu gidişle yani iki üç ay daha kalırsa annem sağlığını kaybeder hepten” diyen Medeni Özer, anne ve babası için yaşları dolayısıyla tutuklama beklemediklerini belirterek şöyle devam etti: “Annem ilk başta tutuklanacağını hiç düşünmedi, gideriz ifade verir geliriz sandı. Öncesinde zaten psikolojik olarak etkilenmişti her jandarma, polis gördüğünde. Dedik ki git bir ifade ver gelirsin eve ama böyle yapacaklarını tahmin etmiyordu o da. En son babamla ayırdıklarında inanıyor tutuklandığına.”
Su bardağını tutamıyor
“Eskiden şakalarıma gülerdi ama artık tepki vermiyor. Umudunu kaybetmiş. ‘Beni burada tutacaklar’ diyor ve birkaç ay bile onun için çok uzun bir süre” diyen Medeni Özer, babası Hadi Özer’in sağlık durumu için ise, “Babam biraz daha iyi. Onun da gözleri bozuk ama ısrarla gözlük vermiyorlar. Yaklaşık 20 yıl önce ameliyat olmuştu gözlerinden ve gözlük almalı ama vermiyorlar. Başvurularına cevap vermiyorlar. Yatarken gözleri açık kalıyor ve sağ elinde de his kaybı var. Açık görüşte elinde su bardağını tutamıyordu” dedi.
Kürtlere yönelik politika
İlerleyen yaşları ve hastalıklarına rağmen anne ve babasının tutuklanmasını Kürtlere yönelik yüz yıllık politikanın devamı olarak niteleyen Medeni Özer, “Yüzyıllardır Kürt halkı olarak aslında neden tutuklandıklarının cevabını da iyi biliyoruz” dedi.
“Sistemin zihniyetine göre bir Kürt’ün 7 ya da 70 yaşında olsun hiç fark etmiyor ” diyerek devamında ise şunları söyledi: “Annedir, yaşlıdır, hastadır, günahtır yok onlarda. Yani ceza veren bir savcı zaten yaşlı bir anne baba olarak bakmamış olaya, sistemin onlara verdiği Kürde karşı kin ve nefret duygusu ile ceza vermiş. Mantık şu; kim Kürde çok ceza verirse o kahramandır, kim Kürde çok düşmanlık yaparsa o daha çok oy alır. Hem siyasi anlamda, hem kültürel anlamda öyledir. Bu ve bir soykırımdır. Mesela Kürtlere sadece bedensel bir soykırım yapılmıyor. Siyasi, kültürel, psikolojik soykırım da var. ”
Sistematik işkence
Yapılan tutuklamalarla aile boyu ceza verildiğini belirten Özer, “Sadece annem, babam cezaevinde değil aile olarak hepimiz cezaevindeyiz ve bu sistematik bir işkencedir. Aile boyu bir işkencedir. Kendilerine gazeteci diyen bir grup ailemi hedef aldı. ‘Terör yuvası’ diye ve bu da başka bir baskı yoludur” dedi. Bu durumun ailesi için bir tehdit olduğunu vurgulayan Özer, “Ailem sosyal, siyasal ve ekonomik olarak hedef almadır, yaşam alanı bırakmamadır. Ama dediğim gibi bütün Kürtlere böyledir. Düşünün Aysel Tuğluk gibi bir siyasetçi bugün kalmaması gerekirken ‘cezaevinde kalabilir’ raporlarıyla içerde tutuluyor ve bunu bir de yemin etmiş doktorlar yapıyor. Yani insan yaşamı içim yemin etmiş ama Kürt olunca bunu da unutmuşlar” diye belirtti.
Nefretin göstergesi
Anne ve babasının tutuklanmasına değinen Özer şöyle devam etti: “Annem ve babamın tutuklanması ‘yardım yataklık’ meselesi değil. Benim annem kimin kırığı çıkığı varsa yardım eder. Eve gelene kimlik mi sorsun. Ki yakalanan kişi de sadece sahte kimlik taşıdığı için gözaltına alındı. Ve kaldı ki işkence ettiler o insana da. Saatlerce işkence gördü ve anneme babamı onu evde yakaladılar diye aldılar. Annem ile babama 25 ay ceza vermelerinin hukuk ile ilgisi yok. Kürtlere, Kürt bireylere karşı yapılan nefretin ve siyasetin bir sonucu.”
İnsani bir şey kalmamış
“Annem ve babamın bu yaşta tutuklanması sistemin Kürtlere karşı ne kadar vahim bir yaklaşım içerisinde olduğunun somut hali. İnsani bir şeyin kalmadığının göstergesi” diyen Özer, “Bir sürü değişik suçu olanlar ve 10 yıl, 20 yıl alanlar bugün dışarda gezebiliyor. Fakat benim 25 ay alan anne ve babamın tutuklanması kabul edilir bir şey değil. Kaldı ki sadece yargı da değil. Cezaevinde kalabilir raporu verilmesi işin içine sağlığın da girdiğini gösterir. Yemin etmiş bir doktorun meselesidir de bence” şeklinde konuştu.
“Keşke annem çıksaydı yerine babam kalsaydı ve 20 ay daha yatsaydı. Daha sağlıklı çünkü. Annem bastonla yürüyor, şeker hastalığı başka kronik hastalıkları olan biridir. Nefes alamıyor. Cezaevinde kalabilecek biri değil. Diyoruz ki keşke bizleri alsaydı da yerine o olmasaydı” diyen Özer, “Bazen onların görüşüne bile gitmek istemiyorum. Hukuki olarak her şey ret edildi. Ailem cezaevi idaresinin eline bırakıldı yani artık” diyerek ailesinin sağlık durumunun ciddi olduğunu belirtti.
Birbirimize sahip çıkalım
Toplumda ciddi bir sessizlik olduğunu belirten ve bu duruma sitem eden Özer, “Ciddi bir sessizlik de var” sözlerini şöyle sonlandırdı: “Annem ile babam tutuklandıktan sonra 2 gün sanal medyada gündem oldular. Ölmek değil insan unutmaktan koruyor ve bu yüzden basından herkesi de görmek isteriz. Evet, yıkılmayız ama birlikte daha güçlü oluruz. Sadece kendi ailem de değil sıkıntı çeken onlarca aile var bugün onların da yanında olmalıyız. Birbirimizi görüp sahip çıkmalıyız. Devletten bir beklentimiz kalmadı. Onun için yan yana olmalıyız.”
12 Eylül’dan bugüne hiç bitmedi
“Daha önce 12 Eylül darbesi neyse bugün de odur yaşanan. 12 Eylül yasaları yani hala yaşıyor bizler için. Sadece isimler değişti ama sistem aynı sistem. Zulüm Kürtlere karşı aynı zulüm” diyen Özer, ailesinin sürekli hedef alındığını belirterek şunları dedi: “Ailem hep hedefti. Gürpınar’dan 86 yılında biz Edremit’e geldiğimizde Kürt aileleri çok azdı. O yüzden gözlerine çok çarpıyorduk. Hep hedeftik aslında. Van’da bir şey olacaksa ilk basılan adreslerden oluyorduk. Öyle ki; dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Van’ı ziyaret edecekti. O gece bizim evi bastılar ve sabaha kadar kaldılar. Siz Gül’e suikast yapacaksınız dediler. Askerler, özel hareket polisler postallarıyla sabaha kadar evimizde kaldılar. “