Haydar Ergül
Dünya küresel sistem önemli bir kriz-kaos kavşağının içinde yol alıyor. Kapitalist modern yaşam tarihinin en ağır ve derin yapısal krizin içinde olduğu genel kabul gören düşüncedir. NATO’nun son Madrid Zirvesi’nde alınan kararları kriz yansımalarıdır. Rusya-Ukrayna savaşı, Sri Lanka devlet yapısının iflası; kitlelerin sokaklara dökülmesi, Tamil soykırımından ötürü kahraman olarak nitelendirilen devlet başkanının ülkeden kaçısı, Ortadoğu, Afrika gibi hemen hemen yerkürenin her parçasında yaşanan savaşlar, soykırımlar, yoğun mülteci sorunları, ekolojik meseleler gibi insani sorunların derin buhranını çatışma ve savaşlarla çözme aşamasına gelmesi insanlığın, üzerinde yaşadığı dünyamızın hangi sorunlarla karşı karşıya olunduğunu açığa vermektedir.
Kimi çevreler 3.Dünya Savaşı ne zaman başlar gibi derin tartışmalar yapa dursunlar; 3. Savaş çoktan başladı ve devam ediyor. Sovyet sisteminin çözülüşü 3. Savaşı’n da başlangıcıdır. Kapitalist küresel merkezi sistem, ekonomik-manevi durumuyla kriz-kaosu olgunlaşmıştı, yani sona doğru gitmenin şartları oluşmuştu. Sovyet’in çözülüşü karşıt kutupluluğu sona erdirdi ve hemen bütün sorunları donmadan kurtardı, akışkan kıldı, küresel olarak karışımlar oluştu, yeni sentez çözümlere ihtiyaç hasıl oldu. Ancak başını ABD’nin çektiği kapitalist kutup Sovyet çözülüşünü kendi zaferi olarak ilan etti; öncülüğünde tek kutuplu dünya nizamını kurmaya yöneldi. Planlar yaptı ancak o planların toplumsal karşılıkları yoktu. Zira Sovyet sisteminin çözülüşü yanılsamalı olan sosyalizmin çözülüşü değildi; kapitalist sistemin sol versiyonunun çözülüşüydü. Bu yüzden çözülüşü batı-doğu şeklinde kutuplaştırılıp dondurulan sorunların açığa çıkmasına yol açtı. Böylece ikili gerilimin sona erişi, insanlığın sorun ve çözümlerinin iç içe geçmesi; çözümleri ortaklaştırdı. Yine kapitalist ulus-devlet modelinin çözümsüzlüğünü açığa çıkardı. Kapitalist model denen ulus-devlet yapısının çaresizlik, mecalsiz hallerini çarpıcı ortaya konulmasını ve anlaşılmasını sağladı. Devası savaş makinası, büyük parasal ve maddi kaynağa rağmen rıza üretemiyor kapitalizm, halklar reddediyor. Bu da halklar çözümünün zeminini olgunlaştırıyor.
Yine tek kutuplu dünya oluşumu bir yana, çoklu egemenlikler veya hegemonya kurma savaşları egemen yapıları dağıttıkça dağıtmaktadır. Bu da savaşların derinlik kazanmasına ve yaygın hale gelmesine yol açmakta, sistemsel krizi derinleştirme sonucu ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yerel dinamiklerin, inisiyatiflerin önünü açan ve çözüm seçeneklerini çoğaltan, taban birliklerinin gelişimini sağlamaktadır. Özcesi, kapitalist sistemin pompaladığı umutsuzluğun anlamlı olmadığı, hiddet kazanan halkların karşısında hiçbir teknolojik ve maddi büyüklük ayakta duramıyor.
Dünya merkezi kapitalist sistemde, ki kriz genelde olduğu gibi, Ortadoğu ve Türkiye’de daha kapsamlısının yaşadığı belirtmek yerinde olur. Zaten 3.Dünya Savaşı 91’lerde bölgemizde ilk startını verdi, derinleşerek devam ediyor.
Hala ciddi belirsizlikler, endişeler vardır. Çoğu soruya net cevaplar vermek mümkün olmamakla birlikte; ana doğrultu tespiti olanaklıdır. Bunun esaslarını belirleyen halkların ortak direniş ve demokrasi mücadelesidir. İnanç ve kararlılık sorunların temel dinamosudur. Yine önemli diğer bir husus egemenlerin gündemi değil, kendi gündemini oluşturabilme ve pratikleştirmedir. İnisiyatifi kim belirliyorsa yarını da o kuruyor. Özgürlük inisiyatifle doğrudan ilgilidir. Köleler gündem ortaya koyamadıklarından köledirler. Örneğin bundan elli yıl önce Kürtler gündemsiz kılındıkları için kölelikten öte toplum olarak tarihten silinme aşamasına gelip dayandılar. Kürt kadınının, erkeğinin kölelikten öte ulus kimliklerinden utanacak dereceye düşürülmeleri sonucu Kürtler, varlık sorunuyla karşı karşıya kaldılar.
70’lerle birlikte kimi müdahalelerle gündem oluşturma sonucu direnmeye başladılar. Önce varlıklarını kurdular. Artık gündemleri vardı, direniyorlardı, mücadele ediyorlardı. Gelinen aşamada küresel çapta çokça kendilerinden söz ettiriyorlar. Gündem oluşturup umudu büyütüyorlar. Kürtler, kadınıyla ve erkeğiyle başta Türkiye olmak üzere bölgemizdeki halkların demokrasi, birlik ve mücadelenin odağında yer almaktadırlar. Bunu sağlayan da birlik düşüncesi, irade ve gündemleridir. Neyi nasıl yapacaklarını biliyorlar, doğrultuları nettir. O yüzden başaracaklardır.