Ezgi Koman
Son günlerde gözler Güney Asya ülkesi Sri Lanka’da. Ülkede, bağımsızlığını ilan ettiği dönemden bu yana yaşanan en büyük ekonomik krize karşı güçlü halk protestoları, isyan yaşanıyordu. Her türlü engellemeye karşın bu protestolar son bir hafta içinde yükseldi ve yüzlerce kişi devlet başkanlığı sarayını bastı.
Bunun üzerine Başbakan Ranil Wickremesinghe ve Devlet Başkanı Rajapaksa’nın “yetkilerinin barışçıl bir şekilde devri için” çekilme kararı aldığı belirtildi. Hatta Devlet Başkanı Rajapaksa’nın 13 Temmuz’da görevi bırakacağı açıklandı. Ancak dün basına yansıyan haberlerde Rajapaksa’nın ülkeden kaçtığı anlaşıldı. Protestolar yerini kutlamalara bıraktı. Haberlere göre Sri Lanka’da 20 Temmuz’da devletin yeni başkanı seçilecek.
Diyoruz ya dünyada olup biten her şey -belki de en çok- çocukları da etkiliyor. Şimdi biraz duralım ve halkı isyana götüren bu ekonomik ve aynı zamanda elbette siyasi krizin Sri Lanka’daki çocuklara yakın zamandaki etkisine bakalım.
Save the Children geçtiğimiz aylarda Sri Lanka’da bir anket yapmış. Bu anket ülkenin ekonomik krizinin nasıl da insani bir acil duruma dönüştüğünü gösteriyor. Bu ankete göre Sri Lanka’daki üç aileden ikisinden fazlasının yeterli yiyeceği yok.
Krizden etkilenen ülkede yapılan bu anket, ekonomik krizin başlangıcından bu yana hanelerin %85’inin gelir kaybettiğini, yarısından fazlasının gelirlerinin çoğunu kaybettiğini ve her 10 kişiden 1’inin tüm gelirini kaybettiğini ortaya koyuyor.
Fiyat artışları, yakıt ve gıda kıtlığı aileleri çocuklarını beslemek için mücadele etmeye zorlamış. Ailelerin üçte birinden fazlası son iki hafta içinde çocuklarının yiyecek alımını azaltmak zorunda kaldıklarını ve bir günde yedikleri öğün sayısını azalttıklarını belirtmiş.
Save the Children bu anket sonuçlarından yola çıkarak, ailelerin hayatta kalmak için, bedeli çok ağır önlemler almaya zorlandığı konusunda uyarmış. Çünkü ankete katılan aileler hayatta kalmak için evlerini satmanın yanı sıra çocuk işçiliği, dilencilik veya hırsızlık ya da seks işçiliği gibi yasa dışı faaliyetler gibi riskli, bedeli çok ağır olabilecek stratejiler geliştirmek zorunda kaldıklarını da söylemiş. Ailelerin pek çoğu yiyecek almak için borç para almak zorunda kaldıklarını belirtirken, bir kısmı da çocuklarını beslemek için ev eşyalarını satıyormuş.
Anket görüşmelerinde başkent Kolombo’da yaşayan 47 yaşındaki bir çocuk annesi Zaineb, kriz nedeniyle gelirinin yaklaşık %80 hatta %100 düştüğünü söylemiş ve şöyle devam etmiş: “Elimizdeki en küçük bir yiyeceği saklamamız ve tüm hafta boyunca onu yetirmemiz gerekiyor. Çay bile bizim için artık özel bir içecek. Yakıt almak için yedi gün kuyrukta bekledim. Yakıt sorunu nedeniyle günde sadece iki kez yemek yiyebiliyoruz. Elektriği yemek pişirmek için kullanamıyoruz çünkü çok pahalı. Başka şeyler için saklamamız gerekiyor”.
Zaineb, hükümetin kendilerine bir ev bahçesi yapmalarını ve orada bazı şeyler yetiştirmesini önerdiğini(!) de söylemiş. Ancak Zaineb zaten topraklarının olmadığını, ama bir şekilde toprak alsalar bile bir şeyler yetiştirip oradan beslenebilmeleri için en az üç ay gerekeceğini belirtmiş ve “bu üç ay aç mı kalacağız” diye sormuş.
UNICEF’in yaptığı açıklamalar da benzer şekilde. Bu açıklamalarda; süpermarket raflarının boşaldığı, hanelerin yüzde yetmişinde, genellikle günde üç öğünden iki öğüne düşüldüğü, gıda tüketiminin çok azaldığı, ebeveynlerin daha ucuz, daha az besleyici gıdaya yönelmek zorunda kaldığı, bunun akut yetersiz beslenme sorununa yol açtığı, içme ve ev içi kullanım için güvenli suya erişimin azaldığı, su kaynaklı hastalık riskinin artığı söyleniyor. Yakıt sıkıntısı sebebiyle ülke çapında okulların kapanmasının bir hafta uzatıldığı da ayrıca ekleniyor.
Protestoların karşılık bulması, dün çıkan yöneticilerin kaçış haberleri ve ardından yapılan kutlamalar bu yaşanılanların sona ereceğine dair bir umut elbette. Ancak bu umudun yetersiz olduğunu düşünenler var.
1983’ten 2009’a kadar süren çatışmanın taraflarından bazı Tamiller ve bu çatışmayı takip edenler, bu sürecin köklü bir değişikliğe yol açıp açmayacağı konusunda şüpheliler. Çünkü Sri Lanka’da sadece ekonomik krizin değil – mevcut haliyle amaca uygun olmayan başarısız bir devletin olduğu düşünülüyor. Onlara göre bu ekonomik krizin sebebi çatışma döneminde en az 100 bin kişinin ölümüne yol açan ve çeşitli biçimlerde devam ettiği belirtilen ırkçı politika, sistemik baskı, işgal, toplu katliamlar, yaygın cinsel şiddet ve yerinden edilmeler… Bu yüzden de Sri Lanka’da gerçek bir istikrarın ve refahın ancak ülkenin tüm bu politikalardan kurtulmasıyla mümkün olduğu söyleniyor. Bu tür militarist, ırkçı, baskıcı rejimlerin harcamak zorunda olduğu ekonomik kaynakları düşününce, Sri Lanka’daki çocuklar için de refahın bu yolla mümkün olabileceğini söylemek çok da yanlış olmaz sanki…