Zeynel Kete
Ortadoğu ve Mezopotamya zihniyet devrimlerinin serçeşmesidir. Bu serçeşmenin, zihniyetin kök hücresi, genel karakteri komün gücüne dayalı olmasıdır. Bu zihniyetin aklı xizir aklıdır; en zor anda bile umutsuzluğa kapılmadan, zordan, dardan kurtuluşun, hakikat ve özgürlük arayışının, yeniden dirilişin aklıdır. Bu arayış çoğu zaman kan, zülüm, baskı, soykırım, katliam, savaş, kaos ve kriz kavramlarından bağımsız düşünülemez.
Hiyerarşik, iktidarcı – hegemon güçler cinsiyetçi, dinci, milliyetçi politikalarla Ortadoğu ve Mezopotamya’yı sürekli kriz halinde tutmanın yöntemlerini güncelliyorlar. Sürekli kaos ve krizin derinleştiği Ortadoğu ve Mezopotamya hala teslim olmamakta, hakikat ve özgürlük arayışını farklı mekanlarda devriye etmektedir. Ortadoğu ve Mezopotamya’nın rıza toplumu süreklerini, komünal hafızasını, ahlaki ve politik toplum yapısını, zihniyet kodlarını öz dinamiklerinden koparmaya çalışıyorlar.
Ortadoğu’daki bütün zihniyet yapıları; inançlar, dinler toplumsal ve kültürel direniş geleneğinin özünü taşırlar. Bu geleneğin özünde komünal güç ve özgürlük arayışı esastır. Bu geleneğe uymayan oluşumlar, hegemon güçler tarafından inşa edilen oluşumlardır. Dolayısıyla sonradan inşa edilen bu oluşumların bu coğrafyanın kadim kültürü ile doku sorunu devamlı olmuştur.
Üçünçü Dünya Savaşı’nın etkilerinin derinliğine yaşandığı bu günlerde iktidarcı, devletçi zihniyeti esas alan güçlerin toplumu koruyamadıkları görülmüştür. Hele hele komün toplumlar soykırım eşiğinde yaşamaktadırlar. 3. Dünya Savaşı’nın tırmandığı günümüzde, aynı zamanda yeni özgürlük arayışlarının, rıza toplumu umutlarının görünür olduğu günleri de barındırmaktadır. Binlerce yıldır Alevi fikriyatında yer edinen “Şer içinde hayır var, seçebilirsin gel beri” tarihi kelamı; “her kaos kendi çözümünü de içinde barındırır” söylemine karşılık geliyor. Bu söylemde “yerinde ve zamanında çözüm alıcı müdahalede bulunmak” gibi bir gerçeklik anlatılıyor. Günümüzde bu gerçeklik hakikat ve özgürlük arayışında Kürtlerin şahsında Ortadoğu’da karşılık bulmasının somut koşulları fazladır. Alevi süreklerinin bu gerçekliğin farkında olmaları, kendilerine kazandıracaktır.
Ortadoğu ve Mezopotamya’da yaşayan Hak-Yol Alevi sürekleri, komün topluluklar, kimliğini taşıdıkları devletler tarafından korunmadıkları gerçeği ile karşı karşıyalar. En güçlü olarak tanımlanan devletlerde bile farklılıklar, rıza toplumu sürekleri, emekçi kesimleri savunmasız oldukları, bir devletin vatandaşı olsalar bile katliamlara uğradıkları, yurttaş olmaktan kaynaklı en demokratik anayasal haklarına bile sahip olmadıkları görülmektedir. Varlığını, birliğini korumanın en etkili yolu tüm toplumsal farklılıkların yaşamın her alanında ikrar ve rızalık esası üzerinde örgütlü karar düzeyine ve eylem gücüne ulaşmasından geçmektedir.
Ortadoğu’daki zihniyet arayışları; rıza toplumu perspektifini, komünal toplum değerlerini taşır. Hak – Yol Alevi sürekleri, özelde Kürt Alevi sürekleri rıza toplumu değerlerini güncel hale getirerek zamanın ve mekanın ruhuna uygun olarak yeniden inşa etmenin, canlandırmanın yolunu bulmalılar.
Tarih göstermiştir ki, hakikati arayan insanlar, koşullara boyun eğmemişlerdir. Koşulları kendi lehine değiştiren, dönüştüren olmuşlar. Alevi sürekleri bu kişilere bütün ritüellerinde yer vermiştir. Alevi cemlerinde söylenen değişler ve gülbanklarda (dualarda) buram buram Ortadoğu ve Mezopotamya’daki hakikat arayışında bulunan kişiler ve bu coğrafyanın zihin kodları yer almaktadır. Ateşe atılan İbrahim, kaotik çağların hakikat arayışçısı Musa, Golgota’da çarmıha gerilen İsa, “her nesnede biraz ışık ve karanlık vardır” diyen ve Zerdüşt’ten etkilenen Mani, Ebu Cehil’e karşı Muhammet Mustafa, Yezid’e karşı Kerbela’da Hüseyni duruş, Hallacı Mansur, Karmetiler, Nesemi, Ebul Wefa, Baba İshak, Hacı Bektaş’ı Veli, Pir Sultan Abdal, Sey Rızalar insanlığın ilk oluşum karakteri olan komün toplumu ya da rıza toplumu perspektifini devriye etme, güncelleme, tüm yaşama hakim kılmak arayışında oldular.
Aleviler toplumsal hakikat arayışı için, özgür yaşam inşası için tarihsel hafızayı da esas alarak zamanın ruhuna uygun söz söylemeli ve pratik geliştirmeliler. Alevi fikriyatı rıza toplumu fikriyatıdır. İktidarcı, nahak paradigmalara hapsolmadan, idealist – materyalist, ilerici – gerici, öznel – nesnel, Alevi – Sünni, Alili – Alisiz gibi yanılsamalı ikilemlere meydan açmadan; ahlaki, politik, ikrar ve rızalığı esas alan, demokratik siyasetin öznesi olan, rıza toplumu hakikatine götürecek oluşumlarla birlenerek çoklu yöntem tarzını esas almak zorundalar.
Alevilerin demokratik siyasetin önünü açmayan, özgür yaşamı inşa etmeyen, tüm inançsal ve toplumsal gelişmelerin önünü tıkayan, tekçi zihniyeti aşamayan siyaset anlayışını, çalışmaları red etmeleri gerekiyor. Yaşanan sürece uygun sözü olan, stratejisi olanlar sürece cevap olacaktır.