Dargeçit JİTEM Davası’nda 18 sanığın beraat ettirilmesine kaybedilenlerin yakınları tepki gösterdi. Kaybedilen 14 yaşındaki Seyhan Doğan’ın kardeşi Hizni Doğan: ’13 yaşındaki insanları yaktılar. Kemiklerini 120 metre derinlikli bir kuyudan çıkardık. Mehmet Tire, biz dava açtıktan sonra AKP’ye geçti. ‘sana ceza verilmeyecek’ güvencesi verildi’
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında 3’ü çocuk 7 sivil ile birlikte Uzman Çavuş Bilal Batır’ın kaybedilmesine ilişkin dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında “taammüden öldürmek”ten açılan davanın 26’ncı duruşması 4 Temmuz 2022’de Adıyaman 1’icni Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Açılan davanın karar duruşmasında 18 sanık hakkında “kesin delile ulaşılmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verilmesine kaybedilenlerin yakınları tepki gösterdi: “Savcı sanıkların avukatlığını yaptı”
‘Mahkeme bizi insan yerine koymadı’
Kaybedilen 14 yaşındaki Seyhan Doğan’ın kardeşi Hizni Doğan, “Hiçbir mahkeme devletin yaptığı bir eyleme karşı ceza vermez” diyerek, “Küçük de olsa bir umudumuz vardı. 13 yaşındaki insanları yaktılar, belki vicdanlı davranırlar dedik. Küçük bir ihtimal de olsa cezalandırılmalarını bekledik” ifadelerinde bulundu.
Kardeşi Seyhan Doğan’ı gözaltına alındıktan sonra karakolda gördüğünü anlatan Hizni Doğan, “Bu toprakta katledilen çocukların hesabını soracak kimse yok. Biz gözaltına alındığımızda suçsuz olduğumuzu kanıtlamak zorunda bırakılıyoruz. Katledildiğimizde de yine suçsuz olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz. Kemiklerini 120 metre derinlikli bir kuyudan çıkardık. O kuyunun bulunduğu yer devletin kontrolünde. Bugün Dargeçit’te kime sorarsanız sorun, gözaltına alınanların kimler tarafından alındığını size söyleyebilir. Ben o yıl 11 yaşındaydım, onları karakolda gördüm. Davut’un annesi çocuğunu Filistin askısında gördü. Ancak mahkeme bizi insan yerine koymadı, tanıklığımızı kabul etmedi” diye konuştu.
‘Mehmet Tire biz dava açtıktan sonra AKP’ye geçti’
Verilen kararı 1990’lı yıllarda devletin Kürtlere dönük uyguladığı “baskı konseptinin” devamı olarak değerlendiren Hizni Doğan, “Binlerce insan faili meçhul olarak kaybettirildi. Bugün hiçbir mahkeme bağımsız olarak bu davalar ile ilgili karar alamaz. Mahkeme verdiği karar ile devletin katil olduğunu kanıtladı. Mahkeme heyeti ‘devlet katildir, biz bir ceza veremeyiz’ dedi. Güvenlik amacı ile mahkemeye getirilmeyen katiller, bu hukuktan güç aldılar. Mehmet Tire, başka bir partide siyaset yapıyordu biz dava açtıktan sonra AKP’ye geçti. Ona ‘sana ceza verilmeyecek’ güvencesi verildi. Sanıklar bu davada kendini savunmadı, savcı onların avukatı gibi onları savundu. Savcı mütalaa hazırladı onlarda ‘savcının yazdıklarına katılıyoruz’ dediler” ifadelerini kullandı.
Abdülaziz Altınkaynak: Davut 12 yaşındaydı, devlete ne yaptı?
Kaybedilen 12 yaşındaki Davut Altınkaynak’ın babası Abdülaziz Altınkaynak ise 7 yılda görülen 26 duruşmaya katıldığını belirterek “ ‘Güvenlik’ gerekçesiyle 7 yıldır Adıyaman’a gelip gittik. Biz geldik ancak, tek bir gün bir katil mahkemeye getirilmedi. Bu karar adaletli değil. Türkiye’de adalet yok. Hakim ve savcılar taraflı davrandı. Tarafsız davransalardı bugün o katiller hapiste olacaktı. Davut 12 yaşındaydı, devlete ne yaptı da kemikleri 120 metre derinliğindeki kuyuya atıldı?” diye sordu.
‘Bir Kürt öldürseydi idam cezası verirlerdi’
Altınkaynak, şöyle devam etti: “Bu karakol kimin emrinde? Oraya götürülen bir insanın güvenliği kimden sorulur? Devlet sorumlu. Davut’un evi karakola 50 metre mesafedeydi. Gözaltına alındı ve kilometre uzaktaki kuyuda bulundu. Davut bir Türk çocuğu olsaydı, İç Anadolu, Trakya ya da Karadeniz’de yaşasaydı ve bir Kürt onu öldürseydi o kişiye idam cezası verirlerdi. Ama ne yazık ki Davut Kürt bir çocuk ve katili bir Türk. Katilleri ödüllendirildi. Belediye başkanı yaptılar.”
Mahkeme heyetinin karar verirken “Kesin delile ulaşılamadığı” iddiasında bulunduğunu belirten Altınkaynak, “Davut amcasının evinden alındı. Annesi onu karakolda işkence görürken gördü. Davut’un kemiklerini kuyudan kendim çıkardım. ATK ‘kemikler Davut’a ait’ dedi. Tanıkların ifadeleri var. Sanıkların itirafları var. Ancak mahkeme ‘delil bulamadık’ diyor” sözleriyle tepki gösterdi.
Kasım Aslan: Karar ile bir kez daha katledildik
Kaybedilen 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan’ın oğlu Kasım Aslan, babasını görmeden büyüdüğünü belirterek “Ben babamı fotoğraflardan ve akrabaların anlattıkları ile tanıdım. Babaannem oğlunun kemiklerini bulmadan yaşamını yitirdi. Dedemin ömrü ise kemikleri bulmaya yetti ama adaleti bulmaya yetmedi. Ezilen biziz, baskı gören biziz ancak her şeye rağmen adalet isteyen de biziz. Adaletin sağlanmasına dair ufak da olsa bir umudumuz vardı ancak bugün bu karar ile bir kez daha katledildik” şeklinde konuştu.
Ahmet Akyön: Mahkeme heyetinin değil, devletin kararı
16 yaşında kaybedilen Nedim Akyön’ün ağabeyi Ahmet Akyön, ailelerin verdiği mücadele sonucu yakınlarının kemiklerini bulduklarını anımsatarak, “Bu davadan vazgeçmeyeceğiz. Bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar götüreceğiz. Bu karar mahkeme heyetinin kararı değil, devletin kararı. Biz aileler her duruşmaya başka illerden geliyoruz, duruşmalardan anladığımız; bu kaybedilenler devlet için öldürüldü ve katilleri bunun için suçsuz bulundu. Devlet bu suçu işlerken nasıl bu katilleri koruduysa bugün aldığı karar ile korumaya devam etti. Kararın çıktığı yer adliye sarayı değil, tek taraflı karar veren saraylardır” dedi.
ADIYAMAN/MA