ayşe düzkan
adını çok sık duyduğumuz ağırlaştırılmış müebbet cezasının ne anlama geldiğini, bu mecranın okurları büyük ihtimalle biliyordur ama yine de kısaca anlatayım. idam cezası, 2002 yılında, dsp-mhp hükümeti döneminde sınırlandı, 2004 yılında erdoğan hükümeti tarafından tamamen kaldırıldı. bunun yerine ağırlaştırılmış müebbet cezası getirildi. ağırlaştırılmış müebbet, kişinin ölene kadar, sıkı güvenlik koşullarında hapis yatması demek. bu ceza aslında özel olarak abdullah öcalan için düşünülmüştü.
şimdi, örneğin kendilerini savunmak için bir erkeği öldürmüş kadınlar bir ranza, bir dolap ve masanın ancak sığdığı hücrelerde, ikişer kişi kalarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını çekiyor ve bir affın hayaliyle ayakta kalıyor. eğer 1990’lı yıllarda savaş politikalarında ısrar edilmeyip bir barış süreci başlatılsaydı, infaz koşulları farklı olacaktı.
pınar gültekin’i öldürüp haksız tahrik indiriminden yararlanan cemal avcı, mahkemede, askerliğini 2008 yılında, hakkâri çukurca’da yaptığını ve aktütün baskını sırasında orada bulunduğunu, askerden sonra panik atak tedavisi gördüğünü anlatıyor ve indirimi kapıyor!
(bu yazı yargının bu eşitsiz tutumunu ortaya koymayı hedeflemiyor. ama yine de hatırlatmadan geçmeyeceğim; kadınların defalarca dayak yemesi, yaralanması, tecavüze uğraması, bu suçları işleyen adamı öldürdüklerinde indirim sebebi olmuyor.)
savaş koşullarının, birçok erkeği değiştirdiğini, zaten alışık oldukları şiddetin daha sert, acımasız ve vahşi biçimleriyle tanıştırdığını, bunları uygulamalarını kolaylaştırdığını başka ülkelerin deneyimlerinden de biliyoruz. kafa kesmiş bir adamın, savaş ortamından çıktığında çevresindeki kadın ve çocuklara şiddet uygulaması hatta erkeklere şaşırtıcı olmaz. erkek şiddetinin sebebi patriyarka ama savaş koşulları, bunu artıran sebeplerden biri.
2022 yılı için verilen bütçe tekliflerinde, savunma bakanlığı, hazine ve maliye bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı’nın ardından beşinci sırada. ama gerçek meblağ bunun çok daha üstünde. prof. dr. mustafa durmuş, evrensel gazetesi için yaptığı değerlendirmede, bütçenin yüzde 20’sinin militarizme ayrıldığına işaret ediyor. bu tercihin, türkiye cumhuriyeti tarihinin en muazzam ekonomik krizine katkısı gözardı edilemez.
iktidarın yürüttüğü savaş politikaları ve barış için adım atmamakta gösterdiği ısrar, -altını çizerek söylemek isterim- bugün yaşadığımız sorunların tek sorumlusu değil ama binlerce cana mal olmanın yanı sıra mevcut durumumuza önemli bir de etkisi var. bu politika aynı zamanda, iktidara, iktidarını sürdürebilecek siyasal argümanlar da sunuyor.
o yüzden, on yılı aşkın bir süredir, türkiye cumhuriyeti’nin komşularıyla ilişkilerini de çıkmaza sokan bu politika, çok önemli bir mesele. ve parlamenter muhalefet içinde hdp dışında buna yeterince değinen bir güç yok. belki de hdp’nin konuyu merkeze almasının, aynı oranda belirleyici olan diğer meseleleri hak ettikleri oranda ele almamasının sebebi de bu yalnızlık.
bu satırları yazdığımda, türkiye’nin dört bir yanından kalabalıklar ankara’da, cumhuriyetin başkentindeki hdp kongresi için yola koyuluyordu. siz bu yazıyı okuduğunuzda, kongre bitmiş olacak. matbu basının handikaplarından biri bu. yine de, birkaç ay içinde kapatılması ihtimali olan partinin nasıl coşkulu ve kararlı bir ilgiyle karşılaşacağını tahmin etmem güç değil. bu ilk kapatılan partimiz olmayacak, birliğimiz, kararlılığımız isimlere, tabelalara zimmetli değil. bu hareket, bu dava bir uzun yol yolcusu. darbelerle yenilmez, daha da güçlenir.
bir partiyle ilgili, kongresini tamamladıktan sonra temennilerde bulunmak belki gerçekçi olmayabilir ama yine de, bazı dileklerim, daha doğru bir ifadeyle taleplerim olacak.
bu partinin, kürt meselesi ve barış talebini her zamanki gibi yükseltmesi ve bunun, sadece kürtlerin değil, burada yaşayan herkesin yararına olacağını izah etmesi,
bu partinin, türkiye partisi olma fikrini, bir tür azınlıklar ve topluluklar ittifakı olarak anlamayıp hangi politik görüşten olursa olsun, yoksul ve yoksun bırakılmış emekçilerin ortak taleplerini sahiplenmesi, bu partinin, türkiye’nin mevcut durumuna, son yirmi yılda katkıda bulunmuş, bu durumun mimarı olan, bu hale katkıda bulunan hiç kimseyi barındırmaması, onlarla birlik olmaması, muazzam ve değerli itibarından onların yararlanmasına izin vermemesi.
yolumuz açık olsun.