Aliağa’da gemi söküm tesislerinde çalışan asbestin en zehirli türlerinden birisi olan amosit tesbit edildiği açıklandı. Ege İşçi Birliği üyesi Yücel Memiş: ‘bir gramının bile işçiyi gırtlak ve akciğer kanserine itebileceğini söylediler. İnsanlar bu denizden balık tutup yiyor. Yani burada hem çevre katlediliyor hem işçiler ölüme mahkûm ediliyor. Son 10 senede 70 kişi ölmüş’
Çevre kirliliği ve ekolojik talanla sürekli tartışma konusu olan Aliağa, bu seferde işçi sağlığı ve emek sömürüsü ile gündemde. Özellikle ilçede bulunan gemi söküm tesislerinde son zamanlarda artarda iş cinayetleri, patlamalar, hak gaspları ve işten çıkarılmalar yaşanıyor. Tesislerde sökümü yapılan gemilerde bulunan “asbest” ve bu söküm sırasında güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu belirtildi.
Son olarak Asbest Söküm Uzmanları Derneği ve Ege İşçi Birliği, Kılıçlar Gemi Söküm A.Ş.’de sökümü yapılan bir gemide, yoğun miktarda asbest bulunduğunu açıkladı. Gemiden alınan bir numunenin laboratuvarda test edilmesi sonucu içerisinde asbestin en zehirli türlerinden birisi olan “amosit” bulunduğu tespit edildi. Yapılan açıklamada, bu söküm sırasında koruyucu kıyafet ve ekipmanların olmadığı ve böylesi koşullarda söküm yapıldığı duyuruldu.
Durum söküm yapan işçilerin yemekhanelere alınmaması üzerine ortaya çıkarılırken, Aliağa’daki gemi söküm işçileri yıllardır bu tarz koşullarda çalışıyor. 2008 yılında OTOPAN gemisinde 1 ton olduğu söylenen asbestin, 77,4 ton olduğu belgelendi ve geri gönderildi. Yine 2021 yılında bölgeye gelecek olan ve içinde 600 ton asbest barındıran Sao Paulo gemisi de tepkiler sonrası ülkeye getirilmedi. Ancak 2015 yılında zehir yüklü gemi KUİTO ve 2016 yılındaysa ETHANE adlı sıvılaştırılmış doğal gaz tankerinin, açılan davalar ve alınan yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen sökümü gerçekleşmişti. Asbestin liflerine çok kısa zamanlı bile maruz kalınması, akciğer, asbestoz, yumurtalık gibi kanser türlerinin yanı sıra solunum, sindirim ve cilt hastalıklarına yol açabiliyor. Ancak bölgede buna dair bir çalışma yapılmıyor. Meslek hastalığı konusunda bir hastanenin olmaması da bölgede asbeste bağlı kaç ölümün olduğuna dair bir veri sunmuyor. Fakat Aliağa Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kanserden kaynaklı ölümlerin Türkiye ortalamasının üzerinde bulunduğu bir ilçe.
‘Gırtlak ve akciğer kanserine itebilir’
Ege İşçi Birliği üyesi Yücel Memiş, MA’dan Tolga Güney’e Aliağa’da olanları anlattı. Aliağa’da 40 yıla dayanan bir gemi söküm geçmişi olduğunu vurgulayan Memiş, ilçeye gelen bu eski gemilerin içerisinde kurşun ve asbesttin yanı sıra onlarca kimyasal madde bulunduğunu söyledi. Bazı gemilerde ise asbestin çok yoğun bulunduğunu kaydeden Memiş, yapılan bazı bilimsel incelemelerde onlarca işçinin kanserden öldüğünü ve bazı işçilerin vücudunda dahi asbest kalıntılarına rastlandığını söyledi. Memiş, “Mesele bu gemilerin kesim aşamasında nasıl kesildiğinde başlıyor. İşçilerin asbestle iç içe çalıştığı genel olarak hiçbir önlemin alınmadığı iddiaları çok fazla vardı. Bu iddiaların somut olduğu son yer ise Kılıçlar firması oldu” dedi.
Bu firmanın tesisinde sökülen gemide asbest bulunduğuna dair işçilerden bilgi aldıklarını kaydeden Memiş, “Işıksan firması kendisine gelen bir gemiyi Kılıçlar firmasına veriyor. Kılıçlar’da bu işin yapılması için işe taşeron işçiler alıyor. İçeride çalışan diğer işçiler bu işçilerin yemekhaneye sokulmadığı iddiasıyla bize geldiler. Bizde durumun ne olduğunu anlayabilmek için taşeron işçilerin içeride ne iş yaptığını sorduk. Taşeron işçilerin gemide koridor aralarında kesim yaptıklarını ve bunun asbest olduğundan şüphelendiklerini söylediler. İşçilerden numune talebinde bulunarak bunu Asbest Söküm Uzmanları Derneği’ne (ASUD) götürdük. Onlar da bununla ilgilenerek asbestin en zehirli türü olan amosit türüne rastladıklarını, bunun bir gramının bile işçiyi gırtlak ve akciğer kanserine itebileceğini söylediler. İşçilerin sökümü yer yer çıplak elle yaptıklarını ve sadece maske taktıklarını gördük. Burada alenen insanlık suçu işleniyor. Süreç belgesiyle birlikte ortada. Buranın bağımsız bir heyet tarafından denetlenmesini sağlamaya çalışıyoruz” diye belirtti.
Kılıçlar firması bu olayın duyulmasından sonra…
Firmaya ulaşmaya çalıştıklarında kendilerinin muhatap alınmadığını dile getiren Memiş, ASUD’un Liman İşletme Müdürlüğü ile iletişime geçtiğini fakat müdürlüğün içeride öyle bir gemi olmadığını iddia ettiğini aktardı. Geminin üzerindeki isimin silindiğini kaydeden Memiş, “Geminin üzerinde okunmayacak şekilde Gökhanhan yazıyor. Fakat ortada bulgu, belge ve görüntü olmasına rağmen liman müdürlüğü bunu kabul etmiyor. ASUD ayrıca Çalışma Bakanlığı’na da başvurdu. Fakat burada da ağır bir bürokrasi işliyor. Bu sırada da işçilerden aldığımız duyumlara göre Kılıçlar firması bu olayın duyulmasından sonra içeride asbestin sökülme tarzını ortadan kaldırabilmek için çalışma yapıyor. Yine dışarıdan getirilen işçilere asbest eğitimi aldığına dair kağıtlar imzalatılıyor. Muhtemelen Liman İşleri Başkanlığı ve bakanlık hızlı bir şekilde harekete geçmezse hem asbestler toplanmış olacak hem de asbestin yasal yönden toplandığı söylenecek” ifadelerini kullandı.
‘Bürokrasi işçileri ölüme mahkûm ediyor’
Aliağa’da bu sorunun yıllardır yaşandığına dikkati çeken Memiş, daha önce asbestli bir geminin sökümüne ilişkin mahkeme süreci yaşandığını da vurguladı. Fakat mahkeme süreci yaşanırken geminin sökülmeye devam ettiğini kaydeden Memiş, şöyle devam etti: “Asbestli geminin söküm aşaması bittikten sonra geminin sökümü bitiyor. Mahkemeyi kazansanız bile ortada böyle bir gemi kalmıyor. Açıkçası ağır işleyen bürokrasi işçileri ölüme mahkûm ediyor. Bu durum sadece işçileri etkilemiyor. Bu işçiler çalışma elbiseleriyle işe gidip geliyorlar. Bu zehri ailelerine de taşıyorlar. Yine asbest ve bazı kimyasalların denize döküldüğü iddiası var. Zaten maliyetten kaçmak için sökümü böyle yapanların asbesti denize dökmesi çok anormal değil. Aliağa halkı burada denize giriyor. İnsanlar bu denizden balık tutup yiyor. Yani burada hem çevre katlediliyor hem işçiler ölüme mahkûm ediliyor hem de bir patronun karı için koca bir toplum yok ediliyor.”
’10 senede 70 kişi ölmüş’
40 yıldır asbestle bu kadar iç içe olunan bir yerde tek bir meslek hastalığı tanısı olmadığını dile getiren Memiş, bunun bile durumun vahametini gösterdiğini kaydetti. Tüm bu risklere rağmen insanların burada çalışmaya devam etmesini ise Türkiye’nin içinde bulunduğu krize bağlayan Memiş, “Ülkedeki yoksulluğu ve işsizliği düşündüğümüzde işçileri asbeste mahkûm bırakan bir düzen var. Özellikle AKP iktidarının işçiyi örgütsüzleştirme saldırısı var. İşçileri bireyselleşmeye ve sermayenin bütün saldırılarına karşı susan bir duruma itmeye çalışıyor. Bu cevap üretememe hali gemi söküm tesislerine ölüm olarak dönüyor. Burada son 10 senede 70 kişi ölmüş ama burada araştırma yapıldığında onlarca kişi kanserden ölmüş. En son olarak yine Kılıçlar firmasında engelli bir işçinin ölümü buradaki vahşiliği gözler önüne serdi. Engelli bir işçinin gemi üzerinde çalışması başlı başına yasal değilken bu işçinin orada çalışması ve ölümü kitabına uyduruluyor. Burada yaşanan bütün ölümler kaza değil cinayet” diye aktardı.
Asbeste karşı mücadelenin ekoloji ve emek ayağı olduğunu belirten Memiş, iki ayağın da güçlenmesi gerektiğini dile getirdi. “İşçiler örgütlenmedikçe bu şartları değiştiremezler” diyen Memiş, “Her şeyden önce gemi söküm işçileri ile tüm havzadaki işçilerin kaderi ortak. Gemi söküm işçileri tıpkı büyük eylemde yaptıkları gibi 22 firmanın tamamında örgütlenirse bu sorun çözülür” diye konuştu.
İZMİR