Zeynep Uğraş
Şu sıralar elimde çok değerli bir kitap var. “Duygular Dönüştü Söze” isimli değerli mamostemiz Mehmet Bayrak’ın son yayımlanan, yazarlığının 50. yılına özel kaleme aldığı kitap. Sizlere biraz bu kitaptan ve Mehmet Bayrak’tan söz etmek istiyorum. Bu satırlarımı da kitabı okurken kaleme alıyorum.
Öncelikle Mehmet Bayrak’ı okuyan her birey bilir ki Mehmet Bayrak’tan öncesi ve Mehmet Bayrak’tan sonrası diye bir şey vardır. Onun kitapları hayatınıza girdiğinde hayatınızı, yaşantınızı, toplumumuzu sorgulamaya başlarsınız. Ki bence bu durum özellikle gençlerimiz açısından yaşanması gereken olağan bir noktadır. O bir bilgi deryasıdır desem az bile söylemiş olurum. Bir kez Mehmet Bayrak’ın eserlerini gerçekten özümseyerek okuyan bir birey inanıyorum ki ondan asla vazgeçemez ve sıkı takipçisi olur.
Kendisi doğru bildiğinden asla ödün vermeyen, doğruları için gözünü kırpmadan fedakârlıklar yapabilen, kısıtlamalara, sürgünlere, zindanlara boyun eğmeden doğrularının peşinden gidebilen, halkı için yılmadan mücadele veren ender bir yazarımızdır.
İnanıyorum ki böylesi bir insan yüz yılda bir gelir dünyaya ve özellikle biz Kürt Alevi gençlerinin, Mehmet Bayrak’ın bütün kitaplarını bir ansiklopedi gibi özümseyerek okumaları önemli vazifelerinden biri olmalıdır. Mehmet Bayrak Kürt Alevi toplumu için o yüz yılda bir gelecek olan kahramandır.
Kendisi birçok alanda da ilklerin adamıdır. Eserleri, çalışmaları ansiklopedi niteliğindedir. Ayrıca çok da mütevazı bir adamdır. Yeri gelir bir şiir okurken duygulanır gözleri dolar. Çok da sempatik ve bir o kadar da cana yakındır, kendisi ile övünmeyi de hiç sevmez. Keşke birazcık sevseydi.
50 yılı aşkın yazarlık hayatı boyunca polemiğe girmekten uzak durmuştur. Zira polemiğe girmeyi zaman kaybı olarak görmüştür. Asla boyun eğmemiştir. Eğer boyun eğseydi, göz yumsaydı, bugüne kadar TC devletinde makam sahibi de olabilirdi. O her zaman halkının sevdalısı, yanlısı olmayı seçmiştir. Toplumumuz için bulunmaz bir nimettir. Bu bağlamda bence heykeli dikilmelidir. Ben kendi adıma her kitabını, bir ansiklopedi, bir ders kitabı okur gibi özümseyerek, notlar alarak tekrar tekrar okuyorum. İnanıyorum ki biz Kürtler, demokratik haklarımıza kavuştuğumuz zaman, işte o zaman Mehmet Bayrak’ın kitapları okullarda ders kitabı olarak okutulacaktır. Bana göre o bir ateş yaktı ve o ateş sönmeyecek, harlanarak daha da büyüyecektir.
Özelikle her Kürt Alevi genci de bu bilince varmalı ve Mehmet Bayrak’ın eserlerini özümseyerek okumalı ve okutmalıdır. Ayrıca kendisi halkının sevdalısıdır ve tek istediği de gelen neslin bilinçlenmesidir. Bunun için çok bedeller ödemiştir. Asla da kâr amacı gütmemiştir. Sırf doğruları söylüyor diye defalarca yargılanmıştır. Ama asla boyun eğmemiş, yılmamış, vazgeçmemiştir. Birçok eseri alanının ilk çalışmasıdır, bu bağlamda paha biçilemezdir. Çok kıymetlidir.
Şunu da belirtmek isterim kendisi tam bir şiir sevdalısıdır. Şiirle düşünür, şiirle söyleşir adeta. Şiirsel anlatım dilini de çok sever. Mehmet Bayrak’ı anlatmaya sayfalar yeter mi? Tabii ki yetmez. Bu son kitabını okurken kendisine hayranlığımı bir kez daha dile getirmek için naçizane bu satırları yazıyorum. Her okuduğum kitabında ayrıca şaşırıyor, gururlanıyorum.
Şimdi biraz son basılan kitabı “Duygular Dönüştü Söze’den” bahsetmek istiyorum. Kitabımız ismini Arif Sağ’dan esinlenmiş. Mehmet Bayrak’ın hayatında iz bırakan olayları ve tanıklarını, ayrıca da daha önce yayımlanan kitaplarının basım süreçlerini, başından geçen hadiseleri ve de araştırmacı yazarlık serüvenini radikal bir biçimde konu alıyor. Yaşadığı zorluklardan, iyi kötü, olumlu olumsuz aldığı bütün eleştirilerden ve yazarlık hayatına başlama sürecinden, anılarından, geçtiği yollardan bahsediyor.
Öncelikle kitabımız dört ana kesimden oluşuyor. Birinci kesim, Mehmet Bayrak’ın anısal yazılarından, ikinci kesim hayatında iz bırakan portrelerden, üçüncü kesim yazarlık serüveninin 50. yılına özel hazırlanan sayılar bölümünden ve son kesim de kendisi hakkında kaleme alınmış olan bağımsız yazarların yazılarından oluşuyor. Kitap birçok önemli noktaya değiniyor. Bunlardan başlıklar halinde kısaca bahsedecek olursam, çocukluk ve ilk gençlik yıllarından, okuduğu okullardan, lise ve üniversite hayatından, içerisinde büyüdüğü toplumdan, TRT serüveninden, TRT muhabirliği yıllarında Kürtlerin Sarı Hocası olarak bilinen, İsmail Beşikçi ile yaşadığı anılarından, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Kadri Yıldırım hoca ile karşılaşmalarından, Şah Sultan ile karşılaşmasından, Ümit Kaftancıoğlu ile dostluklarından, onunla ilgili anılarından, sevgili Hasret Gültekin’den, Asım Bezirci ile olan anılarından ve daha nicelerinden.
Ayrıca yazarlığa başlarken karşılaştığı zorluklardan, araştırmacı yazarlığa başlama serüveninden ve günümüze kadar yayınlanmış olan çalışmalarından ve bu çalışmalarının içeriklerinden de detaylı bir biçimde bahsediliyor.
1973 yılında yayımlanan ilk kitabı Tevfik Fikret ve Devrim’den ve bu kitabın oluşum sürecinden, Tevfik Fikret’in düşünce evreninden , kitabın kapak deseni çalışmasını, o dönemin sürrealist ve aykırı ressamı olan, Nazım Hikmet’in yakın arkadaşı ve Mehmet Bayrak’ın da okulunda öğretmenlik yapmış olan Güzin Dino’nun eşi Abidin Dino’nun hazırlamasından. Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal’in hem birer edebiyatçı hem de birer aydın olarak bu ülkenin efsanevi sembolleri oluşlarından. Nazım Hikmet’in annesi tarafından akrabası olan Kamuran Bedirxan’a ölmeden bir yıl önce yazmış olduğu Kürt sorununu dile getirdiği mektubundan ve sonrasında yargılanmasına da sebep olan mektubun içeriğinden belgeleri ile beraber bahsediliyor.
1978 yılında yayımlanan ikinci kitabı Köy Enstitülü Yazarlar ve Ozanlar, inceleme antolojisi kitabından ve bu kitabın oluşum sürecinden söz ediliyor. Bu kitabı ile birlikte yazılı tarihin yanı sıra görsel tarihe yöneliş sürecinden, yararlandığı kaynaklardan, ayrıca da Gravürlerle Kürtler/ Bi Gravûran Kurd isminde yayınladığı iki Kürt albümünden ve bunların oluşum süreçlerinden bahsediyor.
2019 yılında yayınlanan Kürtlerin ve Kürdistan’ın Görsel Tarihi isimli kitaplarından, oluşumu süreçlerinden, yararlandığı kaynaklardan bahsediyor.
Devlet ideolojisinin, Cumhuriyet tarihinden bu yana Kürt müziğine uyguladığı yasak ve ipotek politikaları yüzünden ve Türkiye’de hiçbir şarkı kitabı olmaması sebebiyle kendisinin Kürt şarkılarını araştırmaya başlama sürecinden, ilk cezasını nasıl Kürt şarkılarından aldığından. Şivan Perwer ile tanışma sürecinden, anılarından ve ona verdiği “Kani Kani” isimli klamdan.
Kürt literatüründe alanının en hacimli çalışması olması sebebiyle ansiklopedi niteliğinde olan, 2002 yılında yayınlanmış üç ciltlik “Kürt Müziği, Dansları ve Şarkıları/ Muzik, Dans û Şarqiyên Kurdî” İsimli inceleme antolojisi çalışmasından ve bu çalışmasının oluşum sürecinden de söz ediyor. Çalışmalarından, yayımlanan kitaplarından dolayı yargılanması sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurma ve TC devletini tazminata mahkum ettirme sürecinden de söz ediliyor.
Prof. Dr. Martin Van Bruinessen ile ilgili yaşadığı anılarından, layık görüldüğü sayısız ödüllerinden, ilklerinden, başarılarından da bahsediyor.
İkinci Meşrutiyet döneminin göreceli özgürlük zamanlarında kurulmuş 20 civarında Kürt demokratik örgütlerinden ve bu örgütlerin yayınladığı 15 civarında Kürt kimlikli gazete ve dergiden, ayrıca o dönem yasal örgütler oldukları için zamanının tüzük ve programı yerine geçen Nizamnamelerinden ve bu Nizamnameler ile ilgili anılarından bahsediyor.
İki halkın buluşması adı altında Hrant Dink ile tanışması, anıları ve görüşmelerinden, bu görüşmelerinden sonra yaptığı araştırmalardan ve ortaya çıkan Ermeni Aşuğları kitabından da bahsediyor. Alevi-Bektaşi Edebiyatında Ermeni Aşuğları isimli eserin oluşum sürecinden ve bu süreçte tanıdığı Hrant Dink ile ilgili olan anılarından, dayanışmalarından, Ermeni kültürünün saklı kalmış hazinesini gün yüzüne çıkarmış olan eseri Ermeni Aşuğları’ndan. Êzidiler ve Ermeniler, İç Toroslar bölgesine damgasını vurmuş iki temel unsurdur ve Alevi kültürü ile de örtüşmektedir. Çok büyük benzerlikleri vardır. 19. yüzyılda Alevi ve Ezidi Kürtler’e karşı katliamlar olmuştur. Alevi-Bektaşi Edebiyatından bahsedilen Ermeni Aşuğları’nın büyük bölümü İç Toroslar coğrafyasında yetişmiştir.
Askeri cunta döneminde Dersim Soykırımı ile ilgili yayınladığı Zazaca bir ağıttan dolayı aldığı cezadan da bahsediliyor. Alevilik kültürünün müzik ile iç içe oluşundan, edebiyatsız, şiirsiz Aleviliğin düşünülemeyeceğinden, Alevilerin bütün ritüellerini müzik eşliğinde yürüttüklerinden ve sazın biz Alevi toplumunun kutsalı oluşundan da söz ediliyor. Özellikle de bu bağlamda kendisinin de mensubu bulunduğu İç Toroslar bölgesinde yaratılmış olan yüzlerce klam, stran ve beyt’e de yer verdiği, ayrıca Kürt Alevi topluluklarının ana dilinde yaratmış oldukları manzum edebiyat ürünlerinin önemli bölümünü, 2015 yılında yayımlanan “İç Toroslar da Oda Kültürü ve Kürtçe Edebiyat” isimli inceleme ve araştırma antolojisinde toparlamasından da bahsediliyor.
Hakikatçi Alevilik kavramı 19. yüzyılda söylenmeye başlanmıştır. Fakat bu akımın temelleri çok daha eskilere; Zerdüştilik ve Manicilik dinlerinin reformcusu olarak Milat’tan sonra beşinci yüzyılda ortaya çıkan İranlı devrimci, din ve toplum önderi Mazdek’e , Mazdekçiliğe, Hurremillere, Yaresanilere kadar dayanıyor. Hakikatçi Aleviler, Aleviliğe çağdaş bir yorum katarak, çağa uygun olması gerektiğini düşünerek yeni bir yorumla ortaya çıkmışlardır. Selçuklu döneminden itibaren birçok önemli isyana, toplumsal olaya ve katliama(Örneğin Babai hareketi, Şah Kalender eylemi, düzmece Şah İsmail eylemi) sahne olmuş bir bölge olan Binboğalar, Ahırdağı, Engizek ve Nemrut dağlarını da içine alan, Maraş, Adıyaman, Malatya, Sivas, Kayseri, Adana ve Antep illerini kapsayan iki büyük Kürt Alevi havzasından biri olan İç Toroslar Havzası Hakikatçi Aleviliğin de günümüzde en yoğun olarak yaşandığı yerdir. Örnek verecek olursam, Maraş Pazarcıklı Reşko Süleyman’ın kızı olan ve kendini Hakikatçi Alevilik meclisinde yetiştirmiş çok önemli bir şahsiyet olarak karşımıza çıkan, Afe Ana’yı, Mehmet Bayrak’ın 2019 senesinde yayınlanmış olan; “İç-Toroslar’da Hakikatçi Alevilik” isimli kitabından tanıyıp şiirlerini okuyup, bu şiirlerinde Alevi toplumunun nasıl bir kültür ortamı olduğunu da görebiliyoruz. Burada Afe Ananın bir şiirini de paylaşmak istiyorum.
KAVUŞTUM
Bir muhabbet açam bacılar size
Miraç ayne’l-yakın pire kavuştum
Arzın yüzü mescit kılındı bize
Bir gece sine-yi tura kavuştum
Erenler sohbeti açtı can gözüm
Marifet suyunda arındı özüm
Hakka ayan oldu ikrarım sözüm
Gönlümün sultanı yare kavuştum
Pervaneyim kınamayın bacılar
Bizi görse haçtan döner hacılar
Gönüller şad olur diner acılar
Erişilmez o didara ulaştım
Gönül kâbesidir hakkın mekânı
Öğretti rehberim yolu erkânı
Can içinde canda gördüm cananı
O anda gizemli sırra kavuştum
Hak nefesi dinlen Afe Ana’dan
Beni benden aldı beni yaradan
Söze yer kalmadı çıktım aradan
Sırr-ı hakikatta bir’e kavuştum
Osmanlı’dan bu yana yaşanan Kürt Alevi katliamlarının konu alındığı inceleme araştırma kitabı olan “Bir Siyaset Tarzı Olarak Alevi Katliamları” isimli çalışmasında da açıkça ortaya koyduğu Kızılbaş Kürtleri yok etmek, onları sürgün, etmek Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli politikalarındandı. Mehmet Bayrak, Aleviler’in tarihinin katliamlar ve sürgünlerle dolu olduğunu belgelerle gözler önüne serebilmiştir. Gerçekleştirilen katliamların az bilinen arka yüzlerini, önceden planlandıklarını ve dramatik taraflarını da gözler önüne sererek açığa çıkarmıştır.
1960’lı yıllarda halk ozanlarının ilk kez resmen örgütlenebildiklerini ve Devrimci Halk Ozanları Kültür Derneği adı altında toplandıklarını, bu ozanların tamamına yakınının Kürt Alevi olduklarını da kitaplarında görebiliyoruz.
İçerde ve dışarda çok sayıda araştırmada kaynak olarak kullanılan 1993 yılında yayınlanmış belgesel çalışması olan “Kürtler ve Ulusal Demokratik Mücadeleleri” isimli kaynak kitabından ve oluşum sürecinden, bu süreçte yaşadığı anılarının da yakinen şahidi oluyoruz.
Yaşar Kemal’in de önerileri ile “Sosyal İsyancılık ve Folklor” ekseninde gerçekleştirdiği çalışmalarından da bahsettiği, “Alevi Önderlikli-Halk Hareketleri ve Çağdaş Kürt Hareketleri”ne ilişkin birçok destanın yazılmasına da önayak olduğunu görebiliriz. Bu bağlamda da sevgili Mehmet Bayrak Hoca’mız enderdir ve yeri doldurulamazdır. Örnek verecek olursam, sevgili Ozan Emekçi’nin dörtlükler halinde kaleme aldığı “Feryad Û İsyan” isimli destanın kitaplaştırılma süreci ile ilgili anılarından ve Mehmet Bayrak’ın bu destanın bilimsel ve şiirsel dipnotlarını kaleme alışı sürecinde yaşadıklarını da okuyucularına aktarıyor.Ozan Emekçi’nin yazmış olduğu “Feryad Û İsyan” destanından kısa bir kesiti de burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mem nelere gark olmadı Zin’in ateşi için
Ferhad dağlar delmedi mi Şirin’in düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı için
“Azınlık İçinde Azınlık Olan Kürt Aleviler”den ve “Acılı Coğrafyanın Kederli Halkı Olan Êzidiler”den ve Yaresaniler’in tarihi çalışmaları olan “Êzidi-Kızılbaş-Yaresan Kürtler-Belgelerle Kürdistan’da Gizli Dinler” isimli çok kıymetli kitabından da bahsedilmiştir. Kürt-Ermeni ilişkileri ve onlara dair gerçeklerden, İhrak-ı Binnardan kimyasal silaha Kürt katliam ve soykırımlarından, Med TV ile dayanışmalarından ve TV 10 ile ortaklaşa gerçekleştirmiş olduğu “Tarih Köprüsü” isimli programdan sonra, görsel tarihi de kalıcı hale getirmek amacıyla beraber o dönem üzerinde yoğunlaşmış olduğu; Türkiye ‘de ve Kuzey Kürdistan’da yayınlanan ilk Kürt tarihi dergisi olan Kürt Tarihi Dergisi’nin de toparlanmasıyla ortaya çıkmış olan “Kürt ve Alevi Tarihinde Tabular Yıkılırken / TV Programları – Araştırmalar – Görsel Tarih” adı altında yayınlanmasından ve “Türkülerin Dili İle” adı altında Metin Gür ile gerçekleştirdiği diyaloglarından, Abdülhamit Erdoğan’ın Kürt macerasından da bahsetmiştir.
Aleviliğin İslamiyet ile alakasının olmayışından ve yine Alevilikte Hakk’a uğurlama ritüellerinden; ayrıca Hallacı Mansur, Yunus Emre ve Bedreddin gibi Alevi önderleri hakkında bilinmeyen ya da yanlış bilinenlerden bahsetmektedir. Özellikle Ehl-i Hakk (Yaresan) geleneğinden ve inancından etkilenen Hakikatçi Alevilik Akımı, Aleviliğin içerisinde yapılmış olan bir reform hareketidir. Hakikatçi Alevilik akımı özellikle Antep, Afşin, Elbistan, Pazarcık, Kürecik ve Sarız çevresinde yaygındır. Kürdoloji üzerine yaptığı değerlendirmelerinden, Alevilik ve halk edebiyatı üzerine değerlendirmeleri ile bahsetmiştir.
1997 yılında yayınlanan “Alevilik ve Kürtler” isimli çok değerli kitap çalışmasından da bahsetmiştir. İttihat -Terakki ve Cumhuriyet dönemindeki bilgileri, belgeleri karartma politikalarına rağmen zorlukları aşarak kendi deyimi ile adeta karanlıkta iğneyle kuyu kazarak, aşiretlerin izini sürüş anılarından ve Cumhuriyet Dönemi’ne yapılmış düzmece aşiret çalışmalarından Ziya Gökalp ile başlayan aşiretlerin iskânı ve asimilasyonunu değerlendirmektedir. Bu sürecin nasıl ortaya çıkarıldığından, devletin “gizli belgelerde itirafçı ve açık belgelerde inkârcı” oluşundan, ayrıca bunların gerçek belgelerini açığa çıkartması sürecinden de bahsetmiştir.
Dr. Cemşit Bender ile tanışmasından, Cemşit Bender’in, Özal-İzzettin Doğan bağlantılı Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı ile nasıl ortaklık önerilerini reddettiğinden; ayrıca Cemşit Bender, Mehmet Emin Bozarslan, Ezeli Doğanay ile ilgili anılarından, Diyarbakır’da düzenlenen birinci Alevi Konferansı’nda Ezidi kökenli Prof. Celile Celil ve Yaresan kökenli Dr. Golmorad Morodi’den, Doğan Ceren ve Ozan Telli’den ayrıca yazılarına eşlik eden editöryal çalışmalarından da bahsetmektedir.
Ezilen sınıf ve tabakalar literatüründe erdemli, sosyal birer kurtarıcı ve kahraman olarak görülen kimseler olan sosyal eşkıyalardan ve eşkıyalıktan bahsettiği “Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri” isimli kitabından, bu kitabı yazmaya kendisini iten süreçten, ayrıca Yaşar Kemal ile kadim dostluğu ve unutulmaz anılarından. Mesela bunlardan birini “Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri” kitabını yayınladığında yaşamıştır.
Yılmaz Güney’den ve onun Ağıt filminden ayrıca Mehmed Uzun ile ilgili anılarından, Enver Gökçe ile anılarından da bahsetmiştir.
Babası Mehmet Bayrak’ın Musa Anter, Canip Yıldırım, Mehmed Uzun ve Serhat Bucak ile ilgili anılarından, babasının Faik Bucak ile dostluklarından, babasının Abidin Dino’nun kardeşi Arif Dino ile dostluklarından ve anılarından detaylı biçimde bahsetmiştir. Ayrıca Mehmet Bayrak’ın günümüze kadar kırka yakın eseri yayımlanmıştır. “Duygular Dönüştü Söze” eserinde de bugüne kadar yayımlanmış olan bütün eserlerinin ortaya çıkış nedenlerini, oluşumunda yaşanan süreçleri, zorlukları ve anılarını okuyucularına en güzel dille aktarmayı başarabilmiştir.
Kitabımızın üçüncü kesiminde, aralarında Prof. Dr. Baskın Oran, Doğan Ceren, Osman Aydın, Mutlu Can, Munzur Çem, Dilop Dergisi, Selim Temo, Faik Bulut, Nevzat Onaran, Erdoğan Aydın, Kürt Tarihi Dergisi, İsmail Beşikçi, Rohat Alakom’un da yazılarının yer aldığı, Mehmet Bayrak Hocamızın yazarlığının 50. senesinde hazırlanmış özel sayılara yer verilmiştir.
Kitabımızın dördüncü ve son kesiminde ise Mehmet Bayrak’ın yazarlık hayatı ve de çalışmaları üzerine kaleme alınan bağımsız yazılara yer verilmiştir. Sevgili Mehmet Bayrak Hocamızın 50. Yılına özel yayınladığı bu kitabında, bu güne kadar yayınlanan kitaplarının küçük bir kısmından ve bu kitapların kısaca içeriklerinden ayrıca yaşanılan anıların bir kısmını da başlıklar halinde kaleme aldım. Devamı için “Duygular Dönüştü Söze” isimli kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Bana göre Mehmet Bayrak eserlerini okumaya, bu son yayınlanan kitabı Duygular Dönüştü Söze’den başlamalısınız. Çünkü burada yazarımızı tanıyor onun hangi zorlu yollardan geçerek buralara geldiğine tanık oluyorsunuz. Bu da kendisini anlamanız için ve de başlangıç yapabilmeniz için önemli bir adım olarak size geri dönüyor.