Pınar Gültekin Davası’nda mahkeme heyetinin başından itibaren fail için meşru zemin aradığını belirten ÖHD İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Bilen, ‘Devlet ve yargı elbirliğiyle katilleri, istismarcıları, şiddet faillerini koruyor’ dedi
Muğla’da 21 Temmuz 2020 tarihinde üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı’ya “haksız tahrik” indirimi uygulanarak, verilen 23 yıl hapis cezasına tepkiler sürüyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan katile verilen indirimli cezayı değerlendiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Esra Erin Bilen, failleri koruyan yargının ayrıca potansiyel suçluları da cesaretlendirdiğine dikkat çekti.
Fail yerine katledilen kadın yargılanıyor
13 duruşma olarak süren davada verilen kararın hukuktan ziyade toplumsal cinsiyet üzerinden verildiğini belirten Bilen, “‘Haksız tahrik’ indirimi meselesi kadınların çok da yabancısı olduğu bir mesele değil. Neredeyse tüm kadına yönelik şiddet ya da cinayet dosyalarında, yargılamanın başından sonuna kadar şiddet gören kadın ya da öldürülen kadında hata aranıyor. Orada yargılanması gereken fail erkek iken davanın başından sonuna kadar toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden kadınların yargılandığını görüyoruz. Eril yargı ‘eteği kısa’, ‘o saate orada ne işi vardı’, ‘neden o kişiyle görüştü’ tarzı iddialarla kadınların özel hayatı didik didik ediliyor ve ne yazık ki bu sadece mahkeme tarafından yapılmıyor. Yargılama aynı zamanda toplum tarafından da yapılıyor. Yani sanık tarafından böyle iddialar ortaya atıldığında dışarıdan da bir toplum desteği görüyor. Toplum mahkemeden önce o kadını yargılamaya başlıyor. ‘Eğer bunu yapmışsa hakkediyor’ demeye kadar gidiyor. Pınar Gültekin Davası başından sonuna kadar böyle yürütüldü” dedi.
Katil için meşru zemin arandı
Mahkeme heyetinin yargılamanın başından itibaren fail Avcı için meşru zemin arayışına girdiğinin altını çizen Bilen, “Bu meşru zemin arayışı toplumda da o kadar ses getirdi ki bundan cesaret alan katil yargılama boyunca ‘Ben katil miyim? Ben karıncayı bile incitmeyecek bir insanım’ dedi. Kadınlar da yaptıkları eylem ve etkinliklerle, verdikleri mücadeleyle ‘Evet sen katilsin sen karıncayı bile incitmeyecek bir erkeksin ama bir kadını bir varile koyup üzerine benzin dökerek yaktın’ cevabı verdi. Katil en son ‘ İstanbul Sözleşmesi iyiki iptal oldu’ dedi. Öyle deme cesareti buldu. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’nin iptali gündeme gelmeseydi, yargılama pratiklerinde bu sonuçlar çıkmasaydı zaten bu ülkede erkekler kadınları bu kadar rahat öldüremezdi” ifadelerini kullandı.
Erkek-yargı-devlet işbirliği
Cezasızlık politikasıyla birlikte İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin verilen kararlara işaret eden Bilen, eril yargının verdiği karar ve ortaya koyduğu pratiklerle erkeklere, şiddet uygulama ve öldürme cesaretini verdiğini vurguladı. Yargının bu pratikleri sonucu birçok erkeğin ‘Seni öldürürsem zaten 3-5 yıl yatar çıkarım’ cesareti bulduğunu kaydeden Bilen, “Çünkü devlet ve yargı elbirliğiyle katilleri, istismarcıları, şiddet faillerini koruyor. Büyük bir işbirliğiyle korunuyorlar” diye konuştu.
Yargılamalarda “haksız tahrik” indirimleriyle çok fazla karşılaştıklarını belirten Bilen, fail Cemal Metin Avcı’nın da bunu kullandığını ifade ederek, şunları ekledi: “Cemal Metin Avcı, Pınar Gültekin için ‘Yaşattığı beni tahrik etti, namusumu kirletti’ şeklindeki tanıdık beyanları söylemekten çekinmedi. Çünkü bu beyanlarla 3-5 yıl yatıp çıkaracağını zaten biliyordu ve gördüğümüz üzere biraz başarılı da oldu. Bu davanın daha İstinaf ve Yargıtay aşaması var. Ama yerel mahkeme net bir şekilde onu koruma iradesi gösteren bir karar verdi. Karşımızda toplumda imtiyazlı olan yargılanan bir erkek vardı. Toplum erkeğin gözünden bakmaya çok alışık bir refleks veriyor, bu davada da öyle oldu. Bunda şunu görüyoruz; kadınlara kendi hayatlarını koruma, öz savunma hakkı bile vermeyen toplum ve yargı, katillere haksız tahrik indirimleri veriyor.”
İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı hayatta olacaklardı
“Eğer İstanbul sözleşmesi uygulansaydı, öngörülen önlemler uygulansaydı Pınar Gültekin, Fatma Altınmakas, Sakine Külter, İpek Er gibi kadınlar bu gün hayatta olacaktı. Eğer cezasızlık politikası olmasıydı Cemal Metin Avcı, Musa Orhan ve daha isimlerini sayamadığımız failler bu kadar rahat dolaşamayacaktı” diyen Bilen, kadın cinayetlerinin politik olduğunun altını çizdi. Kadın cinayetlerinin bu kadar artması ve bu kadar vahşice işlenmesinin altında yatan nedenin verilen yargı kararları olduğunu söyleyen Bilen, “Bu kararlardan sonra da potansiyel katillere de cesaret vereceği çok açık. Daha önceki kararlara dayanarak bu haksız tahrik indirimleri, kravat indirimleri, kadınları suçlayıcı ifadelere verilen indirimler zaten cesaretlendiriciydi” diye belirtti.
‘Kadın mücadelesine bir mesajdır’
Pınar Gültekin Davası’nın kadın mücadelesine açık bir mesaj olduğuna dikkat çeken Bilen, “Gültekin davasını sadece bir kadın cinayeti davası olarak göremeyiz. Bu aynı zamanda toplumsal bir davaya dönüşmüştü. Bu açıdan kadınların korunmayacağına yönelik bir mesaj içeriyordu. Öte yandan, toplumsal mücadele yürütenlere her alanda bir baskı politikası söz konusu. Kadınlara, Kürtlere, sosyalistlere tüm direnenlere karşı bir sindirme politikası görüyoruz. Kadın mücadelesi bu noktada hiçbir şekilde geri adım atmadı ve kesintisiz bir şekilde büyük bir direnişle büyük bir inançla mücadele etti. Kadınların bu mücadele kararlılığı devleti rahatsız etti. Bunu gerek yargı kararlarıyla gerek sokaktaki baskıyla gerek bu mesajı her yerde vermeye devam ediyor” dedi.
Ailelerin adalet mücadelesi: Adalet nöbeti
Pınar Gültekin’in babasının verilen kararın ardından adliye önünde Adalet Nöbeti’ne başlatacağını duyurduğunu hatırlatan Bilen, şöyle devam etti: “Artık adalet nöbetleri daha fazla adliye önünde sürdürülüyor. Başta Emine Şenyaşar’ın Adalet Nöbeti, ardından tutuklu ailelerin her hafta adliye önünde yapmaya çalıştıkları Adalet Nöbeti var. Yine Pınar Gültekin’in babasının Adalet Nöbeti başlatma talebi var. Bu nöbetlerin neden bu kadar arttığını bilmek gerek. Her biri aradığı adaleti, mahkeme salonlarında, yargılamalarda, dosyalarda bulamayan insanlar. Bu adaletsizi kabul etmeyip ‘Hayır bu adalet değil’ diyenlerdir. Gültekin’in babasının nöbet açıklamasını değerli buluyorum. Herkes destek sunmalıdır.”
MA / Esra Solin Dal