Veysi Sarısözen
Yazıya Türk dış politikasının hal-i pür melalini anlatmakla başlayacaktım ki, “aman, bu da ne?” dedirten bir haber okudum.
Güya adamın biri babasına kızıp Marmaris ormanını ateş verdi deniyor ya, haber o konuda.
Haberde “Sultan Fatih” yer alıyor. Hani şu 1453’de İstanbul’u fetheden padişah var ya, haberde şöyle dediği söyleniyor: “Ormanlarımdan bir ağaç kesenin boynunu vururum”.
Tövbe estağfurullah… İfadeler bana yabancı gelmiyor. Fatih Sultan Mehmet Osmanlı’nın ormanlarından “ormanlarım” diye bahsediyor. Eh öyle olunca da adamın ormanından bir ağaç kesenin kellesini uçurmak da padişahın hakkı oluyor.
Erdoğan Türkiye ormanları için acep ne diyor? “Bakanım, valim, ümmetim” dediğine bakılırsa, büyük bir ihtimalle o da ecdadı gibi “ormanlarım” diyor olmalıdır. Benim ki tahmin.
Tahmin ama esas olan değişmiyor. Erdoğan da “ormanımı yakanın boynu vurula” dedi işte. Ormanı yaktığı iddia edilen zavallı için konuştu ve şöyle dedi: “Diyorum ki, ucu nereye dayanıyor. İdama mı, idam olmalı. Bu tartışılmalı ve bunun üzerinde etraflı durmalıyız.” Ardından da Fatih’ten aktardığım lafları ekliyor.
İşin asıl tuhaf yanı “ormanımdan bir ağaç kesenin kellesini vururum” diyen kişi Gezi’yi unutmuş. Öyle ya, Erdoğan o sırada kendi kellesini tehlikeye atmıştı. Gezi’deki ağaçları tam kesecekken, Erdoğan’ın ağaç kesip kellesini tehlikeye atmasını önlemek için millet ayağa kalkmış, mesela Sırrı Süreyya “aman Reis’in kellesi gidecek” diyerek ağaçları Erdoğan’ın emriyle köklemeye kalkışan buldozerin önüne yatmış, bir diğeri “Recep’in kellesi gideceğine benim gözüm kör olsun” diyerek gözünü gaz bombasının içine sokmuş, bir başkası “öleyim de Reis ağaç kesip kellesini vermesin” diyerek kesilecek ağacın dibinde son nefesini vermişti.
Böylece Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet’in hışmından hiç değilse Gezi’deki ağaçların kesilmesi önlendiği için Geziciler sayesinde kurtulmuştu. Ama heyhat! Reis’in kellesini kurtaranlar şimdi hapiste. Bunca nankörlük görülmemiştir.
Gezi ağacı ve dolayısı ile Erdoğan’ın kellesi kurtuldu ama, Kürt soruyor: Benim ormanlarımı senin emrinle yakmıyorlar mı? Ağacın gölgesinde “teröristler” piknik yapmasın diye Kürt coğrafyasında neredeyse orman bırakmayanların kellesi ne olacak? Geçtiğimiz ay askeriye kamyonlarında taze kesilmiş binlerce tomruğun taşındığını gören Başur halkı, “şimdi her ağaca mukabil bir kelle mi alalım yani” demekte. Ardından: “Allah korusun, şükür ona ki, biz Kürt milleti Erdoğan’ın ecdadından türememişiz.”
Gördünüz mü? Kürt, Kürt olduğundan, yani Fatih’in sulbünden gelmediğinden bir ağaç kesenin kellesini vurmak zorunda kalmayacağı için Allah’a şükrediyor.
Geçtiğimiz gün Kürdistan ormanlarını yakanları görmese de, Marmaris ormanlarının ıcığını cıcığını bilen Kemalist yazar bu kelle işini iyice tehlikeli hale getiren “Marmaris” başlıklı bir yazı yazdı. Okumanızı önemle istirham ederim. Yılmaz Özdil’in yazısının linki şu: https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/marmaris-7211275/. Öyle bir yazı ki, Fatih Sultan Mehmet bu yazıyı okusa, “eğer memalik-i Osmaniye’yi yönetenler, soyumdan türemiş şu Erdoğan ve adamları gibi bunca ağaç telef etseydi, benim ömrüm küffarın değil de bunların kellesini vurmakla geçerdi” diye hayıflanırdı.
Biz ormandan bir ağaç keseni bırakalım, kendi “yazlık sarayı” için ağaç katliamı yapan Erdoğan ve müteahhitlerinin bile kellesini korumak isteriz. Orman yakana idam cezası kelimesi ağzınızdan yel alsın. Çünkü ağzınızdan çıkan bu laflar sizin idam fermanınıza yazılır.
Ve benden Erdoğan’a bir tavsiye daha… Sen sen ol, durduğun yerde ecdadının yapıp ettiklerine bakarak amel etme. Fatih Sultan Mehmet “ormanımdan bir ağaç kesenin kellesini vururum” dedi diye sen de kelle almaya kalkma. Çünkü bunun sonu yok. Fatih’in laflarıyla yürüdüğün zaman sana Fatih’in ünlü “kanunnamesini” hatırlatırlar. Bu kanunname “kardeş katliamı” kanunnamesidir. Ve ecdadın Fatih’in tahta oturur oturmaz ilk işi bebek yaşta iki kardeşini öldürmek olmuştur. Fatih nasıl “ormanımdan bir ağaç kesenin kellesini vururum” demişse, “saltanatta bana rakip olur diye kardeşimin de kellesini alırım” demiştir.
Sakın şu sıralar saltanatını yıkmaya kalkan “Kürd kardeşlerinle ve muhalif soydaşlarınla” ilgili kafandaki planlarda Fatih’in “kanunnamesinden” esintiler olmasın…
Ormanı yakana baktığında aklına ecdadının “orman kanunu” geldiğine göre…
Muhalife baktığında da sakın aklına “kardeş katli kanunnamesi” gelmesin…
Aman ha…
Sakın ha…
Êzidî kardeşlerimden özür dileyerek, namaza her durduğunda Tayyip Erdoğan’a okuduğu besmeleyi hatırlatmak isterim:
“Euzûbillâhimineşşeytânirracîm, Bismillâhirrahmanirrahîm”…