Zorla kaybettirilen 11 kişinin akıbetinin sorulduğu Kulp Davası, AİHM kararına ve bulunan kemiklere rağmen cezasızlıkla sonuçlandı. Verilen karara tepki gösteren davanın avukatlarından Abdullah Zeytun, “dosyada evrensel hukuk ölçüleriyle baktığımızda kuşkusuz sanığın cezalandırılması gerekiyordu. Tüm süreci değerlendirdiğimizde cezasızlıkla mükâfatlandırılan bir karar var karşımızda” dedi.
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyünün (Licik mezrası) civarında 8-25 Ekim 1993 tarihinde General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda 11 sivil zorla kaybettirildi. Yıllar sonra olaya dair açılan davanın karar duruşması dün Ankara’da görüldü. Dönemin Bolu Dağ Komanda Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk, üzerine atılı “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürme, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yeterli delil olmadığı iddiasıyla beraat ederken, dava da zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle düştü.
Dava 20 yıl sonra açıldı
Kaybedilen 11 köylünün aileleri 1993 yılında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş; ancak sonuç alamamışlardı. 5 Kasım 2004’te zorla kaybedilen 11 kişiye ait toplu mezar bulundu. 11 Ekim 2013 tarihinde konuyla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen iddianame de Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması talep edildi ve Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istendi. Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi, Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanık Ertürk’ün “güvenlik” gerekçesiyle yargılamanın başka ilde görülmesi yönündeki talebini değerlendirerek davanın Ankara’da görülmesini kararlaştırdı. Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde iki duruşması görülen davanın Ankara’daki ilk duruşması 26 Mayıs 2014 tarihinde Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Ertürk’ün beraat ettiği ve davanın düştüğü yönündeki karar 18 duruşma sonrası verildi. Kaybedilen kişilerin aileleri 1994 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yaptı. AİHM’in 2001 yılında verdiği kararda Türkiye’yi etkili bir soruşturma yürütülmediği için Türkiye’yi mahkum etmişti, ailelere tazminat verilmesine hükmetmişti.
Kemikleri de delil sayılmadı
AİHM kararı, yargıç Gölcüklü’nün itirafı, Meclis’in tespitleri ve tanık beyanlarının yanı sıra olaydan 10 yıl sonra Kulp’ta bulunan kemiklerin Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından gerekli incelemeler yapıldıktan sonra kayıp 11 kişiye ait olduğunun tespit edilmesi de Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından “yeterli delil” olarak görülmedi.
‘Somut deliller mevcut’
Müşteki avukatlarından İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun verilen kararı Mezopotamya Ajansı’ndan Diren Yurtsever’e değerlendirdi. Zeytun, beraat kararı ve zamanaşımı kararı ile birlikte, devletin 90’lı yıllarda yaşanan ağır insan hak ihlallerinin sahiplendiğini belirtti. Zeytun, “Sonuçta somut deliller mevcut. O dönemde 11 kişiyle gözaltına alınan kişilerin beyanları, Meclis araştırma raporu, Adli Tıp Kurumu’nun raporları, tümüyle sanığın sorumluluğunda olan Bolu Tugay Komutanlığının işlediği bu suça ilişkin” dedi. Kararı mevcut siyasi süreç nedeniyle beklediklerini belirten Zeytun, “Şu anda da yürütülen siyasi iradenin mevcut güvenlik endeksli politikasından kaynaklı bu kararı bekliyorduk. Ama dosyada evrensel hukuk ölçüleriyle baktığımızda kuşkusuz sanığın cezalandırılması gerekiyordu. Tüm süreci değerlendirdiğimizde cezasızlıkla mükâfatlandırılan bir karar var karşımızda” diye konuştu.
‘Sürekli savunmalarımız kesildi’
Karar duruşmasında dikkat çeken bir diğer nokta ise mahkeme heyetinin müşteki avukatlarının savunmalarına dönük müdahalesiydi. Avukat Zeytun mahkemenin bu tutumunu ise şöyle yorumladı: “Mahkeme heyeti savunma yaptığımızda provoke etti. Sonuçta bu bir konseptti. 90’lı yıllarda uygulanan bir konseptti. Bu davada o konseptin bir parçasıydı. O dönemi anlamamız için bu dava bile başlı başına yeterliydi. Ama bunu bile hazmedemeyen bir mahkeme heyeti vardı. Sürekli savunmalarımızı kesti, sürekli konsantrasyonumuzu bozmaya çalıştı ve zaten sürüncemede bırakılan dosyayı kapatmıştı. Yargılamada da bunu bize hissettirdi.”
‘Kararı istinaf edeceğiz’
Zeytun, beraat ve zamanaşımıyla sonuçlanan davaya ilişkin ileriki süreçte izleyecekleri hukuksal sürece dair, “Diğer avukat arkadaşlarımızla beraber, bu kararı istinaf edeceğiz. İstinaf neticesinde eğer olumsuz bir karar verilirse bunu Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız” bilgisini verdi.
Kulp Davası kapsamında failleri aydınlatılmayı bekleyen zorla kaybedilenler: Abdo Yamık, Bahri Şimşek, Behçet Tutuş, Celal Aziz Aydoğdu, Hasan Avar, Mehmet Salih Akdeniz, Mehmet Şah Atala, Mehmet Şerif Avar, Nesrettin Yerlikaya, Ümit Taş ve Turan Demir.