Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı’ya verilen ‘haksız tahrik indirimine’ tepkiler sürüyor: Sanık duruşmaların birinde ‘İstanbul Sözleşmesi’nden iyi ki çıktık. Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum’ demişti. Hakikaten bu teşekkürün karşılığını aldı. Verilen karar hukuk katliamıdır
Muğla’da 21 Temmuz 2020’de Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı ile ona yardım eden aile bireylerinin yargılandığı davanın karar duruşması dün Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Cemal Metin Avcı hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi, ancak ardından “haksız tahrik indirimi” uygulayarak, cezayı 23 yıla indirdi. Avcı’ya yardım eden diğer 5 fail hakkında ise beraat kararı verildi.
Verilen bu cezaya göre Cemal Metin Avcı’nın yaklaşık 14 buçuk yıl cezaevinde yatması beklenirken, 8 yılın ardından açık cezaevine nakil olma hakkına sahip olacak. 9 Kasım 2020’de başlayan ve 13 duruşma süren yargılama sürecinde ise fail Avcı değil, işkence edilerek katledilen Pınar Gültekin yargılandı.
Verilen karara tepkiler çığ gibi büyüdü. Kadın örgütleri kararın hemen ardından sokaklara çıkarak protesto ederken, sanal medyadan da binlerce paylaşım yapıldı. Bugün de Türkiye’nin dört bir yanında kadın örgütleri sokağa çıkacak ve Cemal Metin Avcı’ya uygulanan “haksız tahrik indirimi”ni protesto edecek. Diğer yandan Pınar Gültekin’in aile avukatı, kararı İstinaf Mahkemesi’ne taşıyacaklarını duyurdu.
Üst mahkemeye taşınacak
Dava avukatlarından Kübra Çelik Deniz, bu kararla birlikte “hukukun Muğla’da öldüğünü” söyledi. Verilen kararın ne hukuka ne de vicdana sımayacağını belirten Deniz, “Yargılama süreci içerisinde Pınar’ın özel hayatının yargılanması için dosya defalarca Adli Tıp’a gitti, geldi. Hepsinde Pınar Gültekin’in hayattayken yakıldığı sabit olmasına rağmen bu karar verildi. Burada yapılan yargılama bir kadının hayatının yargılanmasına dönüştü. Pınar öldürüldü. Ama neden öldürüldü? Sorusunun cevabı arandı. Aldığı cezanın yatarı 14 buçuk yıl. Zaten yaklaşık 2 yıldır cezaevinde. Bu kararın bu şekilde kesinleşmesi asla vicdanlara sığmaz. Biz bu kararın bozulacağına inanıyoruz. Gerekçeli karar çıktığında bunu üst mahkemeye kesinlikle taşıyacağız. Mücadele devam edecek” dedi.
Hukuk katliamı
Kadın cinayeti davalarında bu durumun sıklıkla yaşandığını vurgulayan Deniz, “Kadınlar öldürüldüğünde; Dışarı mı çıktı, mini etek mi giydi? Taleplerini karşılamadı mı? Bu tarz soruların cevapları aranıyor. Burada asıl olan insan hayatı. İnsan hayatının ihlal edildiği söz konusuyken, nedenler aranıyor. Pınar Gültekin cinayeti dünya basınına mal olmuş bir olay haline geldi. Toplumsallaşmış bir olayda böyle bir kararın çıkması hiçbirimizin hayatının güvende olmadığını gösteriyor. Cemal Metin Avcı bu dava sürecinde 3 kere haksız tahrik indirimi savunmasını değiştirdi. Bu savunmaların hepsi tek tek çürütüldü. Buna rağmen verilen haksız tahrik indirimini hukuk katliamı olarak görüyoruz” diye konuştu.
Teşekkürün karşılığını aldı
Muğla Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Alev Öztürk de, dava dosyasında sanığın ağır tahrik indirimi alacak hiçbir kanıtının olmadığını aktardı. Verilen cezanın hukuken de sorunlu olduğuna dikkati çeken Öztürk, “Kaldı ki tasarlama suçuyla tahrik bir arada olamaz. Bununla ilgili ‘Kişi tasarladığı bir cinayeti tahrik altında işlemiş olamaz’ diye Yargıtay kararları var. Hukuken değerlendirirsek karar bir kere buradan bozulur. Sanık duruşmaların birinde ‘İstanbul Sözleşmesi’nden iyi ki çıktık. Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum’ demişti. Hakikaten bu teşekkürün karşılığını aldı diye düşünüyorum. ‘Benim vicdanım rahat heyette rahat olsun’ demişti. Heyetinki de rahatmış demek ki. Bu dosyadan ağırlaştırılmış müebbet çıkmazsa Türkiye’deki hemen hemen hiçbir kadın cinayeti davasından böyle bir cezanın çıkma ihtimali yok. Siyasal iktidarın kadına yönelik bakış açısı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi erkekleri cesaretlendiriyor. Aynı şekilde mahkeme heyetlerini de cesaretlendiriyor” dedi.
‘Erkekleri yargılamak istemiyorlar’
Bodrum Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Figan Erozan da, Gültekin’in itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, hayat tarzının yargılandığını ve cinsiyetçi bir süreç olduğunu belirtti. Erozan, “Kadın cinayetlerinde kadınların kim olduğuna bakılıyor. Kadın cinayetlerinde erkekleri yargılamak istemiyorlar. Mahkeme heyeti erkeklere ‘Ben Metin Avcı’nın bütün beyanlarını kabul ettim’ mesajı veriyor. ‘İstediğim gibi bir kadın olmazsan gereğini yaparım’ diyen bir erkekler dünyası var. Yargılama da ‘ben senin gerekçelerini haklı buluyorum. Üstelik kullandığın vahşice yöntemlere rağmen seni anlıyorum’ diyor. Bu açık bir mesajdır. Cemal Metin Avcı’da 10-15 sene sonra elini kolunu sallayarak dışarı çıkacak. Bu arada bir af çıkarsa daha da erken dışarı çıkabilecek” diye konuştu.
Mahkeme ile işbirliği
Mor Dayanışma üyesi Didar Gül de, mahkemenin davanın en başından beri kadınları oyalayarak, Cemal Metin Avcı ve işbirlikçilerini koruduğunu kaydetti. Gül, “En son geldiğimiz yerde haksız tahrik indirimiyle de erkek adaletle karşılaşmış olduk. Pınar Gültekin davasında çıkan sonucun ceza değil ödül olduğunu düşünüyoruz. Hem adaletin kadınlar için olmadığını hem de kadın cinayetlerine karşı AKP-MHP hükümetinin aldığı pozisyonun bir sonucu olarak yargıya yansıdığını söyleyebiliriz. Bu karar olabilecek kadın katliamlarının önünü açan bir karar oldu. Kadınları öldüren erkekler bunun hiçbir yaptırımının olmadığını bir kere daha görmüş oldu. Bu cezanın verilmesi kadın katliamlarına dair herhangi bir adım atılmayacağını, kadın katillerinin sokakta gezebileceklerini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesi
Kampüs Cadıları üyesi Rozana Urkun ise, şunları söyledi: “13 duruşmadır sadece Pınar’ın hayatının sorgulandığını gördük. Katilin sorgulandığı ya da suçlandığı bir durum yoktu. Hakimin tavırlarından da bunu görüyorduk. Katilin ailesine kolonyalar ikram edilirken Pınar’ın annesine, katile ‘katil’ dediği için suç duyurusunda bulunuldu. Buradan da eril yargının sistematik bir şekilde kadınları değil katilleri korumak üzerine hamleler yaptığını görüyoruz. Sokağa çıktığımızda biz öldürülüyoruz. Burada İstanbul Sözleşmesi’nin fesih edilmesi de büyük bir etken taşıyor. Sözleşmenin fesih edilmesiyle kadın düşmanlığı büyütüldü. Bu süreçte sadece kadınların suçlandığını gördük. Biz bu kararı tanımıyoruz. Çünkü katledilen bir kadının değil katilin yaptıklarının yargılanması ve ceza verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Tolga Güney /MA- İZMİR