AKP-MHP yönetimi sansür ve toplumu susturma yasasında ısrarlı. HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki: ‘Sansür yasası’ Signal, Telegram ve WhatsApp gibi uygulamalardaki görüşme sayısı, görüşülen kişiler, görüntülü arama sayısı, süresi dahil bunların hepsinin istenmesine olanak tanıyor
AKP ve MHP tarafından Meclis’e sunulan 40 maddelik “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Muhalefetin “sansür ve toplumu susturma” yasası olarak tariflediği kanun teklifinde, gazetecilik faaliyetleri başta olmak üzere sanal medya kullanıcıları ve ağ sağlayıcıları içinde ciddi kısıtlama ve cezalandırmaları getirecek düzenlemeler içeriyor.
Özellikle teklifte yer alan internet haberciliği, basın kartları, sanal medya ağ sağlayıcıları ve kullanıcıları, iletişim platformları (WhAtsapp, Signal, Telegram) alanında getirilmesi planlanan düzenlemeler muhalefet tarafından en fazla eleştirilen maddeler oldu.
MA’dan Berivan Altan’ın haberine göre AKP-MHP ortaklığıyla getirilen teklifi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili ve Adalet Komisyonu üyesi hukukçu Mehmet Rüştü Tiryaki, değerlendirdi. Tiryaki, iktidar ve ortağının yazılı ve görsel basını kontrol altına aldığını, alamadığı muhalif medya ve TV’leri ise hem RTÜK hem de gözaltı ve tutuklamalarla yıldırmaya çalıştığını belirtti.
AKP ve MHP’nin kontrol edemedikleri bir alanın internet ve sanal medya platformları olduğunu düşündüğünü ve bu yüzden uzun süredir bir hazırlık içerisinde olduğunu hatırlatan Tiryaki, “Bugün Meclis’e sunulan ve komisyonlarda görüşülen teklifin amacı iddia edildiği gibi dezenformasyon ile mücadele değil, asıl amaçları sansür yasası, sosyal medya platformlarının tahakküm altına alınmaya çalışması, internet iletişimlerinin kontrol altına alınmaya çalışılmasıdır. Sosyal medya platformları kontrol altına almaya çalışıyorlar. Kimsenin itiraz edemeyeceği, itiraz edenlerin susturulduğu, itirazların dile getirildiği mecraların da susturulduğu bir süreç içerisinde seçime gitmeyi planlıyorlar” dedi.
29. madde
En tartışmalı madde olan 29’uncu maddeye işaret eden Tiryaki, bu madde ile Türk Ceza Kanunu’na (TCK) yeni bir madde eklendiğini belirtti. “Gerçeğe aykırı bilgiyi yayma” diye bir suç yaratıldığını kaydeden Tiryaki, “Türk Ceza Kanunu’nun 217’nci maddesinden sonra gelmek üzere yeni bir madde ekleniyor. Bu yeni bir suç ve bunu yapanlar 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Eğer ‘örgüt yapısı’, ‘örgütsel fiil’ olarak işlendiyse yarı oranında arttırılacak yani 2 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezası verilecek” diye belirtti.
Kabul edilmeden 16 gazeteci tutuklandı
Komisyon görüşmelerinde imzacılardan MHP’li Feti Yıldız’ın “gazeteci yargılanmayacak, tutuklanmayacak” sözlerinin maddi temeli olmadığının altını çizen Tiryaki, görüşmeler sırasında tasarı kabul edilmeden Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklandığını hatırlattı. Türkiye’de bir atasözünü hatırlattığı için dahi gazetecilerin tutuklandığını, gözaltına alındığını anımsatan Tiryaki, teklifin kanunlaşması ardından enflasyona, hükümetin politikalarına dair herhangi bir haber yapan, tweet atan kişilerin yargılanabileceklerini, gözaltına alınabileceklerini, tutuklanabileceklerini ve hapis cezası alabileceklerini belirtti. Düzenlemenin sadece bununla da sınırlı olmadığını da sözlerine ekleyen Tiryaki, “Amaç sadece gerçekten gerçeğe aykırı bilgiyi yayan, kamuoyunda korku, yılgınlık yaratan bir haber yapan kişiyi yargılamak değil. Aynı zamanda sosyal medya platformunda yayınlandıysa, çıkarılmasını isteyecekler. Eğer sosyal medya platformu bu haberi kaldırmaz ise yüzde 95’e kadar bant daraltmaya gidebilecekler” dedi.
‘Sosyal medya platformuna erişimi engelleyecekler’
Maddenin getirdiği düzenlemeye dair ise Tiryaki, şu örnekleri verdi: “Seçime giderken ‘enflasyon yüzde 200 oldu’, ‘Böyle giderse dolar 18 TL’den 30 TL’ye yükselir’ diyen bir kişinin gözaltına alınması, tutuklanması, yargılanması mümkün olacak. Sanal medyadan bu içeriğin kaldırılması istenecek, eğer erişim engellenmez ise sosyal medya platformuna erişimi engelleyecekler. Asıl amaçları yalan haberciliğin önüne geçmek değil. Hepimiz biliyoruz ki; yalan haberleri havuz medyası üzerinden nasıl yaydıklarını, ayrıca on binlerce trolüyle nasıl dezenformasyon yaptıklarını biliyoruz. Kaldı ki Cumhurbaşkanı’nın söylediği sözler arasında gerçeğe aykırı o kadar çok bilgi var ki; bu bilgilerin hiçbirisi ile ilgili bir şey yapmayan yargı organları bundan sonra yalan yanlış bilgiyi yayan bu iktidara yönelik değil, muhalefete yönelik susturma girişiminde bulunacağını söylemek kesinlikle kehanet olmayacaktır. Çok tehlikeli bir madde, düşünce ifade özgürlüğünün özel bir alanı olan basın ifade özgürlüğünün doğrudan ihlal edilmesi anlamına geliyor.”
‘Hükümet yetkilisi ‘gerçeği yansıtmıyor’ dediği andan itibaren’
Bu madde içerisinde önemli olan diğer meselenin de “gerçeğe aykırı bilgi ya da yalana” kimin karar vereceği olduğunu dile getiren Tiryaki, “Bir gazeteci haber yaptı, iktidar mensubu, bakan, hükümet yetkilisi ‘gerçeği yansıtmıyor’ dediği andan itibaren savcı kime inanacak? O haberi yapan kişiye mi iktidara mı? Elbette pervasız bir şekilde gerçeğe aykırı bilgi yayan iktidarın sözleriyle basın mensuplarının haber yapması engellenecek. Dezenformasyon yasası değil, açıkça sansür yasasıdır” ifadelerini kullandı.
İktidarın daha önce sanal medya ağ sağlayıcıların temsilcisi bulundurmasına dair düzenleme yaptığını hatırlatan Tiryaki, yeni kanun teklifinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) taleplerini yerine getirme biraz daha kontrol altına almaya gidildiğini söyledi. Tiryaki, şöyle konuştu: “Sosyal ağ sağlayıcıları BTK’nin talebini yerine getirmez ise çok büyük milyonlarca TL’lik para cezaları, verilmediği takdir de yüzde 95’e kadar bant daraltma uygulanmasının getirilmesi öngörülüyor.”
En tartışmalı maddelerden olan gazete, dergi ve yeni düzenleme ile internet haber sitesinin açılması için basın savcılıkları yerine Basın İlan Kurumu’na (BİK) yetki verilmesi oldu. Bu maddenin de komisyonda çok tartışıldığını aktaran Tiryaki, “Demokratik bir ülkede yargı organları yerine gazeteci, medya örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin kontrolünde olan BİK’e verilmesi doğru sayılabilir. Fakat Türkiye’de böyle değil. Türkiye, AB uyum yasaları çerçevesinde basına dair her tür başvurunun basın savcılığına yapılması için düzenleme yapmıştı. Daha önce idareye, hükümetlere başvuru yapılırken, AB uyum sürecinde bu konuda bir değişiklik yapıldı. Yargının bağımsız olduğu varsayılarak, gazete çıkaracak kişilerin basın savcılığına başvurması daha doğru olacağı söylendi. Bugüne kadar herhangi bir sorun olmadan yürüdü. Şimdi değiştirmek istiyorlar. Diyorlar ki; Bundan sonra kim gazete, dergi çıkaracaksa BİK’e başvursun. Peki bu BİK’in yönetiminde kimler var? Tamamen BTK ve Cumhurbaşkanlığı yetkisinde” ifadelerini kullandı.
BİK’in kontrolüne
BİK’in Genel Kurul’daki üye sayısının da 36’dan 42’ye çıkarıldığını ancak 14 üyenin Cumhurbaşkanlığı tarafından direk atama yapılacağını anlatan Tiryaki, “Öyle basın mensubu falan bile olması gerekmiyor. Geri kalan 28 kişiden 14’ü de yine idarenin temsilcileri, kalan tarafsız denilen basın mensuplarından seçilecek kişilerde listeye bakıldığında görüleceği gibi iktidarın kontrolündeki medya mensuplarının temsilcileri oluşturacak. Bu yasa değiştirerek, gazetecilik ve dergicilik görece bağımsız olması gereken yargı yerine BİK’in kontrolüne almaya çalışıyorlar” dedi.
Yönetmelikle düzenlenen basın kartı verilmesi şartları, komisyonları ve yetkilerine dair de yasal düzenleme içeren teklifte basın kartlarının verilmesinin İletişim Başkanlığı’nın kontrolü altına alındığının altını çizen Tiryaki, Danıştay’ın verdiği “yürütme durdurma” kararına aykırı bir düzenleme yapıldığını da vurguladı.
Danıştay kararı sonrası…
Danıştay’ın “Yürütmenin durdurulması” yönünde kararı ardından İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Biz terör örgütlerinin basını ele geçirmesine izin vermeyeceğiz” sözlerini hatırlatan Tiryaki, şunları söyledi: “Ne açılan davada, Danıştay İDDK’nin kararında böyle bir şey var. Danıştay, basın kartlarının iktidarın, hükümetin kontrolüyle dağıtılmasının kime verilip, verilmeyeceğine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu söylüyor. Bunun doğru anlaşılmaması, yaptıkları hukuksuzluğun kitlelerde doğru algılanmaması için Hitler döneminin Gobells bakanı gibi açıklama yapıyorlar. AKP-MHP kesinlikle yargı kararlarına saygı duyan bir iktidar değiller. Bir düzenleme yüksek mahkeme tarafından iptal edildiğinde yargı kararlarına saygılı olan bir iktidarın ona göre düzenleme yapması gerekir. Tersine genelge iptal edildiyse yönetmelik çıkaran, yönetmelik iptal edildiyse kanun çıkaran, kanun iptal edildiyse Anayasa’yı değiştiren bir iktidardan söz ediyoruz. Danıştay kararını boşa çıkarmak içinde bunu yapıyorlar.”
Basın kartı
Komisyon’da da bütün muhalefet milletvekilleri tarafından yüksek sesle bu maddeye karşı çıkıldığını aktaran Tiryaki, “Bir kişinin gazeteci olup, olmadığına iktidar karar veremez. Sadece gazetecilerin öz örgütleri karar verebilirler. Fakat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü yerine oluşturulan İletişim Başkanlığı, Cumhurbaşkanı ve hükümetin propaganda başkanlığı gibi çalışan bir yapı kimin gazeteci olup, olmayacağına karar veriyor. 52 yıllık gazeteci ve 25 yıl sarı basın kartı taşıyan Aydın Engin’e İletişim Başkanlığı basın kartı vermedi. Şimdi yönetmelikle basın kartı verilmesine dair düzenlemeler yasal güvence altına alınıyor denilerek, basın kartı verilmesi tamamen meslek örgütlerinin kontrolünden çıkarılması sağlanmış oluyor. Medyanın kontrol altına alınmasının tipik örneğidir” diye aktardı.
Tiryaki, getirilen yasa ile 40 yıl önce yargılanmış, soruşturma geçirmiş kişilere dahi basın kartı verilmemesinin dayanağını oluşturulduğunu ve muhaliflerin basın kartı almaması için her yolun denendiğini belirtti.
Signal, WhAtsapp, Telegram’da yazılanlar
Teklifte yer alan ancak kamuoyunda pek tartışılmayan 36’ncı ve 37’nci maddeler ile “Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, Kurumun elektronik haberleşme sektörüne ilişkin görevleri kapsamında bu hizmete yönelik yapacağı düzenlemelere uymakla yükümlüdür. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, Türkiye’deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü görüşme sayısı ve süresi, anlık mesaj sayısı ve Kurumun belirleyebileceği diğer bilgileri Kurumca belirlenecek periyotlarla, bildirmek zorundadır” düzenlemesi getiriliyor. Getirilen bu düzenlemenin Signal, WhAtsapp, Telegram gibi uygulamalar için olduğunu ifade eden Tiryaki, “BTK, bu uygulamalardan görüşme sayısı, görüşülen kişiler, görüntülü arama sayısı, süresi dahil bunların hepsinin istenmesine olanak tanıyor. Eğer bu konuda da adım atılmazsa, şebekeler üstü iletişimi sağlayanlar bilgi paylaşmazsa bunlara dair yasaklama, engelleme de söz konusu olacak” dedi.
Yapılan görüşmelerdeki içeriklerin de istenip, istenmeyeceğinin teklifte açıkça yazılmadığını ancak “kurumunda isteyeceği diğer bilgiler” diye sınırsız bir alan yaratıldığını vurgulayan Tiryaki, ekledi: “BTK’nin iletişimi sağlayan uygulamalardan içerik dahi istemesi mümkün. Verip, vermeyeceklerini gelecekte göreceğiz. Bu durum yargı kararına dahi bağlanmıyor.”
ANKARA