PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı İbrahim Bilmez, İmralı’da suç işlendiğine dikkat çekti: ‘Yapılanlar artık suçtur. Bütün temel kurallar yok sayılıyor. Hukuksuzluk, sistemde bir yırtık oluştuğu zaman bütün ülkeye yayılır. Tecrit kalksın, Kürt meselesi çözüm yoluna girsin, güvenlik politikaları son bulsun’
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan bir yılı aşkın bir süredir haber alınamıyor. Öcalan ve diğer tutukluların, aile, vasi ve avukat görüşleri engelleniyor. Görüşme başvuruları, disiplin cezaları gerekçesiyle reddediliyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, görüş başvurularının engellenmesi ve buna karşı yapılan girişimleri değerlendirdi.
MA’dan Ergin Çağlar’ın haberine göre İmralı’daki durumun tecrit durumunu aştığını belirten Av. İbrahim Bilmez, yargının bağımsız hareket etmemesine karşı yaptıkları girişimlerden sonuç alamadıklarını ifade etti. “İmralı’da hukuk dibe vurdu” diyen Bilmez, yaşanan hukuksuzluğun tüm ülkeye yayıldığını söyledi. Bilmez, “Hukuksuzluk sadece bir yere özgü olarak kalmaz. Hukuksuzluk, sistemde bir yırtık oluştuğu zaman bütün ülkeye yayılır. Türkiye’de de yaşanan budur aslında. Yaşanan bütün adaletsizlikler, hukuksuzluklar hepsi bunlarla bağlantılı. Hukuku, yasaları İmralı’da adeta bir ip yumağı haline getirmiş durumdalar ve bizim bunu çözmemizi bekliyorlar. Bizim bununla uğraştırmaya, oyalamaya çalışıyorlar” diye konuştu.
Disiplin cezalarıyla görüşlerin engellenmesinden kaynaklı Öcalan ve diğer tutuklulardan haber alamadıklarını aktaran Bilmez, şöyle konuştu: “3 ayda bir otomatik olarak aile yasağı için müvekkillerimize disiplin cezası veriliyor. Bu cezaların neden verildiğini hiçbir şekilde öğrenemiyoruz. Ne zaman verildiğini öğrenemiyoruz. Bizden gizli yapılıyor. İş işten geçtikten sonra öğrenebiliyoruz ve itirazlarımızı yapabiliyoruz. Avukat yasağı meselesi hakeza yine öyle. O da otomatiğe bağlanmış durumda. 6 ay süreyle verilebiliyor avukat yasağı. O yüzden Bursa İnfaz Hakimliği 6 ayda bir otomatiğe bağlamış gibi infaz yasağı kararı veriyor. Bunları da gereken itirazları yapıyoruz. Bütün bu başvurularımızdan olumlu bir sonuç alamıyoruz.”
Av. Bilmez, 2016’daki askeri kalkışmasından bu yana Öcalan’ın ailesiyle 6 kez, diğer tutukluların ise İmralı’ya getirilmesinden bu yana aileleriyle sadece 2 kez görüştüğü bilgisini paylaştı. Bilmez, cezaların kendilerine tebliğ edilmediğine işaret ederek, “İtiraz etmememiz için bize tebliğ etmiyorlar. Bu yüzden kararlar bizden gizleniyor” diye belirtti.
‘Meşru değil’
Görüş engellerine karşı en son 24 Mart’ta İnfaz Hakimliği’ne başvuru yaptıklarını belirten Bilmez, bu başvurunun da disiplin cezası gerekçesiyle reddedildiğini hatırlattı. Öcalan ve diğer tutukluların verilen kararlara itiraz etmediğini kaydeden Bilmez, “Artık hukuka olan inançları kalmadı. Yani bu uygulamaların ne kadar politik merkezi bir kararla yapıldığını biliyorlar. Belki de protesto amaçlı, tepkisel olarak itiraz etmiyorlar. İtiraz etmedikleri için yasalara göre kesinleşmiş oluyor” şeklinde konuştu. Engellemelere kılıf oluşturmaya çalışıldığını söyleyen Bilmez, “Oysa bu uygulamalar yasal, hukuki ve meşru değil. İnfaz Hakimliği’ne yine başvuru yaptık. ‘Bitmiş, niye görüştürmüyorsunuz?’ dedik. Ertesi gün yanıt verdi; ‘Müvekkillerinize Şubat ayında verilmiş bir disiplin cezası vardı. Bu disiplin cezası hala uygulamada.’ Oysa yasa açık. 3 aydan daha uzun süre uygulanamaz. Çok büyük bir keyfilik var. Büyük bir hukuksuzluk var ve aslında artık keyfiyeti aşan bir durumda var. Yapılanlar artık suçtur. Anayasa, AHİM, ilgili yasa mevzuatları… Bütün temel kurallar yok sayılıyor” şeklinde konuştu.
‘Zamana yayılmış oluyor’
İnfaz Hakimliğinin sorunları çözme görevinin aksine hareket ettiğini kaydeden Bilmez, şunları söyledi: “Sorun çözmüyor, sorun yaratıyor. Sorunun yaratılmasında aracı oluyor. Yapabileceğimiz şey üst merceğe itiraz etmek. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ediyoruz. Ağır Ceza Mahkemesi bir hafta sonra hiçbir gerekçe göstermeden çok kısa bir şablon kararla itirazımızı ret ediyor. Anayasa Mahkemesi süreci başlıyor. AYM de ne yazık ki yılları bulan bir süreç oluyor. Burada bekleyen onlarca başvurumuz var. AYM’den kararlar çıkınca bu sefer de AİHM süreci başlayacak. Mesele zamana yayılmış oluyor.”
İşkenceyi Önleme Komitesi
Bu durumun aşılması için ülkede bulunan siyasi parti ve sivil toplum örgütleriyle çalışmalar yaptıklarını paylaşan Bilmez, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi ile ilgili kurumlara başvurular yaptıklarını anlattı. Bilmez, “O kurumlar da ne yazık ki Türkiye’nin zamana yayma politikasına prim veriyor. Bu tablo ağırlaşarak devam ediyorsa demek ki birileri buna göz yumuyor. Bunun başka bir açıklaması yok” dedi. Bilmez, İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 2019 yılında İmralı’ya yaptığı ziyaret sonrası yayınladığı ve ihlal içeren raporuna işaret ederek, CPT İmralı’da yaşananlara göz yumduğunu söyledi.
‘Çatışmalı süreç başladı, ekonomi yerle bir oldu’
Öcalan’ın sıradan bir hükümlü olmadığını ve Kürt sorunun çözümünde önemli bir aktör olduğunu vurgulayan Bilmez, devletin de bu gerçeği çok iyi bildiğini ifade etti. İmralı’ya yaklaşımın Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle bağlantılı olduğunun altını çizen Bilmez, 2013-2015 yıllarında yürütülen ve bu süreçte hazırlanan Dolmabahçe Mutabakatı’na değindi. Bilmez, “O mutabakatın tanınmamasından sonra Türkiye her anlamda hızla geriye gitmeye başladı. O günden beri Türkiye’de her şey tepe taklak olmuş durumda. Türkiye barış ortamından uzaklaştı, çatışmalı süreç başladı, ekonomi yerle bir oldu. Bunların hepsi Kürt meselesinin çözümsüz kalmasıyla ve İmralı’da uygulanan tecritle yakından bağlantılıdır. Sadece hükümet için geçerli değil bu. Hükümet olmaya aday olan muhalefetin de bu gerçeği görmesi gerekiyor. Ona göre hareket etmesi gerekiyor. Kürt meselesine yaklaşım aynı olursa olası bir hükümet değişikliğinden sonra hiçbir şey değişmeyecektir. Çünkü temel mesele budur” değerlendirmesinde bulundu.
Gemlik Yürüyüşü
Kürt halkının ve dostlarının Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekmek için yaptıkları Gemlik Yürüyüşü ile ÖHD’nin öncülüğünde 775 avukatın imzacı olduğu kampanyaya da değinen Bilmez, “İnsanların artık İmralı’daki tecride tepki göstermeleri, sokağa çıkıp demokratik tepkilerini ortaya koymak istemeleri, yüzlerce avukat arkadaşımızın kampanyalar düzenlemesi çok önemli. Bunlar artık bu hukuksuzlukların göründüğünün işaretidir. Bunların büyüyerek devam edeceğine inanıyoruz. İnsanlar Sayın Öcalan’a yapılan bu haksızlığı kabul etmiyorlar. Kürt meselesinin çözümünü istiyorlar. Gemlik’e yürümek isterken istedikleri şey buydu; tecrit kalksın, Kürt meselesi çözüm yoluna girsin, güvenlik politikaları son bulsun. Çünkü bu mesele herkesi ilgilendiriyor. İmralı’daki tecrit hepimizin hayatına bir şekilde dokunuyor ve önemli olan bunu fark edebilmek. Kendine gerçekten demokrat, sosyalist ya da kendini muhalif olarak konumlandıran herkesin bu gerçekliği görmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Avukat görüşmesinin dinlenmesi
Bilmez, şöyle devam etti: “Avukat camiasında böyle bir hareketlilik olması apayrı bir öneme sahip. Çünkü eğer meslektaşlarımız böyle bir hukuksuzluğa göz yumarsa aynı şeyleri bu sefer kendileri de yaşayacaklar. Bunu biliyorlar, görüyorlar. Örneğin Türkiye’de müvekkil avukat görüşmesinin dinlenmesi gibi bir uygulama yoktu. Sayın Öcalan için 2004’te düzenleme yaptılar. Avukat yasaklaması diye bir düzenleme yoktu. Onu da Sayın Öcalan’ı hedefleyerek 2004’te yaptılar. Dolayısıyla sustukça sıra herkese geliyor. İnsanların bunu görmesi buna göre hareket etmesi önemli.”
Av. Bilmez, İmralı’da yaşananlara karşı girişimlerinin sonuca ulaşacağına işaret ederek, “Bu hukuksuzluğu herkesin görmesini ve ses çıkarmasını sağlamaya çalışacağız. Girişimlerin sonuç vereceğine inanıyoruz. O yüzden çabalıyoruz. Bu çabalar ne kadar büyürse sonuç alma ihtimali de o kadar yükselecektir” diye konuştu.
İSTANBUL