ÖHD İzmir Şubesi Sekreteri Özcan Sarıoğlu, birçok hasta tutuklunun ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verildikten sonra hayatını kaybettiğine işaret ederek, ‘Konu siyasi mahpuslar olunca kimse sorumluluğunu yerine getirmiyor’ dedi
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri artarak devam ediyor. Hasta tutukluların tedaviye erişememesi, infaz yakma, çıplak arama, hücre cezası gibi birçok hak ihlali yaşanıyor. Tüm bu ihlallerin sonucu olarak cezaevinden ölüm haberleri de geliyor. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi Sekreteri avukat Özcan Sarıoğlu, cezaevlerindeki ihlalleri değerlendirdi.
‘İntikam alınıyor’
Ciddi sağlık sorunlarına rağmen tutukluların cezaevinde tutulduklarına işaret eden Sarıoğlu, “Uzun yıllardır tutuklu bulunan Mehmet Emin Özkan örneğinde olduğu gibi hasta tutuklular tahliye edilmiyor. Mevcut durumda, yasalar gereği tahliye olması gereken tutukluları devlet bir intikam olarak cezaevinde tutmaya devam ediyor. Tahliyesi gerçekleşmeyen tutuklular yaşamını yitiriyor. Son dönemde cezaevinde birçok cenaze çıktı. Özellikle Ege bölgesinde Abdulkadir Şuyur, Mehmet Sevinç ve Abdullah Ece’nin vefatı yaşananlara örnektir” diye belirtti.
Hasta tutukluların öncelikli sorununun tedaviye erişememe olduğunu kaydeden Sarıoğlu, müvekkillerinin hastaneye gidiş, gelişlerde ciddi sorunlarla karşılaştıklarını belirtti. Sarıoğlu, “Sadece hastaneye gitmek için bile çok fazla hak ihlali yaşanıyor. Tutuklular ağız içi arama, çıplak arama dayatmaları gibi birçok dayatmaya maruz kalabiliyor. Bu nedenle tutukluların sağlığa erişim hakları engelleniyor” dedi.
ATK yanlı kararlar alıyor
Hasta tutukluların “cezaevinde kalamaz” raporu alma süreçlerine ilişkin de konuşan Sarıoğlu, şunları söyledi: “Cezaevinde kalamaz’ raporları hukuki açıdan savcılıklara veya muhataplara iletildiğinde öncelikle bir hastaneye sevk süreci oluyor. Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edilen çoğu tutukluya, ilerlemiş sağlık sorunlarına rağmen ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriliyor. ATK çoğu zaman yanlı kararlar alarak, kamu hastanelerinin vermiş olduğu, ‘Cezaevinde kalamaz’ raporlarını da hiçe sayıyor. ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu alabilen tutukluların tahliyelerini ise savcılık ve emniyet tarafından engelleniyor. Bu kurumlar tutuklu hakkında ‘potansiyel tehlike taşıdığı ve dışarı çıktığı zaman toplum için tehlike teşkil ettiği’ şeklinde raporlar düzenliyor. Özelikle siyasi tutuklular bu konuda hedef oluyor. Bu durum da tutukluların ölümüne neden oluyor.”
‘Absürt gerekçeler’
Cezaevlerinde uygulamaya konulan İdare ve Gözlem Kurulu’nun da tutuklular üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığını vurgulayan Sarıoğlu, özellikle Ege bölgesinde birçok tutuklunun infazının 3-6 ay ertelendiğini ya da infazın yakıldığını söyledi. Alınan infaz erteleme kararlarında absürt gerekçeler sunulduğunu ifade eden Sarıoğlu, “Mesela ‘Tutuklu sosyal faaliyetlerde bulunmadı’ gibi gerekçeler sunulabiliyor. Pandemi, koşulları ile birlikte tutuklular yan yana gelemezken, cezaevlerinde bu faaliyetler gerçekleşmezken infaz erteleme veya infaz yakmaya gerekçe sunulabiliyor” diye aktardı
Cezaevlerinde yaşanan açlık grevlerine de değinen Sarıoğlu, tutukluların yaşanan hak ihlallerine karşı ancak yaptıkları grevle kendilerini ifade edebildiklerini aktardı. Sarıoğlu, “Siyasi iktidar cezaevinde yaşananları sadece siyasi bir tarafın sorunuymuş gibi lanse ediyor. Siyasi mahpuslar dışında, adli tutuklular üzerinde de bir baskı söz konusu. Ancak adli mahpuslar seslerini duyuramıyor. Siyasi mahpuslar haksızlıklara karşı gelebilmek için protesto eylemleri gerçekleştiriyor. Sonuç alamadıkları zaman açlık grevlerine giriyorlar” diye konuştu.
‘İşkence uygulayanlar sanık olacak’
Tüm bu ihlallerin Adalet Bakanlığı ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olduğunun altını çizen Sarıoğlu, Adalet Bakanlığı’nın siyasi kararlar alarak yaşananların üstünü örtme çabasında olduğunu kaydetti. Ceza ve Tevkif Genel Müdürlüğü’nün de aynı şekilde kalıp cümlelerle hak ihlallerini yalanladığını söyleyen Sarıoğlu, “Fakat cezaevlerinde yaşananlar somut bir şekilde ortada. Konu siyasi mahpuslar olunca kimse sorumluluğunu yerine getirmiyor. Ancak unutulmamalıdır ki herkes yasalar önünde eşittir. Yargının bağımsız, objektif bir şekilde yaşananları değerlendirmesi gerekir. Yapılan başvurular şu an sonuçsuz kalabiliyor. Ancak demokratik anlamda Türkiye’de belirli adımlar atıldığında bugün haksızlık yapan, işkence uygulayanlar sanık olacaktır” dedi.
MA / Delal Akyüz