Zafer Yörük
Erdoğan’ın nadir müttefiklerinden Nicolas Maduro’nun son ziyaretini takiben Türkiye’nin Venezuela’da buğday ekeceği açıklandı. Tarım uzmanları, o iklimde buğday yetiştirmenin mümkün olmadığını; tersine ülkenin un ihtiyacının yüzde 58’ini de halen Türkiye’den yaptığı ithalatla karşıladığını; ABD ve Kanada’dan da Venezuela’ya büyük miktarlarda buğday ihracatı olduğunu belirtiyorlar. İklimin hangi tür tarıma müsait olduğu herkesin malumu olduğundan iki başkan arasında bir tarım anlaşması yapıldığı kesin olmakla birlikte bunun buğday ekimi üzerine olduğu oldukça kuşkulu…
İki başkan, ayrıca Karakas-İstanbul uçuşları konularak Venezuela’dan Türkiye’ye bir turizm patlaması olacağı mealinde de görüş bildirdiler. Yeni Dünya’nın kuzeyinden Kanadalı ve ABD’li turistler az da olsa bulunabilir ama Latin Amerikalı turist tarihimizde bir ilk olacağa benziyor. Dahası, uzun süredir ağır kriz yaşayan Venezuela ekonomisi içinde açlık sınırındaki bir halkın Okyanus-ötesinde kıtalararası tatil yapmak için nasıl olup da bütçe ayıracağı izah edilmemiş. Yani Karakas-İstanbul uçuşları başlayabilir ama bunların yolcudan ziyade ‘kargo’ taşıması daha muhtemel.
Daha önce bir beyaz peynir ithalatı da dile getirilmiş ama kısa süre sonra Venezuela’nın peynir üreticisi bir ülke olmadığı öğrenilmişti. Gerek ‘tarım’ gerekse de ‘turizm’ anlaşmalarının içeriği konusunda muhtelif rivayetlerin oluşması kaçınılmaz. Sedat Peker’in, Binali Yıldırım’ın oğlunun Covid-19 yardımı amaçlı Karakas uçuşları hakkındaki ifşaatları, Latin Amerika kalkışlı bir özel uçak ve bir gemide yakın zamanda Türkiye dışında yakalanan ‘kargolar’, Mersin ve İzmir limanları, Kıbrıs ve Yalıkavak Marina üzerine ortaya atılan tezler… Bunların hepsi birleşince ‘peynir’, ‘tarım’ ve ‘turizm’ alanlarında işbirliği üzerine oldukça kaygı verici bir fikir oluşabiliyor.
Maduro’nun altınları da var. Resmi açıklamaya göre, yaptırımlardan dolayı 2018’den bu yana Venezuela’da çıkarılan altın, İsviçre’de değil Türkiye’de işlenip altın paraya çevriliyor. Bu konuda, iki ülke merkez bankaları arasında protokol anlaşmaları yapıldı; daha önce Venezuela ekonomi bakanı Çorum’daki bir altın rafinerisini ziyaret etmiş ve Ciner Holding’e ait bir özel jetin başkent Caracas’a seyahat ettiği üzerine haberler uluslararası basında çıkmıştı. Amerikan yönetimi, bu ilişki üzerine kaygılarını daha önce dile getirmiş; 2018’de rafinelerde işlenip geri alınmak üzere Türkiye’ye 900 milyon dolarlık altın satıldığını ancak altınların Venezuela’ya geri satıldığına dair kayıt bulunmadığını belirtmişti. Washington Venezuela’nın altın sektörüne uyguladığı yaptırımların delinmesi yanında, altınların Türkiye’den İran’a gönderilerek bu ülkeye yönelik yaptırımların da ihlal edildiğinden şüpheleniyor.
Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye gibi Venezuela için de önemli fırsatlar doğurdu. Biden yönetiminin, Maduro ile anlaşarak Avrupa’da ortaya çıkan petrol ihtiyacı üzerine bu ülkeye uygulamakta olduğu ambargoyu kaldırmasa bile gevşetme eğiliminde olduğu biliniyor. Bu gevşeme, Türkiye’ye altın sevkiyatına göz yumma sinyalini de içeriyor olabilir. Türkiye, Venezuela’nın altın varlığını fiziki olarak elinde bulunduran tek ülke. Bu altın hacminde yaşanacak bir artış, nakit ve döviz sıkıntısı içinde olan Türkiye ekonomisini kısa vadeli de olsa rahatlatma sonucunu getirebilir. Asgari ücrete zam yapılır ve seçimlere gidilir…
Erdoğan’ın bir başka müttefiki de yakın geçmişteki baş düşmanlarından Muhammed bin Salman. Suudi Arabistan Veliaht prensi, Batı basınında kısaca MBS olarak anılıyor; Arap dünyasındaki lakabı ‘testere’ ise 2018’de İstanbul’da işlenen Cemal Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi olmasından kaynaklanıyor. Kaşıkçı, Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluk binasında öldürüldükten sonra bedeni testere ile parçalara ayrılıp yok edilmişti. Kaşıkçı, İhvan (Müslüman Kardeşler) teşkilatının vitrinindeki prestijli bir isimdi ve Erdoğan da İhvan’ın kendinden menkul halifesi olarak hareket etmekteydi. Suudi rejimi, İhvan’ın Ortadoğu’da Arap baharı ile yaptığı atılımdan kaygılanarak işlediği Kaşıkçı cinayetiyle kanlı bir gözdağı vermişti.
2021’de ABD başkanı olan Joe Biden, Ortadoğu’daki bütün müttefiklerine çağrı yaparak aralarındaki çekişmeleri sonlandırmalarını istedi. Erdoğan, o tarihten beri Ortadoğu’daki bütün düşmanlarıyla barışma peşinde. ‘Darbeci Sisi’ yönetimindeki Mısır devletine sıcak mesajlar gönderiyor; 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Birleşik Arap Emirliği’yle karşılıklı dostluk ziyaretlerinde bulundu; ‘van münit’ muhatabı İsrail’in cumhurbaşkanını Ankara’da ağırladı. Bu yumuşama hamleleri 22 Haziran’da gerçekleşmesi beklenen MBS ziyareti ile taçlanacak.
Akit gazetesine göre Salman sahibi olduğu Newcastle United kulübüne Trabzonspor kalecisini transfer etmek amacıyla Türkiye’ye geliyor. Gazeteci Hüsnü Mahalli ise 15 Temmuz’da gerçekleşecek genişletilmiş Körfez İşbirliği Konseyi toplantısına Erdoğan’ı davet edeceğini düşünüyor. Körfez ülkeleri bu yıl ABD başkanı Joe Biden’ın katılımıyla toplanacak. Biden, Ortadoğu ziyareti sırasında Türkiye’ye uğramadan İsrail’e gidecek. İsrail yönetimi ile temaslarının ardından Batı Şeria’daki Filistin yönetimi ile görüşmelerde bulunacak. Daha sonra Cidde’ye geçerek Körfez İşbirliği zirvesinin ağır misafiri olacak. Bu toplantıya Mısır, Irak ve Ürdün de davetli. Erdoğan’la muhatap olmaktan mümkün mertebe kaçınan Biden’ın Türkiye katılımına icazet vermesi pek olası görünmüyor ama küresel güç dengelerinde yaşanmakta olan değişim atmosferi içinde ‘katı olan her şey buharlaşıyor’. Buharlaşma, kaleci Uğurcan Çakır için ödenmesi beklenen 20 milyon Euro ile başlayacak gibi.
Erdoğan, çökmekte olan iktidarının ömrünü Maduro’nun altınları, Suudi sermayesinden milyon dolarlık yeni yatırım taahhütleri ve Joe Biden’ın iltifatı üzerinden bir kez daha tahkim ederek uzatabilecek mi? Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.