Hüseyin Aykol
Kökeni Osmanlı dönemine kadar giden ülkemizdeki sendikal mücadeleyi 1950’li yıllardan itibaren Amerikan modeli Türk-İş sendikacılığına mahkûm etme anlayışı, 1967 yılında kurulan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ile aşılmak amaçlanıyordu. Bu nedenle, 1960’lı yılların sonlarına doğru, işçilerin DİSK’e yönelimi yoğunlaşınca, dönemin sağcı iktidarı bunu çıkardığı bir yasa ile önlemek istedi.
Çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası’nda değişiklik yapan tasarı, iktidardaki Adalet Partisi ve muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin iş birliğiyle 1970 yılında önce Millet Meclisi ardından Senato’dan geçirildi.
Yapılan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlamakta, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi. Tasarı 11 Haziran 1970 günü asker kökenli Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın onaylamasıyla yasa haline geldi ve yürürlüğe girdi.
Kanunlaşan tasarının temel amacı Türk-İş’ten 15 yıl sonra kurulmasına rağmen, işçi haklarını korumakta radikal duruşuyla son dönemde büyük ilgi görmeye başlayan DİSK’e işçi akışını önlemekti. Doğal olarak DİSK ve bağlı sendikalar yeni yasaya tepki gösterdiler. Türkiye İşçi Partisi ise söz konusu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal davası açtı.
DİSK’e üye sendikalardaki yöneticilerin çağrısıyla işçiler 15 Haziran 1970 sabahı, İstanbul’un belli başlı merkezlerine doğru yürüyüşe geçtiler. Arçelik, Otosan, Mutlu Akü, Sungurlar, Türk Demir Döküm, Derby, Elektrometal, Rabak, Auer, Çelik Endüstrisi, Vinileks ve Vita başta olmak üzere birçok fabrikada çeşitli direnişler zaten sürmekte olduğundan yürüyüş kollarına katılım hızla büyüdü.
Kentin Anadolu yakasında başlayan yürüyüş kolu Kartal ilçesinden yürüyüşe katılan işçilerle Ankara Asfaltı (E-5 karayolu) boyunca ilerlerken, kendilerine başka fabrikalardan da katılanlar oldu. Göztepe dolaylarında, Otosan Fabrikası işçileri ile DMO işçileri de onlara katıldı ve yürüyüş saat 17:00’ye kadar sürdü. Bir başka yürüyüş kolu da Beykoz ve Paşabahçe’den Üsküdar’a doğru oluştu.16 Haziran’da ise Gebze’den başlayan işçi yürüyüşü, Kartal’dan katılan işçilerle birleşerek Bağdat Caddesi üzerinden Kadıköy İskele Meydanı’na kadar ulaştı.
İstanbul’un Avrupa Yakası’nda ise 15 Haziran günü, Bakırköy-Topkapı-Sağmalcılar güzergahında yürüyüş yapıldı. 16 Haziran’da da, kentin Topkapı dışındaki kesimlerinden gelen kollar birleşip, Aksaray üzerinden önce Sultanahmet’e, oradan Cağaloğlu yokuşundan inip Eminönü’ne geldiler. İstanbul Valisi’nin emriyle Haliç üzerinde yer alan o zamanki iki köprünün de kanatları açtırıldı ve yürüyüşçülerin Beyoğlu tarafına geçmesi engellendi. Bu arada, Levent ve Beyoğlu’nda da küçük yürüyüş kolları oluşmuştu.
Gösterilere iki günde pek çok fabrikadan 100 bine yakın işçi katıldı. Gösterilen tepki esas olarak DİSK üyesi işçilerden gelse de, yürüyüşlere çok sayıda Türk-İş’e bağlı sendikalara üye olan işçiler de toplu halde katıldı. Miting ve yürüyüşlerin birinci günü akşamı Bakanlar Kurulu 60 gün için sıkıyönetim ilan etti. Bunun üzerine, 16 Haziran günü Ankara, Adana, Bursa ve İzmir’de de işçiler sokaklara çıkıp, hükümeti protesto ettiler; ancak bu gösteriler İstanbul’daki kadar geniş katılımlı değildi.
15-16 Haziran günlerinde işçilerin hakları için yaptığı yürüyüşlere polisin müdahalesi esnasında üç işçi, bir esnaf ve bir de polis ölürken; DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandılar ve yargılandılar. Kemal Türkler ve diğer DİSK yöneticileri halkı kışkırtmak ve bölücülük propagandası yapmaktan yargılandılar; ancak açılan bu davalardan beraat ettiler.
Tüm bu gelişmelerin ardından CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, Genel Başkan İsmet İnönü ile birlikte partisi adına, TİP’den ayrı olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, yasa değişikliği konusunda açılmış olan davaları daha sonra karar bağlayarak, söz konusu yasa değişikliklerini Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
15-16 Haziran miting ve yürüyüşleri, dönemi itibariyle sadece çok büyük bir eylem olarak değil, aynı zamanda sonuç alması nedeniyle işçi sınıfı mücadelesi tarihine altın harflerle yazıldı. Darısı bugünkü direniş, yürüyüş ve mitinglere…