Uyur, uyanık aralığında uykularımız var bizim. Rakamlarla uyur, rakamlarla kalkarız. Öğlen şekerlemelerimizde büyüklere masallar anlatılır, içimiz geçer, uyuyakalırız.
Tarımda Avrupa birincisi olduğumuzu söylendiğinde öğle şekerlememize dalarız. Gerçekte ise, sığır ithalatında dünya ikincisi, Avrupa’da lider konumda, yani birinci sıradayızdır(!)
Devletin en önemli “resmi rakam dili” TUİK, “Gayrisafi Yurtiçi Hasılamiz (GSYH) 2018 yılının ikinci çeyreğinde (Nisan, Mayıs, Haziran) %5.2 arttı” der. Uyku moduna geçeriz. TUİK, tarım sektörünün toplam katma değeri %1.5 azaldı” der, uyanmayız!
Bir başka resmi rakam dilimiz Et ve Süt Kurumu (SEK), “Aralık 2017-Haziran 2018 döneminde çiftçinin üretimde kullandığı girdilerden mazot %13.2, DAP gübresi %38.7, üre gübresi %14.5, besi yemi %21.3 ve süt yemi %24.4 arttı” der. Açıklanan artış enflasyonu kat kat katlamıştır; kentli tüketiciler kulağının üstüne yatar. Bazı ‘çok bilmişler’ de bir adım öne çıkar “iyi oluyor köylülere” der. Bunu söylerken, tencereye kapak olduğunun farkında değildir, o diyenler.
2017 yılında sığır, koyun ve kırmızı et ithalatına 1.3 milyar dolar ödedik. 2018 yılı Ocak – Temmuz döneminde ithalat 1.2 milyar dolara ulaşmışken, hükümet, ABD’den süt ürünleri ithal edileceğini açıkladı. Bütün bunları “hayvansal ürün fiyatının düşürülmesi için gerekli” diye söylense de, bunca ithalata rağmen hayvansal ürün fiyatı düşeceğine, yükselir. Ama ağırlaşmış göz kapaklarımız bir türlü açılmaz!
İthalatla birlikte, “7 ülkeden 7 farklı hastalık ithal ettik” (A.E.Yıldırım). “Bize birşey olmaz” diyecek kadar serdengeçti bir derin uykudayızdır.
Evet, fıstık, fındık, üzüm, kayısı ve narenciye dışında her ürünü ithal etmekteyiz.
2017 yılı tarım ürünleri dış ticaretinde 729 milyon dolar açık vermiştik. 2018 yılının 7 ayında açığımız 2 milyar doları aştı. (A. Atalık)
İşte böyle sevgili okuyucu; tarım ve tabii ki gıdada muavinsiz, dikiz aynasız, önlemsiz geri vites yol almaktayız.
Türkiye tarımının bugünkü fotografı bu. Peki ya çözüm, çözüm yok mu? Var tabii ki, olmaz mı?
Her melanetten bir çıkış yolu mutlaka vardır.
Bakın halkımız, “Karadutun lekesini sadece kendi yaprağı çıkarır. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılır. Her yaranın merhemi kendi dalındadır” der.
Çözüm, işte tam da halkımızın bu ortak aklında. Yani ‘İthal etme, üret’ de!