Haydar Ergül
Son yıllarda CHP’nin Kürtler “sevdası” artıyor. Masalar kurmuş, CHP’li heyetler başta Diyarbakır olmak üzere çeşitli şehirlere ziyaretler yapıyor. Şehir içi turları atıyor; Kürt toplumunun her kesimiyle temaslar kurulmaya çalışılıyor, esnaf dükkanları ziyaret edilip sorunlar dinleniyor!
Yine Kılıçdaroğlu fırsat yakaladığında ziyaretler yapıyor, STK’larla toplantılar gerçekleştiriyor. Kendince büyük büyük laflar da ediyor. Takındığı tavır; seçimleri kazanmış ve cumhurbaşkanı olmuş, bütün sorunları çözme kudretine sahip bir lider havasında. Buna itiraz edene de ayar veriyor ve aşağılayıcı üsluplar içine girebiliyor. ‘Sen bilmezsin, ben bilir ve ben yaparım. Senin tek yapman gereken sorgusuz-sualsiz kendisine katılmasını, oy vermesini, gerisine karışmamasını’ öğüdünü Kürtlere veriyor.
En son CHP’nin Van’da yaptığı yerel yönetimler çalıştayına ilişkin yığınla değerlendirme yapılabilir ve sonuçlar çıkarılabilir. Gerek Kılıçdaroğlu gerekse 6’lı masanın cumhurbaşkanlığın en güçlü adayları olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yaklaşımları; sömürgesine çıkarma yapmış, sömürge liderleri gibi davranışlar sergilediler. Kılıçdaroğlu’nun çalıştayda yaptığı konuşmadaki şu ifadeleri çarpıcıdır: “Kayyum uygulamasına son verilmesini, seçimle gelenin seçimle gitmesini istiyorsanız, oyunuzun değeri olsun istiyorsanız bize katılacaksınız. Düşüncesini ifade etti diye hapse atılan kişilerin ya da düşüncesinden ötürü kimsenin hapse atılmasını istemiyorsanız, Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istiyorsanız, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize katılacaksınız.” Efendinin kölesine emir kipiyle hitabının tipik bir örneğidir “bize katılacaksınız” ifadesi.
En büyük Kürt şehirlerinden biri olan Van’da “bize katılacaksınız” emrini Kürt’e veriyor, Kılıçdaroğlu. Başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere HDP’nin kazandığı belediyelerin tümüne kayyumlar atanmış, eşbaşkanları gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya hala tutukludur. Neden tutukludur, buna ilişkin tek kelam etmiyor, ama “bize katılacaksınız” diyerek parmak sallıyor Kılıçdaroğlu. Parmağını kime sallıyor; başta Kürtler olmak üzere Van’da Vanlılara sallıyor.
Yüzyıllık Kürt ret ve inkarın kurucusu ve mimarı CHP değilmiş gibi saldırgan bir üslupla konuşmaktadır Kılıçdaroğlu. Hala o sömürgecilik zihniyet dünyasıyla Kürt ele alınmaktadır ve değerlendirilmektedir. “Kürt kendisi için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmeyen, düşünce yetisi kazanmamış, kendisini yönetme kültürüne vakıf olmayan, yönetilmeye muhtaç, dolayısıyla Kürt için en doğruyu ben bilirim ve yaparım” yaklaşımı sömürgecinin ruh halidir. Bu zihniyete sahip olan bir parti ve liderin Kürt’ün “kurtarıcısı” gibi ortada arz-ı endam etmesi; başta Kürtler olmak üzere derin toplumsal ve ekonomideki kriz-buhranların yaşanmasında rol oynayanlardan biri haline getirmektedir CHP’yi. Bu yapıdan demokrasinin gelişmesinde rol oynayabileceği beklentisine girmek hayali olmanın ötesine geçmez. “CHP tarihinden ders aldı, burjuva anlamda da olsa özgürlükçü, demokratik yaklaşım içindedir” demek ciddi bir yanılgıdır.
Yedinci yılını tamamlamak üzere olan “çökertme planı” çöküş sürecine girmiş, AKP-MHP koalisyonu aşılmaktadır. Türkiye’yi yönetemez hale gelmiştir Cumhur İttifakı. Türk egemenleri ve küresel bağlaşıkları yapısal sorunları çözme, yönetebilecek alternatif bir koalisyon hazırlıkları çoktandır başlatılmış durumdadır. Hazırlıkları yapılan bu yeni iktidar seçeneğinin adı da şimdilik 6’lı masa olmaktadır. Kılıçdaroğlu da bu masanın Cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkmaktadır. Bu ruh haliyle “bize katılacaksınız” talimatlarını vermektedir.
Ancak kendi oylarıyla seçimi kazanma şansları yoktur. Başta Kürt seçmen olmak üzere HDP’nin oylarına olmazsa olmaz kabilinde ihtiyaç duymaktadırlar. “Çökertme planı” sonucu Kürtlerin bizar olduğu, yoğun tutuklamalar, Güney ve Rojava’ya dönük imha seferleri sonucu “mecalsiz” kaldıkları, Cumhur İttifakı’ndan savrulup 6’lı masaya yanaşmalarından başka seçeneklerinin kalmadığı, buna mecbur oldukları gibi zırva bir düşünceye kapılmaktadırlar.
Gerçekten Kürtler çaresiz midir, seçenekleri kalmamış mıdır? Hiç de değil, Türkiye’de yaşanan derin sorunlar, Cumhur İttifakı’nın yönetememesi ve aşılma noktasına gelmesi Kürtler ve demokrasi güçlerinin dirayetli duruşları, direnişleri sonucudur. Özgürlük ve demokratik yaşama yaklaşılmıştır; bunu başaran özgürlük güçleri, onun seçeneğini de belirleyecektir. Tarih böyle seyretti ve seyredecektir.