Zeynel Kete
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin 11’i büyükşehir olmak üzere 225 belediye başkanının katılımıyla Van’da “Belediye Başkanları Çalıştayı” gerçekleştirdi. Van Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok ilçesi HDP’li olan belediye eş başkanlarının yerine kayyum atanmıştı. Yani halkın iradesinin yok sayıldığı bir mekânda çalıştay yapılıyor. Mağdur edilene destek vermek, zulme karşı durmak insanlığın, demokratik siyasetin temel ilkesidir. Gönül köprülerini kurmak açısından halkın seçtiği belediye eş başkanlarını ziyaret etmesi önemli olacaktı.
Kılıçdaroğlu’nun Van ziyaretinde söylediği sözler Cumhuriyet modernitesinin “ötekilere” yönelik siyaset anlayışında bir değişiklik olmadığının ifadesidir. Yıllardır Kürt ve Alevilik karşıtı üzerinden inşa olan resmi ideoloji ve takipçisi olan partiler aynı frekansta yayın yapıyorlar. “Kendi tarihsel hakikatinizden vazgeçin, bize biat edin, biz sizin adınıza düşünürüz” görüşü, “Türklük Sözleşmesi’nin” önemli bir maddesidir.
İsimleri, söylemleri, kullandıkları kavramlar farklı olsa da söz konusu “ötekiler” olunca resmi ideolojinin bütün partileri aynı zihin kodlarıyla cümle kuruyorlar. Kılıçdaroğlu’nun: “Kayyum uygulamasına son verilmesini, seçimle gelenin seçimle gitmesini istiyorsanız, oyunuzun değeri olsun istiyorsanız bize katılacaksınız. Düşüncesini ifade etti diye hapse atılan kişileri ya da düşüncesinden ötürü kimsenin hapse atılmasını istemiyorsanız, Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istiyorsanız, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize katılacaksınız” sözleri ince bir tehdit barındırmakla beraber birçok gerçekliğe de parmak basmaktadır.
Söylenen sözler analiz edildiğinde şu sonuçlara varılır: AKP- MHP koalisyonu en fazla Kürtlere zarar vermiş, Kürtlerin iradesine ket vurulmuştur. Olası seçimlerde Kürtler kilit konumdadır. Her iki masanın kaderi Kürtlere bağlıdır. Mevcut partiler ve kurucu akıl sorunları çözemez, çünkü sorunun kendisidir. Osman Kavala’nın mahkumiyeti ile Kürt siyaseti arasında bir ilişki vardır. Türkiye’deki egemen devlet aklı ve sosyo-politik kültür içerisinde sürekli yenilenen zihniyet toplumu dikey olarak bölen hakim millet anlayışıdır. Bu anlayış resmi devlet anlayışıdır, partiler üstüdür. Devletin kurucu aklı olduğunu söyleyen CHP bu anlayıştan kurtulmadığı müddetçe sorunları çözme gücünü kendinde bulamaz, karşıtlık üzerinden siyaset yapmanın ötesine gidemez. Resmi ideolojiye dayalı sosyal demokrat, halkçı anlayış Van’da hakim millet tasavvuru bakımından dinci, milliyetçi partilerin çokta gerisinde olmadığını dile getirmiştir.
Niye illa Selahattin Demirtaş? Kürt siyasetçilerden bir tek Selahattin Demirtaş mı zindandadır? Kürt siyasetinin mor rengi olan Gülten Kışanak, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel, Leyla Güven, Figen Üstündağ eş başkanlık, eş sözcülük yapmadılar mı? Kürt siyasetinin Demirtaş’la özdeş tutulması hangi aklın ürünüdür, ne anlama geliyor?
Siyasette değişim ve dönüşüm yerine sadece karşıtlık üzerinden varlık gösteren siyaset anlayışı, siyasi öznelerin değişimi, şeklindeki yaklaşımlar yıllardır denenmiş ve çözüm üretememiştir. Etnik ve dini kimliklere ve bu kimliklerin taleplerine yönelik “ötekileştirici” bakış açısı değişmezse kriz ve kaos hali sürekli kendini yeniler. Türkiye’de sürekli kriz siyasetinden kurtuluşun tek çaresi zihniyet ve yapılanma birlikte ele alınırsa, demokratik siyasetin önü açılır, sorunlara çözüm üretebilir.
Toplumsal inşaya ivedilikle ihtiyaç duyulduğu bir dönemde zamanın ve mekanın ruhuna uygun söz söylemek bilgelik belirtisidir. Van’da halkın demokratik taleplerinin karşılanmasını “gelin bize katılın” şartına indirgenmesi, iktidara gelindiğinde nelerin yapılacağının söylemiydi.
Seçimlerin konuşulduğu bu günlerde toplumsal krizin ötesinde toplumsal kaosun yaşandığı bilinen bir gerçektir. Bu kaosun aşılmasının tek yolu toplumsal yeniden inşa siyasetidir. Bu inşa eski akılla, eskinin zihinsel kodları ile tamamlanmaz. Ülkenin farklılıkları ile eşit ve özgür yurttaş temelinde birlik siyaseti hem kazandırır hem de kaos aşılabilinir.
Her kriz ve kaos yeni bir akılla aşılmıştır. Tekçi zihniyetin ideolojik kimliği ile sorunların çözülmeyeceğinin en gözde laboratuvarı Türkiye’dir.