Van’da çok sayıda kurum ve siyasi partinin katılımıyla düzenlenen açıklamada, ‘Başta İmralı Adası’nda Sayın Abdullah Öcalan şahsında uygulanan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit sonlandırılmalıdır’ dedi
Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAY-DER) PKK Lideri Abdullah Öcalan üzendeki ağırlaştırılmış tecrit ve cezaevlerinde artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla basın açıklaması düzenledi. Sanat Sokağında düzenlenen açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl ve ilçe örgütlerinin yanı sıra, Tevgera Jinên Azad (TJA), SERHAT-GÖÇ, Dil Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği (ARSİSA), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi, Aryen Sanat, STAR Kadın Derneği, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), YYÜ Bilim Antropoloji, Sanat ve Kültür Derneği (BASK-DER) Barış Anneleri Meclisi, tutsak yakınları ve birçok yurttaş katıldı. “Hasta Tutsaklara Özgürlük” pankartının taşındığı açıklamayı TUAY-DER yöneticisi Adil Koçak okudu.
İnsanlar ölüme mahkum edilliyor
Cezaevlerinde yaşanan anti-demokratik uygulamalarla başta yaşam hakkı olmak üzere birçok hakkın ihlal edildiğine dikkat çekilen açıklamada, “Uzun bir süredir temel hukuk ilkelerinin rafa kaldırılarak OHAL yasaları ve uygulamaları ile yönetilen cezaevleri, Covid-19 pandemisi ile birlikte yaşam hakkı başta olmak üzere yoğun hak ihlallerinin merkezi haline gelmiştir. Bir yandan ulusal ve uluslararası hukuk ilkelerini hiçe sayarak binlerce insanı cezaevlerine dolduran hükümet, gayrı insani koşullardan dolayı hastalanan tutsakları ölüme mahkum etmekte. İnfazı biten tutsakların infazlarını yakmakta, tutsakları ailelerinden binlerce kilometre uzaktaki cezaevlerine sürgün etmekte, işkencenin her türlü yöntemini uygulamakta, çıplak aramalara tabi tutmakta, sağlık hizmetlerine erişim hakkını, iletişim hakkını, adalete erişim hakkını ortadan kaldırmakta ve sosyal faaliyetlerini kısıtlamaktadır” denildi.
Doğal ölüm değil
En son Batman Beşiri T Tipi cezaevinde tutsak bulunan Sıddık Uğur’un şüpheli bir şekilde yaşamıını yitirdiğini ancak kayıtlara “doğal ölüm” olarak geçtiği ifade edilen açıklamada “Hepimiz biliyoruz ki; cezaevlerinde doğal ölüm olmayacağı gibi hiçbir ölüm de normal kabul edilmemelidir. Son 1 yılda Mehmet Ali Çelebi, Bangin Muhammed, Abdülrezzak Şuyur, Halil Güneş, Sinan Kaya, Şervan Can Güder, Mehmet Hanifi Bilgin, Vedat Erkmen, Ramazan Turan, Ferhan Yılmaz ve son olarak Sıddık Uğur yaşamını yitirmiştir” ifadelerine yer verildi.
İntihar değil
Yaşanılan ölümlerin doğal ölüm olmadığı ve özellikle genç yaşta yaşamını yitiren tutsaklara yönelik kalp krizi ve “intihar” açıklamalarının kamuoyu tarafından da kabul görmediği belirtilen açıklamada, şöyle denildi: “En temel hak olan yaşam hakkının bu denli ihlal edildiği cezaevleri tümden ölüm evlerine dönüşmüştür. Tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele, yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleri ile birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı muameleler ve ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması, havalandırma boşluklarının tel örgülerle çevrilmesi vaka-i adliyeden sayılıyor artık” ifadeleri kullanıldı.
Tecrit sonlandırılsın
Her yıl onlarca ağır hasta tutsak tedavi edilmediği ya da tahliye edilmediği için yaşamını yitirmektedir. Tüm yaşanan bu sorunların temeli, Sayın Abdullah Öcalan şahsında İmralı Adası’nda başlatılan ve tüm cezaevlerinde uygulanan tecrit uygulamasıdır. Bugün ise Sıddık Uğur tecrit altındayken şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Bu temelde başta İmralı Adası’nda Sayın Abdullah Öcalan şahsında uygulanan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit sonlandırılmalıdır. Türkiye’de anti demokratik uygulamalar son bulmadıkça cezaevleri dolmaya devam edecektir. Kobani kumpas davası ve benzer davalar bu anti demokratik uygulamaların ve hukuksuzluğun yakın dönemdeki en önemli örneklerdir. Hukuk devletine ve demokrasiye dönüşün yolu ancak ve ancak devam eden mutlak tecridin kaldırılması, çatışmalı ortama son verilmesi ve hukuk ilkelerine geri dönüşle mümkün olacaktır.”
Hükümete çağrı
Açıklamanın devamında talepler şöyle sıralandı: “Şüpheli ölümler konusunda sorumluların hukuk önünde hesap verilmesi, cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin önüne geçilmesi, keyfi yasakların durdurulması, hasta tutsakların sağlığa erişim hakkının insan onuruna yakışır bir hale getirilmesi, düşüncelerinden dolayı daha fazla insanın cezaevinde atılmaması daha fazla insan hakları ihlalinin olmaması için bu sürdürülen tutuklama furyasının sonlandırılması, Kobani kumpas davası başta olmak üzere açılan hukuksuz davaların düşürülmesini talep ediyoruz, ağır hasta tutsakların durumuna ilişkin çözüm sağlanması amacıyla bir an önce girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz. “
Açıklamanın sonunda İzmir, İstanbul, Diyarbakır ve Van’da devam eden Adalet Nöbetleri’ne “ kenetlenmeye davet ediyoruz” sözleriyle çağrı yapıldı.
Eylem alkış ve “Biji berxwedana zindana”, “ Siyasi tutsaklar onurumuzdur” sloganları ile son buldu.
VAN