Türkiye’nin Kürt halkına yönelik saldırılarına ilişkin BM’ye açık mektup yazan avrupalı kadınlar biri olan İtalyan gazeteci Benedetta Argentieri, Türkiye’nin hem mülteci krizini hem de NATO üyesi olarak konumunu koz olarak kullandığını, bu nedenle dünyanın sava suçuna sessiz kaldığını belirtti
AKP-MHP iktidarının Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile yaptığı işbirliği sonucu 17 Nisan’da Federe Kürdistan Bölgesi’ne yeniden başlatılan saldırılar kesintisiz sürüyor. Avaşin, Metina ve Zap bölgelerinde yoğunluklu olan saldırılardan bugüne kadar bir sonuç alınmazken, Kürt halkı ve dostları saldırıların biran önce sonlanmasını istiyor. Saldırılar ile eş zamanlı olarak Irak hükümeti ortaklığıyla Şengal’e, Maxmur’a ve çeteler eli ile de Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılar başlatılmıştı. Kürt halkının kazanım elde etmesini istemeyen AKP-MHP iktidarının bu savaş siyasetine karşı ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya gibi hegemon güçlerden bir tepki gelmezken, Birleşmiş Milletler’in (BM) bu süreçte rolünü oynamaması da tarafsız olmadığına dair tartişmaları bir kez daha gündeme getirdi.
Kadınlardan BM’ye açık mektup
Tam da böylesi bir süreçte Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın örgütlemesi olan Kongra Star öncülüğünde dünya çapında tanınan pek çok aktivist, yazar, gazeteci ve kadın örgütü Kürt halkına dönük bu saldırılara karşı BM Genel Sekreterliği ve Kadın Örgütü’ne açık mektup yolladı. Judith Butler, Silvia Federici ve Angela Davis gibi dünyaca tanınmış kadınların imzası mektupta bulunuyor. Mektupta Türkiye’nin saldırıları BM Sözleşmesi ile gerekçelendirmesinin kabul edilemez olduğuna dikkat çekilerek, BM’nin bu saldırılara arka çıkmasını kabul edilmediği belirtildi.
Mektupta imzası bulunan ve geçen yıl PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Yunanistan’ın başkenti Atina’dan yola çıkarak İtalya’nın Napoli’ye kentine giden “Özgürlük Gemisi”ne katılan isimlerden biri olan İtalyalı gazeteci ve yönetmen Benedetta Argentieri, konuya dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Operasyonun asıl hedefi Kürtler’
Bu savaşın barış isteyen ve kendi paradigmaları çerçevesinde kendilerini yönetmek isteyen başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarına yönelik olduğunun altını çizen Argentieri, “Bunu belirtmenin hayati olduğunu düşünüyorum. Çünkü aksi takdirde Türk devletinin sınır ötesi suçlarını kavrayamazdık. Örneğin Sincar’da veya Maxmur’da ikamet eden birinin, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde bir Türk İHA’sı tarafından hedef alınabileceğini düşünmek korkutucu. Elbette bu operasyonun asıl hedefi Kürtlerdir. Beslendikleri paradigmaları çerçevesinde kendi kendini yönetme örnekleri, diğer insanlara bu projeye katılmaları için ilham verdi. Türkiye barışçıl bir Ortadoğu istemiyor, tam tersini istiyor” yorumunda bulundu.
Seçimler öncesi zafer arayışı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gelecek yıl yapılması planlanan genel seçimlerden önce savaş ile bir zafer arayışı içinde olduğunu söyleyen Argentieri, ülkede ekonomik krizin derinleştiğini, TL’nin dolar karşısında yüzde 44’lük bir değer kaybının olduğunu ve enflasyonun yüzde 77’lerde olduğunu belirterek, Tayyip Erdoğan’ın bu başarısızlığının görünmemesi için gözleri savaşa çevirmeye çalıştığına işaret etti.
Kürt özgürlük mücadelesi ile tanışma
2014 yılından bu yana Kürt özgürlük hareketi ile yakından ilgilendiğini fakat sınırlı bilgiye sahip olduğunu paylaşan Argentieri, Rojava’ya gittikten sonra daha geniş bilgiye sahip olma şansı bulduğunu kaydetti. Kürt özgürlük mücadelesinin bütüncül yaklaşımına hayran kaldığını ifade eden Argentieri, “Kapitalist Modernite eleştirisi ve en önemlisi sadece Kürdistan’a değil tüm dünyaya uygulanması önerilen Demokratik Konfederalizm alternatifi dikkatimi çekti” diye ekledi.
Dünya Türkiye’nin yaptıklarına sessiz
Türkiye’nin Federe Kürdistan saldırılarında kimyasal gaz kullanımı ve uluslararası kamuoyunun buna olan sessizliğine de değinen Argentieri, ülkelere göre farklı standartlar uygulandığını belirtti. “Kürdistan’da yaşananlar Ukrayna’da olanlardan çok da farklı değil” diyen Argentieri, “Türkiye diğer ülkeleri işgal ediyor ve yerel halkı şiddet ve güç kullanarak asimile etmeye çalışıyor. Rusya gibi Türkiye de sivilleri katlediyor ve yasak silahlar kullanıyor. Bununla birlikte, Türkiye’nin hem mülteci krizlerini hem de küresel ölçekte bir NATO üyesi olarak konumunu koz olarak kullanması nedeniyle kimse müdahale etmiyor. Elbette çifte standartların olduğunu görmek içler acısı” sözleri ile dünya kamuoyunun ikiyüzlü yaklaşımına dikkat çekti.
‘Tecrit insanlık dışı’
Argentieri devamında da İmralı’da 23 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt ve dünya halkları için pozisyonuna da dikkat çekti. Abdullah Öcalan’a dönük tecridin her geçen gün daha da ağırlaştırıldığını vurguladı. Argentieri, “Birini uzun süre tecritte bırakmak insanlık dışıdır” sözleriyle de tepki gösterdi. Bu durumun Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’nın 7’nci Maddesi’nde işkence olarak tanımlandığının altını çizen Benedetta, “Öcalan bu yirmi yılda defalarca barış görüşmeleri için çağrıda bulundu ve PKK birçok kez tek taraflı ateşkes yaptı. Elbette Türkiye’nin, özellikle iktidar partisi AKP’nin Kürt sorununa bir çözüm bulmak istemediği ortada. Tam tersi savaş istiyor. Ve şimdi saldırılarını artıyor. Bu çok endişe verici. HDP’nin 2019’da kazandığı 65 belediyeden 59’una hükümet şiddet ve yıldırma yolu ile kayyım atadı. Bu da baskıların bir boyutuydu” dedi
Kürt halkına şuan yapılanın saldırının ötesinde bir soykırım olduğu değerlendirmesinde bulunan Argentieri, AKP’nin bu sorunlara çözüm bulmak ve müzakereye gitme gibi bir yönelimin olmadığını dile getirdi. AKP için “İdeolojik bir savaş veriyorlar. Özgürlüğe ve demokrasiye inanan herkesle savaşıyorlar” yorumunda bulunan Argentieri, kısa süre önce NATO’ya üye olmak isteyen Finlandiya ve İsveç’ten Kürt aktivistleri teslim etmeleri için baskı yapılması örneğini verdi.
Yeni demokratik sistem korunmalı, desteklenmeli
Argentieri, son olarak da Kürt özgürlük mücadelesinin, yıllardır mezhep savaşlarının sürdüğü ve şiddete tanıklık eden Ortadoğu’ya barışın yolunu açacak olan bir alternatifi olduğunu belirterek, “Özgürlüğe ve demokrasiye inanan herkes, Rojava’da halkların rol aldığı ve kurmaya çalıştıkları yeni demokratik sistem ile bunun kurulmaya çalışıldığı diğer yerleri desteklemeli ve korumalıdır” diye seslendi.
HABER MERKEZİ