Veli Saçılık
Başta Süleyman Soylu olmak üzere AKP-MHP trollerinin hepsi uzun zamandır “15 Temmuz’da yarım kalan işi tamamlayacağız” nakaratını tekrarlıyor. 15 Temmuz kontrollü darbe girişimi sonrası, Cemaatçileri tasfiye etme bahanesiyle tedavüle konulan “kontrollü faşizm” uygulamaları korku iklimi yaratma, emekçileri ve muhalefeti susturmak için çok işe yaradı. Anayasa ve kanunlar, Saray Rejimi için sadece bir dekora dönüştü. Devletin kurumları birer parti teşkilatı haline gelirken, Ülkü Ocakları da devletleştirildi. Tüm bunlara rağmen Saray Rejimi kendini rahat ve garantide hissetmiyor. Ekonomik buhran ve siyasal krizler Saray Rejimi’ne ecel terleri döktürüyor. Rejim, eskisi gibi kitleler üzerinde etki yaratamadığı ölçüde baskı-şiddet araçlarına abanıyor. Sarayın sütunları çatırdayıp, seçim kazanma ihtimali ortadan kalktıkça, “Allah’ın lütfu” olarak gördükleri 15 Temmuz kontrollü darbe girişimine benzer tezgâhlar tertipleyip iktidarı vermeme planları karpuz kabuğu misali havuz medyasına, AKP’nin akillerinin aklına düşüyor.
Akit TV’de “15 Temmuz kursağımızda kaldı, benim listem hazır” diyen Sevda Noyan’ın sözlerinin bir benzerini S. Soylu, “15 Temmuz’da yarım kalan işi tamamlamakta tereddüt etmeyiz” sözüyle tekrarladı. Bu tehdidin muhatabının doğrudan CHP olduğu anlaşılıyor. K. Kılıçdaroğlu’nun kulağına fısıldanan “seçim günü SADAT’çılar silahla sokağa çıkacak” istihbaratını da bu doğrultuda düşünmek gerek. HDP’li seçilmişleri esir alan, Kürt halkının seçme iradesini kayyımlarla yok eden Saray Rejimi, “doğal olarak” aynı şeyi genel seçimlerde de denemek istiyor. “Terörle iltisak” denilerek Van’da, Diyarbakır’da, Hakkari’de ve onlarca ilde halkın iradesi yok sayılabiliyorsa eğer “terörle iltisaklı olanlarla iltisaklı olan” Millet İttifakı’na neden sandıkla iktidar teslim edilsin?! Saray Rejimi, “Kürt laboratuvarı”nda deneyip sonuç aldığı yöntemi Millet İttifakı’na karşı SADAT aracılığıyla uygulayabileceğini düşünüyor. SADAT yöneticisi Ersan Ergür’ün “Bu vatanı, Türkiye düşmanlarıyla işbirliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz” sözü, seçim savaşlarının başladığını gösteriyor.
“15 Temmuz’da yarım kalan iş” korosunu ciddiye almak gerekli. Mahkeme, kanun denetiminden uzun zamandır uzak olan rejim yanlıları açık sözlü beyanlarda bulunuyorlar. Ayrıca, 6-7 Eylül, Maraş, Çorum, Sivas vb. birçok katliamı tezgahlamış olan Gayrı Nizami Harp kontra örgütlenmesinin kanlı mirasını devralan faşist, siyasal İslamcı egemen siyasetin provokasyon yaratma deneyimini küçümsememek gerekir. Şahsen “yarım kalan iş” metaforunu ilk Ulucanlar Cezaevi katliamı sonrasında duymuştum. 2000 yılında Burdur Cezaevi müdürü Kâtip Özen, “Ulucanlar’da yarım kalan işi Burdur’da tamamlayacağız” diye bağırmıştı bize. Bu tehditten birkaç gün sonra benim kolumun dozerle koparıldığı, çok sayıda tutsağın yaralandığı kanlı bir cezaevi operasyonuna maruz bırakıldık. Burdur saldırısı da yeterli olmadı ve “yarım kalan iş” 19 Aralık cezaevi katliamıyla nihayete erdirildi. Tıpkı 1937 Dersim katliamında, “yarım kalan iş”in 1938’de tamamlanması gibi.
Ağızlarında hep bir kan tadı var. Kana susadıkça yeni saldırılar peşinde koşuyorlar. Bu defa ihale büyük! “Yarım kalan iş”in Kürtlerle, Alevilerle, devrimcilerle sınırlı olmadığı anlaşılıyor. AKP-MHP’li olmayan, Saray’a biat etmeyen herkesin terörle iltisaklı sayıldığı, kara listeler oluşturulduğu, tezgâhlanan bir pogrom sonucunda listelerdekilerin toplama kamplarına sevk edileceği yönündeki iddialar rejim yanlıları tarafından yayılıyor. Bu iddiaları ciddiye almak ile korku ikliminin oluşmasına aracılık etmek arasındaki ince çizgiye de dikkat etmek gerekir tabii ki.
Saray Rejimi, militarist güç, para ve devlet olanakları sayesinde hala çok güçlü olsa da “yarım kalan iş”i tamamlamaya ömrü yetmeyecek gibi görünüyor. İçteki çözülme, rasyonalite kaybı yandaşların rejime olan güvenini sarsıyor. Saray içinde dönen taht kavgaları ani bir sarsıntı anında Saray darbesi olasılığını bile içinde taşıyor. 15 Temmuz’da kilit noktada yer alan ulu-sağcı kanat, taşların yerinden oynadığını düşündüğü anda “yarım kalan iş” olarak Cemaatin eski ortağı AKP’nin tasfiyesine yönelerek kendi mevcudiyetini garanti almaya kalkışabilir. Neticede Saray’da işler hiç de kolay değil. Ava giderken avlanmak, bir tutam ot için yardan yuvarlamak… her şey olasılık dahilinde.