PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin tartışıldığı konferansın sonuç bildirgesini paylaşan İHD’li Nuray Çevirmen, mutlak bir iletişimsiz halinin yaşandığını ve bu durumun Türkiye’nin iflası ile sonuçlanabileceğine dikkat çekti
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD, Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” başlığıyla Elit World Oteli’nde konferans düzenledi. Üç oturumluk konferansın ardından sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesini İHD Merkez Yürütme Kurulu üyesi Nuray Çevirmen okudu. Türkiye yönetim ve hukuk pratiğinde hemen her dönem yapısal bir sorun olduğunu ve bunun ayrımcılık, ötekileştirme sorunu olduğunu söyleyen Çevirmen, bu durumun son çeyrek yüzyılda çok ciddi bir demokrasi ve hukuk krizine dönüştüğüne vurgu yaptı.
Ötekileştirmenin hedefi: Tutuklular
Özellikle bu durumun en çok ve şiddetli bir biçimde yaşandığı mekanların başında cezaevleri geldiğinin altını çizen Çevirmen, “Son 15 yılda değişen her ceza ve infaz yasası ile bu durumun daha da derinleştiğini ifade eder. Ayrımcılığa hem infaz rejimi hem de hapishanede tutulma koşulları itibari ile en fazla siyasi mahpuslar maruz kalmaktadır. TMK’nin ve TMK ile bağlantılı ceza kanunu, usul kanunu ve infaz kanununun siyasi mahpuslar aleyhine hükümleri kaldırılmalı ve uygulama sorunları bir an önce giderilmeli, AİHM kararlarının gereği yerine getirilmelidir. Özellikle hasta mahpuslar Adli Tıp Kurumunun siyasi saiklerle verdiği olumsuz kararları ya da ‘toplum güvenliği’ biçimindeki muğlak ve öngörülemez gerekçe ile sistematik ayrımcılığa uğramakta, yaşanamaz şartlarda yaşamaya ya da ağırlaşan sağlık sorunları nedeniyle hapishanelerde ölümle yüzleşmeye devam etmektedir” dedi.
Çözümsüzlük tecriti derinşleştiriyor
Konferans olarak ayrımcı infaz uygulamalarının en belirgin yaşandığı yerin İmralı olduğuna dikkat çeken Çevirmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Olağanüstü ve ayrımcı tespiti eder. İmralı’da Abdullah Öcalan ve diğer mahpuslar üzerinde mutlak iletişimsizlik haline bürünen tecrit uygulamalarının Kürt Sorununda çözüm ya da çözümsüzlük yaklaşımlarıyla doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Çözümsüzlük siyasetinin sürdürülmesi her dönem tecridi derinleştirmiştir. Tersinden İmralı’da Öcalan ile görüşme ve diyalog kanallarının açıldığı dönemler Türkiye’de Kürt sorunun barışçıl çözümünün tartışılabildiği ve demokrasi kültürünün yükseldiği dönemlerdir” diye belirtti.
Sonuç iflas olur
“Tecride karşı çıkış, barış için önemli bir adımdır” diyerek, sözlerini sürdüren Çevirmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “İmralı’da uygulanan bu ağır tecride karşı hukuksal ve siyasal açıdan itirazı yaygın ve daha kapsamlı hale getirmek gerekmektedir. Tecride karşı çıkışın üzerindeki tecridin de kırılması gerekir. Dünya örneklerinde yaşadıkları etnik ve kimlik sorunlarını salt askeri yöntemlerle çözmeye çalışan devletlerin günümüzde tekleşen, yozlaşan ve ekonomik olarak da iflas eden halleri bilinmektedir. Sorunlarını diyalog ve barışçıl yollarla çözen ülkelerin yaşadığı gelişmişlik seviyesi ortadadır. Bu şartlar altında halen tecrit siyasetinde ısrar ve sınır ötesi operasyon adı altında yaygınlaştırılmaya çalışılan savaş ve çatışma siyasetine karşı yaşam siyaseti savunulmalıdır.”
Son bulmalı
Ayrımcı uygulama ve siyasetin derhal son bulması, ağır hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavi haklarının sağlanması gerektiğine işaret eden Çevirmen, “Ölünceye kadar hapislik biçimindeki ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi AİHM kararları ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiyeleri doğrultusunda sona erdirilmelidir. İmralı Hapishanesi kapatılmalı, İmralı tecrit sistemi ortadan kaldırılmalıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü, toplumsal ayrışma üreten her soruna eşit-ortak yaşam temelinde yaklaşılması, ekonomik refah ve toplumsal adaleti hedefleyen bütünlüklü bir toplumsal barış projesinin hayata geçirilmesi ülkemiz açısından elzemdir. Konferansımız bu sonuç ve önerilerini kamuoyu ile paylaşmaktan onur duyar” dedi.
İSTANBUL