Madencilik sektöründe 10 yılda bin 42 emekçi yaşamını yitirdi. Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu: ‘Soluduğu gaz ve toz yoluyla kaç işçinin teker teker öldüğü konusunda bir veriye sahip değiliz’
Çalışma koşulları en ağır mesleklerden olan maden işçileri, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla da boğuşuyor. Soma ve Ermenek gibi toplu ölümlerin yaşandığı madenlerde sürekli işçi ölümleri yaşanıyor.
Kömür çıkarırken ortaya çıkan gaz ve tozlardan kaynaklı meslek hastalığına yakalanma oranları çok yüksek. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 2010-2020 arasında çıkardığı verilere göre madencilik sektöründe 10 yılda bin 42 emekçi yaşamını yitirdi. Bu süre içinde yaşanan toplam kazaların sayısı tüm sektörlerdeki toplam kazalara oranı yüzde 5. Rapora göre meslek hastalıkların yüzde 73’ü kömür ocaklarında tespit edildi.
MA’dan Tolga Güney’e konuşan Bağımsız Maden İşçileri Sendikası (Bağımsız Maden-İş) Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, “Soluduğu gaz ve toz yoluyla kaç işçinin teker teker öldüğü konusunda bir veriye sahip değiliz” dedi
Yapılan eylemler
2015 yılına kadar en dip ücretleri alan maden işçilerinin, Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle görece refaha kavuştuklarını ifade eden Aksu, bugün ki döviz ve enflasyonun yüksek olması, kiraların ve market fiyatlarının fahiş olduğu için yaşayabilmenin mümkün olmadığını aktardı. Yasanın eksik kaldığı bir noktanın da emekli hakkıyla ilgili olduğuna değinen Aksu şunları söyledi: “Yasaya göre madenci 2015 tarihine kadar tek asgari ücretle çalıştığı dönem nedeniyle emekli olanca maaşı düşüyor. 9 bin TL maaş alan işçi, emekli olunca 2 bin 500-3 bin TL emekli maaşı alıyor. Bundan kaynaklı madenci ya tekrar madende ya da başka yerde çalışmak zorunda kalıyor. Bedenen o işi yapabilecek durumda olmayan işçi çalışmaya devam etmek zorunda kalıyor. Bu da iş cinayeti riskini arttıran bir etmen. Sendika olarak bununla ilgili ocak ayı itibariyle bir mücadeleye başladık. Eylemler, yürüyüşler yaptık. İşçilerden oluşan bir heyet mecliste grup başkan vekilleriyle görüştü. Sonuç alana kadar mücadele edeceğiz.”
Bu çalışma tarzı nedeniyle..
Özellikle Soma’da 301 madencinin yaşamının yitirmesinin ardından madenlerin klasik usulden çıkarıldığını aktaran Aksu, madenlerin tam mekanizasyon denilen büyük makinalarla devasa kömür alanları açarak çalıştığını kaydetti. Yoğun teknolojili çalışmanın doğanın metalaştırılmasını ve işçileşmeyi arttırdığına dikkati çeken Aksu şöyle devam etti: “Bu yüksek döngüyle çalışmanın işçilerin hayatlarına uzun sürede ciddi etkileri var. Kazma ile yeraltında kömür çıkarmakla dev hiltilerle keserek kömür çıkarmak farklı. Havaya yayılan toz partikül sayılarının artıyor ve hangi maskeyi kullanırsan kullan o tozu soluyorsun. Akciğerlere işleyen bu tozlar 30’lu yaşlarda işçinin ciğerini tüketiyor. Doğrudan kazayla ölüm değil uzun vadede işçinin beden ve ruh sağlığını kaybettiği vakaların artacağını düşünüyoruz. Bazı yerlerde 8 yıldır bu teknoloji kullanılıyor. 3-5 yıl daha geçince göreceğiz ki çok sayıda insan bu çalışma tarzı nedeniyle beden ve ruh sağlığını kaybetmiş olacak.”
Veriler gizleniyor
İşçilerin meslek hastalığına yakalanma sayısı ve oranlarına ulaşamadıklarını dile getiren Aksu, vaka sayısını ve işçinin durumunu sadece işverenin görebildiğini söyledi. Bu durumdan işçilerin işten çıkarılıp kendilerine geldikleri zaman haberdar olduklarını aktaran Aksu, “Kaç tane madencinin kansere, akciğer, kalp ve romatizmal hastalıklara yakalandığını bilemiyoruz. Soluduğun gaz ve toz yoluyla kaç işçinin teker teker öldüğü konusunda bir veriye sahip değiliz. Bu devlet sırrı gibi gizleniyor. Sıklıkla bize başvuranlar ‘İş yeri hekimi sen artık madende çalışamazsın dedi’ diyor. Kıdem ve ihbarını verip işten çıkarıyorlar. İşverende 6 ayda bir yapılmış ciğer filmi testleriyle işçinin hastalığındaki ilerlemeyi görüyor. ‘Bunun haklarını verip çıkarmazsam bakım maliyetleri benim üzerime kalır’ ya da tazminatlar ağır olur diye düşünüyor. Böylece meslek hastalığının ispatlanmasının önünü kapatmış ve maliyetten kaçmış oluyor” ifadelerini kullandı.
Meslek hastalıkları hastanesi yok
Madencilik yapılan bölgelerde meslek hastalıklarıyla ilgilenen hastaneler olmadığına dikkati çeken Aksu, şöyle devam etti: “İşçinin işyeri hekimi üzerinden Soma Devlet Hastanesine oradan Celal Bayar’a oradan Dokuz Eylül’e sevk edildiği bir silsile var. Burada sadece bu amaçla kurulan bir hastaneye ihtiyaç var. Sadece maden işçilerine odaklı ve bu konuda uzman bir maden hastanesinin açılması gerekir. Buradaki hastalık verilerinin altı ayda bir kamuoyu ile paylaşılması gerekir. Bunlar gizlenmesin ki soruna çare üretilebilsin. İşçi sağlığı iş güvenliği kurallarının yerine getirildiğiyle ilgili toplumda bir rahatlama oluşabilsin. Bu olmayınca işverenin anlattığı hiçbir teze inanmamayı ilke olarak benimsiyoruz.”
Denetimsizlik
Madenlerde kitlesel bir çalışma olduğunu anımsatan Aksu, şirketlerin kar hırsı nedeniyle yeni toplu katliamlar oluşma riskinin hep olduğunu söyledi. Şirketleri doğrudan uyararak duruma el attıklarını dile getiren Aksu, “En son Polyak Madencilikte bir yanma olayı gerçekleşti. Konuyu hem işçilerin hem mühendislerin hem de işverenden dinledik. Olayın sıkışan gazın oksijen kaynağı kullanımı sonrası bir anda yanması ile olduğunu tespit ettik. Sonra işveren yer altında oksijen kaynağı ile işlem yapmama kararı aldı. Bu müdahalemiz olmasa bunun çözümü mümkün olmayacak ve daha büyük felaketler yaşanacaktı. Bunun için sendikaları, ilgili mühendislik odalarını, üniversiteleri, hekimleri kapsamayan bağımsız bir denetleme kurulu kurulaması gerekir. İşverenin kar döngüsünü öne çıkaran değil işçinin canını, iş koşullarını öne çıkaran bir yaklaşımı açığa çıkarmak gerekiyor” diye aktardı.