Karakol pencerelerinin kötü bir huyu var. En kritik zamanlarda açık oluyor ve sanıkların atlamasına fırsat veriyorlar. Guiseppe Pinelli vakasında da aynı şey oldu. Dario Fo’nun yazdığı gibi: bir kaza sonucu…
Arif Mostarlı
“10.30 civarında gelip Pino’yu sorguya aldılar. Komiser Calabresi ve diğer ikisi. Calabresi’nin o odada olmadığını söyleyen, utanmaz bir yalan söylüyordur. Calabresi oradaydı, o odaya girdi ve sonra da oradan kimse çıkmadı. Gecenin bir yarısıydı, inanılmaz bir sessizlik vardı. Sonra sesler geldi, bir kargaşa, kavga gibi, sanki mobilyalar, sandalyeler devrildi. Hemen iki polis gelip yüzümü duvara dayadı ve bana ‘atladı’ dediler…”
Tek tanık anlatıyor. ‘Pino’yu en son sağ olarak gören tek tanık: Koridorda sorgulanmak üzere bekletilen Pasquale Valitutti.
Bir başka anlatım ise şöyle: “Pinelli ısı nedeniyle aralık bırakılan pencereye doğru aniden, kedi gibi bir sıçrama yaptı ve kendini boşluğa attı.”
Bu sözlerin sahibi ise, Komiser Luigi Calabresi’dir.
Yoldaşlarının ‘Pino’ diye tanıdığı Giuseppe Pinelli’den söz ediyoruz. Dario Fo’nun ünlü ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’ oyunuyla ölümsüzleştirilen demiryolu işçisinden…
Tükenmez bir enerjiyle
15 Aralık 1969 gecesine gelmeden önce, dolu dolu bir hayat yaşamıştı Pinelli. 21 Ekim 1928’de Milano’nun işçi sınıfı mahallesi Porta Ticinese’de doğmuş ve çok küçük yaşlardan itibaren önce ayak işlerinde, daha sonra ise depo işçisi olarak çalışmıştı. Yine de okumaya ve kendini yetiştirmeye hep zaman buldu ve bunu yaşamı boyunca hiç ama hiç değiştirmedi.
1945’te yayına başlayan Il Libertario gazetesinin etrafında toparlanan anarşist gençler arasında Pinelli de vardı. 1954’te demiryollarında tesisatçı olarak işe girdi ve ertesi yıl Licia Rognini ile evlendi; Silvia ve Claudia isimli iki çocukları oldu. Ama düzenli tertipli bir aile evi değildi onlarınki. Sadece anarşistlerin değil, solun çeşitli gruplarından militanların gelip gittiği herkese açık bir buluşma, tartışma ve şenlik yeriydi.
Bu arada 1960’lar, Milan’daki anarşist hareketin büyüme yıllarıdır ve Pinelli, genç anarşistleri örgütleyenler arasında yer alırken, ayrıca anarko-sendikalist sendika USI’nin yeniden inşası için çalışmaktadır.
Patlamalar ve tutuklamalar
CIA ve İtalyan Gizli Servisi’nin başlattığı “Gerginlik Stratejisi” de tam bu zamanlara denk düşmektedir. Faşist örgütlere bombalamalar yaptırarak sola, anarşistlere yıkma biçiminde özetlenebilecek bu stratejinin amacı, kaos yaratarak daha sert önlemleri kışkırtmaktır. Ocak ve Aralık 1969 arasında neredeyse tamamı faşist kökenli 145 saldırı gerçekleştirilmiştir. 25 Nisan 1969’da da Merkez İstasyon ve Milano Fuarı’na yapılan iki saldırı da bu planın bir parçasıdır ve patlamalardan hemen sonra anarşist gruplara yönelik büyük operasyon başlamıştır. Pinelli, Milanlı anarşistlerin en “görünürde” olanıdır ve izin, celp vb. talepleri için zaten sık sık polis karakoluna gitmektedir. 12 Aralık 1969 günü de, Piazza Fontana saldırısından hemen sonra, Komiser Calabresi, Pinelli’yi karakola davet eder ve Pinelli, bisikletine atlayıp kendisi gelir. İçeride çok sayıda anarşist vardır, bir süre sonra kimileri bırakılır, kimileri cezaevine gönderilir ama Calabresi, Pinelli’yi gözaltı süresi geçtiği halde özellikle içeride tutar.
Pinelli, polisin iddialarının aksine sağlıklı, moralli ve neşelidir. Ta ki 15 Aralık gecesine kadar. Her şey gece yarısı olur. Calabresi’nin iddiasına göre Pinelli, Siyasi Büro’nun dördüncü kattaki penceresinden “aniden, kedi gibi bir sıçramayla” atlayarak düşmüştür! Aileye bazı gazeteciler haber verir; eşi Licia, kendisine neden haber verilmediğini öğrenmek için karakolu aradığında, “Vaktimiz yoktu” cevabını alır.
15-16 Aralık 1969 gecesi hastanede yaşamını yitiren Pinelli’nin cenazesi, 20 Aralık’ta binlerce kişinin katılımıyla uğurlanırken, eşi ve annesi Komiser Calabresi’nin yanı sıra o gece karakolda bulunan tüm görevliler hakkında cinayet, adam kaçırma suçlarından dava açar. Calabresi ısrarla olay sırasında karakolda olmadığını öne sürer ama bu bir yalandır. O gece sorgu odasında Calabresi’den başka, tuğgeneraller Panessa, Mucilli, Mainardi, Caracutta da vardır. Ama Pasquale Valitutti’nin açık tanıklığına rağmen mahkeme polisin iddialarını kabul eder. Bu arada, polis, ‘intihar’ iddiasından vazgeçerek raporlarını yeniden düzenlerken, “hastalık yüzünden dengesini yitirme” tezini öne sürmektedir.
Soruşturma, beklendiği gibi 27 Ekim 1975’e kadar oyalandıktan sonra takipsizlikle sonuçlanır. Ama artık bütün bu olup bitenler Komiser Calabresi’yi ilgilendirmemektedir; 17 Mayıs 1972’de “başka bir adalet” çoktan gelip onu bulmuş ve sabah 09.15’te evinin yakınlarındaki arabasına doğru yürürken cezalandırılmıştır. Cenazesi pek gösterişlidir elbette. Bir “adalet şehidi”dir o çünkü ve Papa John Paul II tarafından da “İncil’in bir tanığı ve kamu yararının kahramanca savunucusu” kutsanır ama bunların hiçbiri Pinelli cinayetini unutturmaya yetmeyecektir.
Pencerelere gelince… Onlar hâlâ açık duruyor ve biz dünyanın bütün karakollarında “kedi gibi” sıçrayarak beton zeminlere “düşmeye” devam ediyoruz!