Henüz 12 yaşındayken gözaltında katledilen Davut Altunkaynak’ın babası Aziz Altunkaynak, faillerin belli olduğunu söyleyerek, ‘Davayı uzatmaya çalışıyorlar. Bizi oyalayarak, gözlerini zamanaşımına dikmişler’ dedi
17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlenirken, Türkiye’de 90’lı yıllarda gözaltında kaybedilen, yargısız infaz edilen binlerce kişinin akıbeti halen bilinmiyor. Aileler, bazı cinayetleri işleyen faillerin yargılanması talebiyle yıllardan bu yana mücadele verirken, 90’lı yıllarda katledilenlerin failleri olan JİTEM elemanları, yargılandıkları davalarda peş peşe verilen beraat kararlarıyla ödüllendiriliyor. Şimdiye kadar Kızılağaç Davası, Derik JİTEM Davası, Bespin (Görümlü) Davası, Kızıltepe JİTEM Davası, Lice Davası, Cizre JİTEM Davası ve Kulp JİTEM Davası, verilen beraat kararlarıyla kapatıldı.
Diğer davaların akıbeti dolayısıyla Mardin’in Dargeçit’te 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında kaybedilen 3’ü çocuk 7 kişi ile uzman çavuş Bilal Batırır’ın faillerinin yargılandığı davada da “cezasızlık” endişesi yaşanıyor. Söz konusu davada ailelerinin verdiği mücadele sonucunda yıllar sonra cansız bedenleri bulunan Davut Altunkaynak (12), Seyhan Doğan (14), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21), Hikmet Kaya (24) ve Süleyman Seyhan’ın (57) failleri yargılanıyor.
Gözaltında kaybedildikten 23 yıl sonra Mardin’in Kızıltepe ilçesinde bir kuyuda kemiklerine ulaşılan 12 yaşındaki Davut Altunkaynak’ın babası yaşanan süreci Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ahmet Kanbal’a anlattı.
‘Devlet katletti, PKK yaptı dedi’
1993 yılında Dargeçit ilçesine bağlı Gelîkûr köyünün devlet tarafından yakılıp, boşaltılmasının ardından Tirîva köyüne göç ettiklerini belirten Altunkaynak, “1994 yılında orayı da devlet boşalttı. Biz de Dargeçit’e göç etmek zorunda kaldık. 1995 yılına kadar Davut hayvanlara bakıyordu. 1995 yılında 29 Ekim’de 2 öğretmen ve bir iş insanını devlet götürdü, katletti. PKK’nin yaptığını söylediler. Bunun üzerine Yüzbaşı Mehmet Tire ve Hurşit İmrem JİTEM’in tabur komutanlarıydı. Bunların intikamını alacaklarını söyleyerek, Dargeçit’te 50 insanı kayıt dışı şekilde gözaltına aldılar. Davut da içlerindeydi. Bir kısmını bıraktılar, 7 kişi kaldı” diye anlattı.
‘Annesine işkence yaptılar’’
Oğlunun gözaltına alınma sürecini “Önceki gün Seyhan Doğan’ı almışlardı. Sonraki gün bizim eve gelmişlerdi. Öğlene doğru eve geliyorlar. Davut’u soruyorlar. Annesi evde olmadığını söylüyor. Akşama doğru tekrar geliyor, soruyorlar, yine gelmediğini söylüyorlar. Bunun üzerine 15 gün önce doğum yapan annesini alıyorlar. Karakola götürüp işkence yapıyorlar. Davut’u soruyorlar. O da ‘belki yengesine gitmiş’ diyor. Orada bulunan korucu, yengesinin evini bildiğini söyleyerek, Davut’un annesini de panzere bindirip, Davut’u almaya gidiyorlar. Kapıyı kırarak girdikleri evde Davut’u alıp, annesiyle beraber karakola götürüyorlar” diye anlattı.
‘Korucu yerlerini gösterdi’
Jandarma Komutanlığında oğlunun Filistin askısına alındığını ve bu işkencenin annesine gösterildiğini belirten Altunkaynak, oğlunun annesinden su istediğini belirtirken, “Annesinin Davut’u son görüşü bu şekilde oldu” dedi. Yıllarca aradıktan sonra 2013 yılında kazı çalışmalarının başladığını dile getiren Altunkaynak, “Biz 5 cenazeyi Tirîva köyünde bulduk. 1994’den beri orada sadece asker vardı. Biz kazı çalışmasına başladığımızda emekli bir korucu birine yerlerini bildiğini söylemişti. Mehmet Coşkun gidip onu getirdi. Yeri gösterdi” dedi.
Kemikleri kendisi buldu
Dargeçit’teki kazıda Davut’u bulamadıklarını, ancak 2015 yılında Kızıltepe’de yapılan kazıda Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın cenazesi aranırken, Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un cenazesinin Tilzerîn köyünde bulunduğunu söyledi. Davut ile Nedim Akyön’ün cenazesini daha sonra 2015 yılında çobanların ihbarı üzerine Dîlan köyünde 120 metre derinliğindeki bir kuyuda bulduklarını ifade eden Altunkaynak, “Asker kuyuya indi biraz kemik buldu. Kemiklerin az olduğunu, kendimiz girmek istediğimizi söyledik. İzin vermediler, savcı gitti. Ben kendim indim kuyuya, ne kadar kendimi bıraksam o kadar derindi. Girdim, kemikleri, elbiseleri, ayakkabıları oradaydı” dedi.
Adli Tıp’tan sonuçların 2016’da gelmesiyle birlikte kemiklerin Davut ile Nedim Akyön’e ait olduğunu, diğer kemiklerin ise kime ait olduğunun tespit edilemediğini ifade eden Altunkaynak, Nusaybin’de sokağa çıkma yasakları olduğu için kemikleri Dargeçit’te defnettiklerini söyledi.
‘Kellecileri vardı’
2015 yargılama sürecinin başladığını ve dosyanın “güvenlik” gerekçesiyle Adıyaman’a gönderildiğini belirten Altunkaynak, 7 yıldır devam eden davaya sanıkların bir gün olsun getirilmediğini söyledi. Mahkemenin Adıyaman’a taşınmasının nedeninin ailelere “eziyet çektirmek” amaçlı olduğunu kaydeden Altunkaynak, “Bu insanlara hafif bir ceza verilmemeli. Mehmet Tire’ye, Hurşit İmren’e, karakol komutanı Mahmut Yılmaz’a, ömür boyu hapis verilmesi gerekiyor. Çeteleri vardı Dargeçit’te. Kellecileri vardı. Bunların adamlarıydı. Öldürün diyorlardı, öldürüyorlardı, alın diyorlardı alıyorlardı. Bu insanlara ağır cezalar verilmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Daha büyük kanıt var mı’
Adaletin olması durumunda sanıklara ağır ceza verileceğini belirten Altunkaynak, mahkemenin delil ve tanık istediğini belirterek, “Her türlü delil var. Annesi görmüş Filistin askısında. Daha ne delil olsun. Yengesi korucular ve askerlerin evinden götürdüğünü söylüyor. Davut ve Nedim kemikleri de çıkmış. Panzer şoförünün ‘infaza götürdük’ diye beyanları var. Mehmet Tire ile Xelîla’ya doğru gittiğini söylüyor. Mehmet Tire’nin gittiği yer ile panzerin gittiği yerin koordinatlarının aynı olduğu ortaya çıkmış. Bundan daha büyük kanıt var mı” diye sordu.
‘Gözlerini zamanaşımına dikmişler’
“Mahkeme bizden kamera kayıtları istiyor” diyen Aktunkaynak, “O dönem kamera kaydı nereden getirelim. Bunlar hepsi kanıt. Dönemin kaymakamı gözaltı olduğunu ama sayısını bilmediğini söylüyor. Devlet 5 yıldır tanık olarak dinlenecek savcıyı getiremiyor. Davayı uzatmaya çalışıyorlar. Bizi oyalayarak, gözlerini zamanaşımına dikmişler” ifadelerini kullandı.
‘Kürt değil de Batılı olsaydı’
Davut’un Kürt değil de Batılı bir çocuk olması durumunda mahkemenin sanıklara ağır cezalar vereceğini dile getiren Altunkaynak, “Ama Davut Kürt’tür. Kürtlerin çocuğudur diye kimse üzerine ağlamıyor. Mahkeme heyetinin vicdanı sızlamıyor. Çünkü Kürt’tür” dedi. Sanıkların dosyanın açıldığı gün tutuklanması gerektiğini belirten Altunkaynak, mahkemenin Kürt olmalarından dolayı davaya siyasi yaklaştığını söyledi.
‘Faili belli’
Devletin 90’lı yıllarda JİTEM tarafından kaybedilenler ile katledilenlere “faili meçhul” dediğini belirten Altunkaynak, şunları söyledi: “Faili meçhul değil. Faili belli. Faili meçhul denilen binlerce cinayet var. Failleri belli ama ismini faili meçhul koymuşlar. Bu insanların katilleri artık cezalandırılmalı. Az bir cezayla değil, ağır cezayla cezalandırılmalı.”
MARDİN