Türkiye’nin temel amacının Kürt varlığını ortadan kaldırmak olduğunu belirten DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, KDP’ye ‘işgal politikalarına karşı dur’ çağrısı yaptı.
Sincan Cezaevi’nde tutuklu Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, içerde ve dışarıda Kürt sorununda çatışmacı siyaseti esas alan iktidarın politikalarını, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi ve KDP’nin AKP ile girdiği ilişkilere dair değerlendirmelerde bulundu. Tuncel’in, Mezopotamya Ajansı için kaleme aldığı değerlendirmesinde Kürt kazanımları ortada kaldırmak için bir siyaset uygulanmaya çalışıldığını belirterek şu değerlemede bulundu : “Kürt halkının ulusal birliğini sağlamamış olması 21’inci yüzyılın şafağında Kürtlerin kazanımlarını da tehlikeye atmaktadır. Toplam nüfusu 40 milyonu aşan Kürtlerin büyük bir kısmı statüsüz yaşamaya mahkum edilmiştir. Emperyalistler tarafından coğrafyası dörde parçalanmış, sürekli çatışma zemininde tutularak Kürt halkının birliği ve özgürlüğü engellenmek istenmiştir. Kürtler yaşadıkları ülkelerin (İran, Irak, Suriye, Türkiye) zor ve zulüm politikaları ile karşı karşıya bırakılmıştır. Son 200 yıllık süreçte Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasında yaşanan siyasal, toplumsal, ekonomik gelişmelere bakarsanız Kürt halkının sadece statüsüz bırakılmadığını, Kürtlerin sürekli çatışma, savaş zemininde tutularak Ortadoğu’nun istikrarsızlaştığını, Ortadoğu ülkelerinin bu politika ile denetim altında tutulduğunu da görüyoruz.”
Tarihi hatırlatma
Türkiye’nin hem Suriye’de hem Irak’ta Kürtlere karşı yürüttüğü politikayı Kürtlerin doğru değerlendirmesi, Kürt varlığını ortadan kaldırmaya yönelik AKP-MHP-Ergenekon ittifakı tarafından güncellenen inkar, imha ve asimilasyon politikasına yol vermemesi gerektiğini belirten Tuncel, KDP’nin tutumuna dair şunları belirti: “Irak Federe Kürdistan Bölgesi yöneticilerinin bilerek veya bilmeyerek Türkiye’nin Osmanlı planına destek sunması, kendi küçük çıkarları, burjuva siyasetinin kısa vadede etkili olacağını düşünse de orta ve uzun vadede Kürt halkına, Federe Kürdistan halkı da dahil, kaybettirecektir. Kürdistan halkı bu gerçeği görmüş ve bunun için Türkiye’nin işgal politikasına ve KDP’nin Türkiye ile ortak hareket etmesine, ortak operasyona katılmasına büyük tepki göstermektedir. Bu toplumun ne kadar haklı olduğunu tarihsel gelişmeler de bize göstermektedir. Tarihin tekerrür etmemesi ancak tarihsel, toplumsal gelişmelerden ders çıkarmakla mümkündür. KDP’nin Kek Mesut’un Barzani ailesinin kendi yakın geçmişine bakması bile bugün içine düştükleri gafletin hatta ihanetin nasıl bir sonuca yol açacağını gösterecektir.”
KDP’nin bir siyasi partiden çok bir şirket gibi hareket ettiğini belirten Tuncel, şunları belirti: “Irak Federe Kürdistan’ı yönetenler kendi dar aşiret çıkarlarını esas alarak Kürt halkının istem ve taleplerini yok saymaktadır. Türkiye-İsrail-KDP arasında Kürdistan petrolü üzerine, Kürdistan’ın ekonomik kaynakları üzerine yapılan anlaşma belki kısa vadede ekonomik olarak bir getirisi olabilir. Ancak Kürtlere, Kürt siyasetine çok şey kaybettireceğini görmeleri gerekir. KDP bugün kendi tarihsel toplumsal misyonuna göre Kürt halkının eşitliği, özgürlüğü, Kürtler arası birlik, halklar arası dayanışmayı esas alan bir siyasi parti, hareket gibi hareket etmekten ziyade, bir şirket gibi hareket ettiği izlenimi verdiklerinin farkındalar mı acaba? Bir şirket toplumu, halkı değil kendi ekonomik çıkarlarını düşünür. Ama bir siyasi parti halkını, yoksul emekçi halkının yaşam koşullarını, ulusal onurunu, demokratik özgürlükçü katılımcı bir yönetimi düşünür. Halkın çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutarlar. Sonuç itibariyle bugün Türkiye’nin Irak sınırları içinde Federe Kürdistan bölgesindeki işgal girişimini hiçbir Kürt kabul etmez, etmemelidir. KDP Kürt halkının -Federe Kürdistan bölgesi de dahil- geleceğini etkileyecek, Kürt varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bu politikalara ortak olmamalıdır. Sayın Mesut Barzani verdiği sözün arkasında durup Kürtler arası birakujîye, siyasi birakujîye son vermeli ve Mela Mustafa Barzani’nin sağlamaya çalıştığı Kürt ulusal birliğinin sağlanması için çaba harcamalıdır.
İşgale karşı durmak gerekir
Tuncel’in değerlendirmesi Mesut Barzani’ye yönelik şu çağrı ile son erdi: “ Bizler cezaevinde olan Kürt siyasetçiler olarak yaşanan gelişmelerden rahatsızız ve kaygılıyız. Sayın Mesut Barzani’nin, KDP’li kadınların bizim kaygılarımızı anlayacağını düşünüyorum. KDP gerçekten Kürt halkının özgürlük mücadelesine katkı vermek ve kendi tarihine sahip çıkmak istiyorsa yapması gereken; Türkiye’nin işgal politikalarına karşı durmak ve Türkiye’deki Kürt siyasetine, halk iradesine yönelik saldırılara son vermesini, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit uygulamalarının sona erdirilerek, müzakerelerin başlatılması, Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü, özgürlükçü çözümü için çaba içerisinde olması gerekir. Bu süreçte Kürt ulusal birliğini sağlamak Kürt halkının adil demokratik, özgür ve barış içinde bir arada yaşaması için mücadele eden aydın, yazar, akademisyen ve siyasetçileri, dostları, halklarımızı selamlıyorum. Bu emek ve çabaların, halklarımızın, bizlerin umudunu büyüttüğünü ve bu emekleri asla unutmayacağını bilmelerini istiyoruz. Halkımızın özgürlük mücadelesi mutlaka başarıya ulaşacaktır. Buna inanıyorum. Herkese selam ve sevgilerimi sunuyorum.”
ANKARA