Rusya güçlerinin Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentinde son savunma alanı denen Azovstal Çelik Fabrikası’ndaki yüzlerce askeri ve Azov Taburu’nu esir alması aşırı sağcı yapılanmaları yeniden gündemleştirdi
Yücel Deniz
Savaşı başlatma gerekçeleri arasında Ukrayna’yı “Neo-Nazilerden arındırma” hedefi koyan Rusya’nın işaret ettiği Azov Taburu’nun bulunduğu Mariupol-Azovstal Çelik Fabrikası, Rusya kontrolüne geçti. Ukrayna’da Azov Taburu gibi kimi yapıların Savunma Bakanlığı’na bağlandığı ırkçı gruplar hangileri?
Azovstal Çelik Fabrikası’nın 17-20 Mayıs 2022’de Rusya kontrolüne geçmesiyle Rusya, Azak Denizi’ni (Azov Denizi) ve Azak liman ticaret hattını Ukrayna’ya tamamen kapattı. Yüzlerce Ukrayna askeri ve ırkçı Azov Taburu üyesi esir alınarak Rusya güçlerinin kontrolündeki yerlere taşındı.
Rusya, Ukrayna sınırına askeri yığınak yaparken ve 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya savaş açarken Ukrayna’yı “Neo-Nazilerden arındırma” hedefi koymuştu. Sık sık bu grupların ortaya çıkışı ve yaptıkları tartışma konusu oldu.
Ukrayna’da başkanlık koltuğuna oturan Viktor Yuşçenko, Petro Poroşenko, Volodimir Zelensky gibi isimler ırkçı gruplarla ilişkiler kurdu. Viktor Yuşçenko, Petro Poroşenko, Volodimir Zelensky döneminde faşist denen “Neo-Nazi” diye kodlanan bu gruplar İkinci Dünya Savaşı sırasında Stepan Bandera ile Ukrayna İsyancılar Ordusu’nun (UPA) başkomutanı Roman Şuheviç’e “Ulusal Kahraman” unvanı çıkarttırdılar.
Naziler için kutlama, Genelkurmay Başkan Yardımcılığı
Svoboda Partisi, Sağ Sektör ile birlikte Nazi işgali döneminde 1943’te 600 Polonyalının öldürüldüğü Yanova Dolina katliamının yıldönümlerinde “zafer kutlaması” dahi yapıyordu. En son Ukrayna Başkanı Zelensky, Sağ Sektör Lideri Dmikri Yaroş’a şeref nişanı verdi, onu Genelkurmay Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturttu.
Rusya politikalarına yakın duran Ukrayna başkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile ortaklık anlaşmasını imzalamaması üzerine 21 Kasım 2013’te gösteriler başladı ve silahlı çatışmalara dönüştü. Gösteriler 2014’te sürdü.
2014 ayaklanması sırasında ırkçı grupların da desteğiyle Meclis tarafından görevden alınan ve Rusya’ya kaçan Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’e darbe yapan gruplar içinde 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yapmış Ukrayna Milliyetçi Örgütü’nün lideri Stepan Bandera’nın programını benimseyen Svoboda Partisi, Sağ Sektör, Azov (Azak) Taburu, S14, Sosyal Milliyetçi Parti, Ukrayna Vatanseveri “Neo-Nazi” diye kodlanan faşist gruplardan.
Destek halk düzeyinde yüzde 1-2 düzeyinde olsa da 2014’teki darbe sonrası Svoboda Partisi yeni hükümette Başbakan Yardımcılığı, Savunma Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile başsavcılık ve iki valilik ele etti. Sağ Sektör’e Genelkurmay başkan yardımcılığı koltuğu verildi.
Faşist pratiği olan Sosyal Milliyetçi Parti ile Ukrayna Vatanseveri’nin kurucusu Andriy Parubiy Ulusal Güvenlik ve Savunma Konsey Başkanı koltuğuna oturtuldu, sonra Parlamento Başkanlığı’na seçildi.
Yeni hükümetler “Neo-Nazi” denen faşist oluşumlara kapıları açık tuttu, sırtlarını sıvazladı. Yasal görüldü ve Gamalı haç taşımalarına izin verildi. Azov Taburu’na Milli Savunma’da alan açıldı.
Irkçıların askeri ve siyasi dayatmaları ve koltuklar elde etmesiyle 2014’te ilk iş olarak Azınlık Dil Yasası’nı iptal edildi, Rusça, Romence ve Macarca müfredattan çıkarıldı. “Komünizmden Arındırma Yasaları” çerçevesinde Sovyet Devrimi kurucu lideri Vladimir İlyiç Lenin’in yüzlerce heykeli yıkıldı, kaldırıldı. Sovyetlere ait simgeler ve isimler ülke kentlerinde silindi.
Ukrayna’nın ‘Hatin’i ya da ‘Madımak’ı
Yıl 2014’tü ve 1 Mayıs kutlamaları dönemiydi. Odessa’da da 1 Mayıs kutlamaları gerçekleşiyordu. Maçlar da vardı. Karadeniz kıyısındaki Odessa’da yapılan 1 Mayıs kutlamaları ve maçlar sonrası Sağ Sektör’ün öncülük ettiği faşist gruplar Rus yanlılarının toplanmak zorunda kaldığı sendika binasını ateşe verdi. Devlet güçlerinin seyrettiği 2 Mayıs 2014’teki katliam sırasında binada 48 kişi katledildi, yüzlerce kişi yaralandı. Yaşananlar Türkiye’de ırkçı güruhun polis-jandarma izlerken 2 Temmuz 1993’te Sivas’taki Madımak’ta yaptığı katliam gibiydi.
Yetkili pozisyondakilerin kullanılan dil de alışıldıktı. Odessa Valisi Vladimir Nemirovski, “Silahlı teröristleri etkisiz hale getirmeye çalışan insanların yası dışı eylemi” dedi. Irkçı Milletvekili Irena Farion “Şeytanlar cehennemde yanmalı. Futbol taraftarları asilere en iyisi yapıyor. Aferin!” dedi.
Ukrayna’da yaşayan Ruslar, Odessa katliamını 1943’te Alman Nazileri ilerlerken Ukraynalı Nazi taburunun Hatin’de 149 köylüyü yakmasına atfen “Yeni Hatin” adını vermişti.
Azov, IŞİD, HTŞ, ÖSO, SMO, SADAT…
Sonuç itibariyle birçok ülkenin Azov’ları var. Azov Taburu, Hizbullah, JİTEM, ÖSO, SMO, HTŞ (Heyet Tahrir El Şam, ya da eski adıyla El Nusra), IŞİD, SADAT gibi faşist veya teo-faşist yapılar kimi devlet organizasyonları ve hükümetler tarafından desteklenirken, bu yapılar halkların başına bela oluyor.
Bir dönemin JİTEM-Hizbullah denkleminin JİTEM-SADAT şeklinde güncellenip cereyan etmesinin halklar için ne anlama geldiğini görmek için Soğuk savaş sonrası 1990’lardaki arşivlere bakmak yeterli.
13 Mayıs 2022 günü CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye’de illegal kampları olduğu, Gayri-Nizami Harp eğitimleri verdiği kaydedilen, Libya, Suriye, Ukrayna gibi ülkelerde silah ve eğitim işlerine girdiği, SADAT’ın 2020’de Dağlık Karabağ’daki savaşta yine yabancı savaşçıların Azerbaycan’a gönderilmesinde rolü olduğu vurgulanan SADAT’ın İstanbul Beylikdüzü’ndeki merkezine gitmesi dikkatleri bir kez daha bu yapılara çekti. Kılıçdaroğlu’nun “Önünde bulunduğumuz SADAT bir paramiliter kuruluştur. Düne kadar Erdoğan’ın danışmanlığını yapıyordu bunlar. Hedefleri arasında gayrı nizami hak eğitimi de var. Dikkatini çekmek isterim kamuoyunun yani sabotaj, baskın, pusu kurma, tahrip, suikast, ve tehdit. Arapça terör tedhiş olarak tanımlanıyor, Türkçesi de terör. Aynı zamanda terörist yetiştiren bir kuruluş” sözleri tehdidin boyutunun yansımasıydı.
‘Kamp fotoğraflarını gördüm’
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de 20 Mayıs 2022’de Halk Tv’de yaptığı açıklamasında SADAT’ın Tokat ve Konya’daki kamplarından fotoğraflar gördüğünü belirterek şunları söylediğini kaydetmekte yarar var: “SADAT’la ilgili fotoğraflar gelmişti Konya ve Tokat’ta var olan kamplara dair. Bunu ilan ettim. Suç duyurusunda bulunuldu. İfadeye gittim. Bir deşifreydi yaptığım, devletin kayıtlarına girecek şekilde. Daha sonra Kılıçdaroğlu’nun SADAT’a gidişi var. Kendisine gelen bilgiler var. Kemal Bey’le görüşmediğim için bilmiyorum o bilgi nedir, ne değildir. Ama bana gösterilen, fotoğraflardı. Kamplardaki çalışmalara dair fotoğraflar. İnsanların eğitildiği kamp görüntüleriydi. Hangi kurumdan olduğu belli olacağı için almadım ama gördüm. Savcıya söyledim. Bir süre bu konu kapandı. Türkiye için korku unsuru olmadı. Şimdi Kemal Bey ‘Elimde bilgiler var’ (diyor), ciddiye alınması gereken bir durum bu. Dikkatle takip ediyorum.”
Özcesi, tarihsel yaşanmışlıklar gösteriyor ki, bu tür yapılar hukuk, adalet, siyaset, toplumsal dokuları çürütüyor, askeri harcamaları denetimsiz kılıyor, ekonomide kara delikler yaratıyor. Bu yapılara ve paydaşlarına ayrılan kaynaklar herkesin sırtına yeni zamlar olarak yük oluyor, kirli işler bu organizasyon şemalarının perdeleriyle örtülüyor. Bu da insan yaşamını, ekonomik yaşamı tehdit ediyor, yaşam alanlarında güvensizlik üretiyor, toplumlar arası, insanlar arası, halklar arası ilişkileri paralize ediyor. Peyderpey toplumsal hareketsizlik ve toplumsal çürümeyi kaçınılmaz kılıyor. Bu yapıları önlemek toplumsal bilinç ve ortak tutum almaya bağlı.