AKP’nin Suriye’ye 1 milyonluk mülteci yerleştirme planı, İsrail’in yerleşimci uygulaması ile aynı
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Suriye’de Türkiye’nin ele geçirdiği bölgelere 1 milyon mülteci yerleştirme planı, İsrail’in Filistin topraklarında uyguladığı yerleşimci politikasını andırıyor. Filistin topraklarının zaman içinde İsrail’in yerleşimci nüfusu tarafından yutulduğu politika ile demografik yapı değiştirilirken, İsrail’e bu yüzden sert suçlamalarda bulunan AKP iktidarı da aynı planı uygulamaya koydu. Bu plan ilk Efrîn’de uygulamaya konularak Kürt nüfus kentten sürüldü ve bölgeye Selefi grupların aileleri yerleştirildi. Efrîn’de yüzde 90’ın üzerindeki Kürt nüfusu yüzde 20’ler seviyesine indirildi. Kuzey-Doğu Suriye’de ele geçirilen Cerablus, Bab, Ezaz, İdlib, Serêkaniyê ve Girê Spî için de aynı planın uygulanacağı hükümet tarafından açıklanmıştı. Bu amaçla Avrupa’nın da desteğiyle bu gölgelerde TOKİ konutları inşa edilmeye başlandı. Yerleşimci uygulamasına bölge halkları tepkili iken, uzmanlar, Neo Osmanlı hevesinin bir ayağı olarak değerlendirdi.
Neo Osmanlı projesi
Ankara’nın, Suriye’nin Cerablus, Bab, Ezaz, İdlib, Serêkaniyê ve Girê Spî bölgelerine “Suriyeli Mültecilerin Geri Dönüşü” olarak adlandırılan yerleşimci projesini ANHA’ya değerlendiren El-Arabiya Araştırma Merkezi Direktörü Hani Silêman, Neo Osmanlı vurgusu yapıyor. Silêman, “Neo Osmanlı, Türkiye’nin yeni dış politikasını karakterize eden bir ideolojidir. Amacı, Kuzey Afrika’dan Balkanlara oradan Ortadoğu’ya kadar birçok yeri işgal eden Osmanlı devleti dönemine geri gitmektir” şeklinde konuştu. Neo Osmanlı’nın AKP’den önceki hükümetlerce de benimsendiğini dile getiren Silêman, “Projeyi ciddi biçimde gündemine alan ilk hükümet Turgut Özal hükümeti oldu. Onu AKP izledi. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan bu ideolojiye göre politikalara yön verdi. Bu strateji açık ve büyük ölçüde geriye gitti. Çünkü devletler ve halklar, özellikle Sudan’da, Türk devletinin ele geçirmek istediği Afrika’nın bazı ada ve bölgelerinde bu tür stratejileri reddetti. Dolayısıyla bu strateji çok geride kaldı” dedi.
İçeriği sömürgecilik
Yemen’deki Yahudi Araştırma Merkezi Başkanı Ebdusetar El-Şimêrî de şunları söyledi: “AKP’nin kuruluşundan bu yana başlattığı Neo Osmanlı ideolojisi ya da fikrinin amacı Ortadoğu’da, özellikle İslam dünyasında, Ortadoğu’da stratejik ve jeopolitik bir ortam yaratmaktır. Osmanlı işgalini yaşayan tüm halklar bu projeyi reddetti.” Ebdusetar El-Şimêrî, 15 yıl önce başlayan fikrin Türk devleti tarafından yeniden canlandırıldığını ve üzerinde çalışıldığını belirterek AKP iktidara geldiğinde destekçilerinin, İhvan üzerinden bu projeye hizmet ettiğini ifade etti. Neo Osmanlı’nın hedefleriyle ilgili olarak El-Şimêrî, amacının bölge ekonomisini ve kaynaklarını kontrol etmek olduğunu kaydetti. El-Şimêrî, Türkiye’nin bu konuda siyasi ve dini tarafını kullandığını söyledi. Neo Osmanlı vizyonunun eskisiyle aynı olmadığını belirten El-Şimêrî, “Yeniden yapılanma sürecinde ekonomik çöküş, liranın değer kaybetmesi ve Türk muhalefetinin yükselişi yaşanıyor. Neo Osmanlı Türk devletinde yerini sağlamlaştırdıktan sonra dışarıya yönelmek istiyor. Akdeniz’de gaz arama çalışmalarına başlaması bu projenin hedeflerinden biridir. 2. Dünya Savaşı Türkiye’nin bu planlarına ulaşmasını engellemiştir” şeklinde konuştu. Neo Osmanlı projesinin geleceği ile ilgili olarak El-Şimêrî şunları söyledi: “Parlak bir geleceğe sahip olmasını ya da emellerini gerçekleştirebilmesini beklemiyorum. Uluslararası ve bölgesel bir onay alamadı. İçeriği sömürgecilikten başka bir şey değildir.”
Bab’da tepki
Bab’a bağlı Tadif şehrindeki halk, Ankara’nın demografik değişim projesini kınamak için çadır eylemi başlattı. Türkiye ise ele geçirdiği bölgeler ile Suriye’nin diğer bölgeleri arasında duvar örmeye devam ediyor. Minbîc kırsalından Şêrawa’nın köylerine kadar olan bölgelerde hendek kazılıyor, duvar örülüyor. Tadif halkı, (%30’u Şam hükümetinin kontrolü, %70’i ise TSK ve bağlı grupların denetimi altında) bu politikayı kınamak için çadır eylemi başlattı. Türkiye, Halep’in kuzeydoğusundaki bölgede 3 metre derinliğinde hendekler kazdı. Erdoğan’ın geçtiğimiz nisan ayında bir milyon Suriyeli mülteciyi bu bölgelere yerleştirme planından bahsetmesinin ardından, TSK mayıs başında Marê’de 4 metre yüksekliğinde ve 200 metre uzunluğunda beton duvar örmeye başlamıştı.
‘Bu işgal duvarıdır’
Minbîc’deki Şehba Göçmen Bürosu, Mari ve Bab köylerinde Ankara tarafından örülen duvarlara ilişkin basın açıklaması düzenledi. Minbîc’deki Şehba Göçmen Bürosu üyelerinin katıldığı açıklamayı büro yönetim üyesi Bêrîvan Xeyrî okudu. Açıklamada, “Türk devleti, dünyanın Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşa odaklanmasını fırsat bilerek Kuzey ve Doğu Suriye toprakları ve Şehba’ya yönelik topçu saldırılarını arttırdı. Lozan Anlaşması’nın yüzüncü yılı yaklaşırken ve Misak-ı Milli hayalini hayata geçirmek amacıyla Türk devleti eş zamanlı olarak Başûrê Kurdistan’da HPG’ye savaş ilan etti. Türk devleti Musul, Kerkük, Halep ve Kuzey Suriye’yi işgal etmek istiyor. Türk devleti bölgeyi insansızlaştırma ve işgali hızlandırmak için halkı göçe zorlamaktadır. Bab ve Mari köylerinde başlatılan duvar inşası Suriye’den işgal altındaki toprakların iletişimini kesmek ve bölgeyi ilhak etme çabasıdır. Bu suçlar dünyanın gözü önünde işleniyor. Cerablus, Efrîn, Serêkaniyê’yi işgal ettiğinden bu yana Kürt ve Arap halklarına yönelik demografik değişimi hızlandırma çabalarına girişen Türk devleti Suriyeli göçmenleri bölgeye geri göndermeye çalışıyor. Rusya’yı ve Şam hükümetini Suriye’yi bölmeyi amaçlayan işgalci duvar çalışmalarını engellemeye çağırıyoruz.”
QAMIŞLO