Köyleri ‘özel güvenlik bölgesi’ içerisinde kaldı. Köylüler, kendi köylerine GBT ile giriyor, yaşamsal malzemelere ‘kota’ adı altında kısıtlamalar getiriliyor, hastaneye giriş için bile izin alıyorlar
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki alanlara yönelik geçmişten bugüne gerçekleştirdiği saldırılardan en çok etkilenenlerin başında, sınır hattında yaşayan halk geliyor. Her yeni saldırıda ilk olarak göçe zorlanan aileler, birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor. Sınırdaki köy ve mezralara giriş-çıkışlara “ikametgah” şartı getirilmesi, hastaneye gidişler için izin alınması, “kota” adı altında yaşamsal malzemelere getirilen kısıtlamalar ve GBT ile köye giriş bu uygulamalardan sadece bazıları. Hakkari’de yaşayan halk da bu uygulamalardan nasibini alıyor.
Uygulamalar 90’lı yılları geçti
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2017 yılında yaptığı “yayla yasakları kaldırılacak” açıklamasının üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen halen kentin çok sayıda yayla ve meraları yasaklı durumda. Hakkari merkez ile Çukurca, Yüksekova, Şemdinli ve Derecik ilçelerinde “Özel Güvenlik Bölgesi” adı altında yasaklanan 12 bölgeye giriş ve çıkışlara halen izin verilmiyor. Yasak ve baskılardan en çok nasibini alan köylerden birisi olan Yüksekova’ya bağlı Êlê köyü de söz konusu yasaklı bölgeler içerisinde yer alıyor. Köy girişinde bulunan askeri arama noktasında, ikametgahı köye kayıtlı olmayanlara izin verilmezken, 90’lı yıllarda 15 hane olan köy, yaşanan baskılardan dolayı 3 haneye indi. Göç etmek zorunda kalan köylüler ise, yaz aylarında sadece ziyaret amaçlı köylerine girebiliyor. Sabah saat 08.00’da kimlik kontrolünden geçen köylüler, askerlerin belirlediği saatlerde ise köyden çıkmak zorunda.
Sınır hattına yakın bir noktada olan köyün etrafı tamamıyla askeri alanlara dönüştürülürken, Türkiye’nin KDP desteğiyle 17 Nisan’da Zap ve Avaşîn bölgelerine başlattığı operasyon sonrası söz konusu uygulamalar daha da sıkılaştırıldı. 1994 tarihinde devletin baskıları sonucu köylerinden çıkmak zorunda kaldıklarını ifade eden Emine Atak, yıllar sonra köye sadece 3 hanenin dönüş yaptığını belirtti. Köylerinden göç etmeden önce her sabah evlerinin etrafını askerlerin sardığını ve köy halkının baskılardan kaynaklı evlerinden çıkamayacak duruma getirildiğini hatırlatan Atak, “Köyde hiçbir iş yapmamıza izin verilmiyordu çünkü köyde sürekli operasyonlar oluyordu” dedi.
İşkence ve faili meçhuller
Köy boşaltmaları sırasında yaşanan faili meçhullere değinen Atak, yaşadıkları köyden üç kişinin alındığını ve bir daha haber alamadıklarını söyledi. Askerlerin baskılarından kaynaklı köy halkının daha fazla dayanamadığını ve köylerinin boşaltıldığını kaydeden Atak, 1994 tarihinde yaşadıkları baskıları şu cümlelerle anlattı: “Köyde bulunan gençler ve yaşlı erkekler köydeki karakola götürüldü. Hepsine işkence yapılmıştı. Gençleri panzerlerin arkasına bağlayıp Yüksekova’ya kadar öyle sürükleyip götürdüler. Biz de bu işkenceye dayanamadık köyden çıktık.”
Askeri alan oldu
Köy boşaltmalarının yanı sıra köyün “Özel Güvenlik Bölgesi” adı altında yasaklandığını dile getiren Atak, köylerine ikametgahı olmayanların hala giremediğini ve etrafının tamamının askerler tarafından kapatıldığını kaydetti. Atak, “Köy sahipleriyiz ama köye girene kadar bize çok zorluk yaşatıyorlar. Kendi toprağımız ama ne köye yerleşebiliyoruz, ne de hayvanlarımıza burada bakabiliyoruz. Evlerimizi burada bırakıp şehirlere yerleştik. Eskiden olduğu gibi yaylaya çıkıp hayvanlarımıza bakmak istiyoruz. Askerlerin köyümüzden çıkmasını istiyoruz” diye konuştu.
‘Zulme boyun eğmeyeceğiz’
Köylerinin yasaklanmasından kaynaklı şehir merkezlerine yerleştiklerini ifade eden köy sakinlerinden Süleyla Saygi, bir an önce yasakların kaldırılmasını istedi. Köylerinde ve yaylalarında rahatça kalmak istediklerini ifade eden Saygi, “Çocukluğumuzun geçtiği köylere yerleşmek istiyoruz. Değerimiz olan topraklarımıza yasaklardan kaynaklı gidemiyoruz. Bir kadın olarak söylüyorum; devletin bize yaptığı bu zulmü asla kabul etmiyoruz. Ne kadar baskı yapılırsa yapılsın değerlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Tek bir Kürt kalsa dahi asla bu zulme boyun eğmeyecek. Sonuna kadar kendi haklarımızın dilimizin ve kimliğimizin peşinden gitmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
AKP’nin KDP desteğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük başlattığı operasyonlara değinen Saygi, bir an önce KDP’nin yanlıştan dönmesi gerektiği çağrısında bulundu.
Kendi köylerine girebilmek için izin almak zorunda kaldıklarını dile getiren Baran Saygi ise yıllardır yaylalara çıkamadıklarını aktardı. Saygi, “Yasaklardan dolayı insanlar hayvanlarını satıp köyden çıktı. Köyde yetişen pancarları toplamaya geldiğimizde bile izin alıyoruz” diye konuştu.
HABER MERKEZİ