Kürtlere yönelik katliam yapan ülkelerle işbirliğini sürdüren KDP’nin yaptığı Hewlêr Katliamı’nın üstünden 25 yıl geçti. 16 Mayıs’ta hastaneler de basıldı ve 83 kişi katledildi
Türkiye’nin, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) işbirliğinde 14 Mayıs 1997’de Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarının sürdüğü 16 Mayıs’ta 83 kişinin yaşamını yitirdiği Hewlêr Katliamı’nın üzerinden 25 yıl geçti.
MA’nın haberine göre KDP özel güçleriyle birlikte “Barış Gücü” adı altında bölgeye sürülen 35 bin asker, 16 Mayıs 1997’de Heyva Sor a Kurdistan’a ait Dezgay Jiyan u Awedan (DJAK) hastanesinin de aralarında bulunduğu birçok kurum ve kuruluşa saldırdı. DJAK hastanesinde bulunan ağır yaralı 9 PKK’li kurşuna dizildi. Aynı saatlerde YNDK Genel Merkezi, Mezopotamya Kültür Merkezi Hewlêr Şubesi, PKK Temsilciliği, Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği (YAJK) Derneği, Welat ile Welatê Roj gazeteleri de aynı anda ağır silahlarla tarandı. Türkiye ve KDP’nin saldırıları sonucu 83 kişi katledildi. Saldırılardan sonra başlayan gözaltı ve tutuklama furyası da aylarca sürdü.
Katledilenlerin cenazelerinin Mamel Qîr bölgesinde toplu bir mezarda olduğu belirtilse de ne ailelerine teslim edildi ne de mezar yerleri açıklandı. Katliam sonrası tutuklanan birçok kişi de kaybedildi. Katliam aydınlatılmadığı gibi, failleri de yargılanmadı.
Hastane ve yaralı demeden…
KDP’nin ihanetiyle 16 Mayıs 1997’te yaşanan Hewlêr Katliamının tanığı ve aynı zaman o dönemde yaralı olarak hastanede olan Rotinda Engin, 2017 yılında yaşananları Fırat Haber Ajansı’na (ANF) anlatmıştı.
KDP’nin onayı ve taraflar arasında yapılan anlaşma gereği o süreçte Hewlêr’de bulunduklarını belirten Engin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk ordusu 14 Mayıs 1997’de Güney Kürdistan’daki PKK güçlerine karşı bir saldırı başlattı. Öncesinde KDP de Hewlêr’de kendi izni dahilinde bulunan PKK kadrolarına karşı baskıyı arttırdı. 16 Mayıs’ta da katliam yapıldı. Saldırı ve katliam, birlikte hazırladıkları bir konsept temelindeydi. Ben o zaman daha yeniydim ve ihanetin buraya kadar varabileceğini düşünemiyordum. Aslında o süreçte görece PKK-KDP ilişkileri iyi durumdaydı. Hatta o duruma gelmişti ki PKK Hewlêr’de resmi temsilcilik açmıştı. Hewlêr’de çok sayıda ağır yaralı ve gazi arkadaşlarımız vardı. Hastanede 50 civarında arkadaşımız vardı. Hepsi de yaralıydı. Kaldı ki yaralılarımızın oraya gelişi de KDP ile yapılan anlaşma sonucunda gerçekleşmişti. Arkadaşlarımızın tedavisi de izin dahilinde yapılıyordu.”
O döneme kadar ilişkilerin iyi gittiğini ve 14 Mayıs 1997’de Türkiye’nin sınır ötesine “Barış Gücü” iddiasıyla bir saldırı başlattığını kaydeden Engin şöyle devam etti: “Katliamın arifesinde KDP, Hewlêr sokaklarında PKK avına çıktı. Katliam öncesi bazı gelişmeler yaşandı. Operasyondan iki hafta önce de bazı yaralı arkadaşlarımız gelmişti. Hastaneye tedaviye giderken KDP’nin yaklaşımlarında fark edilir şekilde değişimlere tanık oluyorduk.”
Yaralıların narkozsuz ameliyat edildiğini, kendisinin de yaralı olduğunu ve tedavi olmak için hastanede bulunduğunu aktaran Engin şunları söyledi: “Doktorlar, ilikten parça alacağız, dediler. Hastanede Türkçe konuşan bazıları vardı. Büyük ihtimal MİT elemanıydılar. Bu benim dikkatimi çekti. Daha önce bu tipleri hiç görmemiştik. 14 Mayıs operasyonundan iki hafta önce hastanede bir hareketlenme olmuştu. Türkçe konuşanların sayısı oldukça fazlaydı. MİT’in örgütlediği kontra birimler de vardı. Bana ağır bir iğne yaptılar. İğneyi yapmamaları için çok direndim ama yaralıydım, güç getiremedim. İğneyi yaptıktan sonra ağzım köpüklenmeye başladı. Ben daha ne olduğunu anlamadan ikinci iğneyi yaptılar ve olduğum yerde yığıldım ve süre öyle tepkisiz kaldım.”
Engin, KDP yetkilileriyle yapılan hiçbir görüşmede “Hewlêr’den çıkın” talebinin kendilerine iletilmediğini söyleyerek, “Yaralı arkadaşların tedavisi de kurumların açılması da resmiydi. Biz bu durumu Kürtler arası birlik, ortaklaşma anlamında oldukça olumlu da görüyorduk. Dolayısıyla böyle bir şey beklemiyorduk. Tutum sertleşince de anlam verememiştik. Ama şimdi baktığımda Türkiye ile kurulan kirli ilişki ve ittifaklar üzerinden her şeyin ters döndüğü daha net görülüyor. Aslında KDP Hewlêr’deki devrimcileri Türkiye’nin sunağında kurban etti, peşkeş çekti” şeklinde konuştu.
‘İhanet çırılçıplaktı’
Engin, KDP’nin işbirliği ve ortaklığıyla yapılan katliamı, “İhanet çırılçıplaktı. Hewlêr’de, üstelik bir hastanede ve Kürt kurumlarında hepsi yaralı Kürt halkının fedakar evlatları. Tereddüt etmeden baskın yaptı ihanet şebekesi, 100’e yakın yaralı devrimci katledildi. İhanetin o denli soysuz olacağını tahmin etmezdim. Bunu yapanların Kürt olabileceğini aklım almıyordu. Bir anda üzerimize binlerce kurşun yağdı. Yüzlerce KDP’li etrafımızı sarmıştı. İhaneti ilk kez bu kadar derinden görüyordum. Üzerimize doğrulan nefret dolu gözler, ölüm saçan mermilerin Kürtlere ait olabileceğine inanamıyordum. Maalesef gerçekti. Kürt’üm diyenler, düşmanlarının hesabına kardeşlerini boğazlamanın uğraşındaydı” dedi.
‘Hewlêr de utanmıştır’
İhanet karşısında “Yer ve gök utandı” diyen Engin, “Hewlêr de utanmıştır. İhanet bir ip gibi dolanmıştır birilerinin boynuna. Çatlamışsa bir kez onur damarı, gerisi dipsiz bir çukurdur. Saldırı başlayınca Hêvidar arkadaş kapıları kilitleyip terasa çıkıyor. Orada saatlerce tek başına direniyor. Sonra yaralanıyor. El bombasını kendisinde patlatmak istiyor. Düşmek istemiyor ihanetçilerin eline. El bombası uzak, yarası da ağırdır. KDP güçleri hastanenin teras kapısını kırıp yanına çıkıyor ve yaralı halde üçüncü kattan aşağı atıyor. Ardından çırılçıplak cenazesini 4 gün caddenin ortasında bırakıp teşhir ediyor” şeklinde anlattı.
Katliam 25 yıldır aydınlatılmazken, 2022’de AKP ortaklığında Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik saldırılarda yer alan KDP, yine “ihanet” ile anılıyor.
Kaynak: MA