Diyarbakır’da düzenlenen ‘Dil ve Hukuk’ panelinde konuşan panelistler Kürtler üzerindeki asimilasyon politikalarına dikkat çekerek her alanda Kürtçe konuşulması gerektiği vurgulandı
Kürt Dil ve Kültür Ağı, Diyarbakır Barosu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı dolayısıyla Tahir Elçi Konferans Salonu’nda “Dil ve Hukuk” konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü Diyarbakır Barosu Kürtçe Dil Komisyonu Başkanı Elif Birlikli’nin yaptığı panele, yazar Bahoz Baran, dil bilimci Zana Farqînî ve avukat Cemile Turhallı Balsak panelist olarak katıldı.
‘Biz dilimize sahip çıkacağız
Panelin açılışında kısa bir konuşma yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt dili üzerinde asimilasyon politikaları yürütülüyor, ama biz dilimize sahip çıkacağız. Var olduğumuz sürece dilimiz yaşayacak. Kürdistan’da da her zaman Kürtler ve dilleri üzerinde baskılar olmuştur. Hepimizin diline sahip çıkması gerekiyor” dedi.
‘Her alanda Kürtçe konuşmalıyız’
Toplumsal açıdan Kürt dilini değerlendiren Zana Farqînî, ” Hiçbir zaman varlık ve dil meselesini birbirinden ayrı tutmuyoruz. Dilin üzerine yoğunlaşmak istiyoruz. Neden diller yasaklanıyor? Bunu sormak istiyorum. Madalyonun iki yüzü var, bizim dilimizin çerçevesi de budur. 90’lı yıllardan bu yana dilimiz için çeşitli kurumlar oluşturuldu. Gazeteler çıkarıldı. Ama baskılar Kürt gazeteciliği ve medyasını da sürgün etti. Musa Anter ve diğer öncüler bizim için saygın isimlerdir. Başımız dik onlar sayesinde. Bunlar madalyonun güzel ve onurlu yüzleridir. Bu dil annelerimizden bize emanettir, ama biz bu emaneti hakkıyla çocuklarımıza aktarabiliyor muyuz? Bugün bizim dilimiz okullara gitmeyenler ve yaşlılarımızın omuzlarında. Okuyanlar da ise dilimiz çok zayıf, lisedekilere göre üniversitelerdekiler daha çok asimile oluyor. Bilinç yükseldikçe asimilasyon da yükseliyor. Fakat her ne kadar eksik olsa da bir sahiplenme de söz konusu. Her kurumda her alanda Kürtçe konuşmalıyız” diye konuştu.
‘Dil insanın kimliğidir’
Avukat Cemile Turhallı Balsak, hukuki açıdan dil üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Dilin de ruh gibi olduğunu, canlı ve yaşadığını aktaran Balsak, kültürü ve dili ayıramayacaklarını söyledi. Balsak, “Dil insanın kimliğidir. Dil hem insanları bir araya getiriyor hem de ayırıyor. Kimliğin iki amacı var; biri seni tanıtıyor diğeri de seni diğer insanlardan ayırıyor. Mesela yurt dışında birine ne olduğunu sorunca öğrenciyim, doktorum ya da öğretmenim diyor. Ama burada sorduğunda direkt Kürt’üm diyor. Artık bu refleks haline getirilmiş. Çünkü her yerde, ‘Türk övün çalış’ denildi bugüne kadar” ifadelerini kullandı.
Sahiplenme çağrısı
Yazar Bahoz Baran, “Bu memlekete ilk geldiğim günden beri ne gördüysem not aldığım bir defter vardı. Bugüne kadar 100 sayfa not tuttum. O aldığım notlardan söz etmek istiyorum. Neden kendimizi görmediğimizi anlatmak istiyorum. Kürtlerin meşhur bir sözü var: ‘asimile olmuşuz’ Bunu söylediğinizde sanki bizim suçumuz yokmuş gibi davranıyoruz. Dilimiz ölüyor demek de yanlış dilimiz öldürülüyor demek doğru olanıdır. Yaşamımızda çok büyük sorunlar var. İnsanlarımız asimile oluyor ama asimile olmuyormuş gibi yaşıyor. Yıllardır bu şehirdeyim, Kürtçe birkaç kişinin omuzlarına kalmış durumda. Her Kürt, Kürtçe konuşmada ve sahiplenmeden sorumludur. Herkes sorumluluk almalı. Dilimizde farkındalık yaratmamız için siyaset ayağımız güçlü olmalı. Devleti dil konusunda eleştiriyoruz, ama biz de öyle konuşuyoruz. Dil meselesini sloganda, ajitasyonda sınırlı bırakmışız. Sadece bu günlerde kutluyoruz, ama bu mesele iki günlük iş değildir, her gün sahip çıkmalıyız. Bu şekilde gidersek kaybederiz” şeklinde konuştu.
Panel, soru ve cevap kısmının ardından son buldu.
Kaynak: MA