Diyarbakır’da 2018’den bu yana eylemlere katılan tüm kadınlar ‘örgüt üyeliği’nden yargılandı. Batıda ise içeriği bire bir aynı olan eylemlere 2911 sayılı kanundan işlem yapıldı. Bu ikiliği araştırmayla ortaya çıkaran avukat Gözde Engin anlattı
Kadınlara yönelik şiddet, cinsiyetçi ve ırkçı politikalarla tırmandırılıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, kadın düşmanı politikalara karşı çıkarak alanlarda mücadele veren kadınlara ise ağır saldırılar yapılıyor. Özellikle bölgede mücadele yürüten kadınlara yönelik baskı ve saldırı politikaları çok daha farklı yöntemlerle uygulanıyor.
Anayasada önceden izin almaksızın her yurttaşın eylem ve etkinlik yapabileceği güvence altına alınmasına rağmen eylem ve etkinliklere katılanların çoğu 2911 sayılı “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet”ten yargılanıyor. Bölgede ise durum çok farklı…
Lisans teziyle araştırdı
Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi Avukat Gözde Engin, konuyu yüksek lisans tezini yazarken araştırdı. Bölgede 25 Kasım, 8 Mart ya da herhangi bir kadın eyleminde gözaltına alınan kadınların hepsinin “örgüt üyeliği”nden yargılandığını söyledi.
Yargı pratikleri farklı
Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’dan kadın eylemlerine dönük iddianameleri incelediklerini söyleyen avukat Engin, “Ankara, İstanbul ve İzmir’de eylem ne olursa olsun, bölge kentlerindekiyle bire bir aynı eylem olsa dahi 2911 yasaya muhalefetten ceza soruşturması yürütülüyor. Fakat Diyarbakır’daki yargılamalarda bu farklı uygulanıyor. Örneğin Leyla Güven’in açlık grevi sürecinde kadınlar İstanbul’da destek için cezaevi önünde bir eylem yapmıştı. Diyarbakır’da ise Koşuyolu Parkı’nda yapılan bir eylem vardı. Aynı eylemlerde İstanbul’daki kadınlar 2911 yasaya muhalefetten, buradaki kadınlara ise ‘örgüt üyeliği’ delil olarak dosyalarda yer alıyor. Çok net bir şekilde farklı yargı pratiklerinin olduğunu görebiliyoruz” dedi.
‘2911’den tek iddianame yok’
2018 ve 2021 yılları arasında çıkmış olan raporların tamamını incelediklerini belirten Engin, İHD ve ÖHD gibi birçok kurumla iletişime geçtiklerini ve onlara da bu durumu sorduklarını ifade etti. Avukat Engin, “2911 sayılı yasaya muhalefetten açılmış iddianame var mı diye diğer kurumlarla birlikte inceledik. 3 yıl içerisinde hazırlanan iddianamelerin içerisinde bu yasadan hiçbir iddianameye ulaşamadık. Ulaşamamış olmamız da bir veridir” diye konuştu.
8 Mart şiddet eylemi değil
Diyarbakır dışında açılan iddianamelerin toplu şekilde açıldığına, davaların da toplu biçimde görüldüğünü ve gördükleri kadarıyla bu davaların beraatla sonuçlandığını dile getiren Engin, Diyarbakır’da yine aynı eylemden her kadın özelinde tek tek iddianame hazırlandığını vurguladı. Avukat Engin, “Birden fazla eylem de ekleniyor. Örgüt üyeliğinin eylemlerinin çeşitli yoğunluğu ve sürekliliği gerekçesi altında incelenerek birçok kadına cezalar verildi. 2911 sayılı kanunun ceza üst sınırıyla, TMK’nın 5. madde ve TMK 314/2. Maddesinin üst sınırı arasında çok devasa fark var. ‘8 Mart’a katıldılar’ deniliyor, bu nasıl bir şiddet eylemi olabilir? ‘Örgüt propagandasına’ dair ne olabilir?” sözlerine yer verdi.
142 kadın yargılandı
Devletin Kürt kadınlarına, “Senin katılmış olduğun her eylem, etkinlik senin iddianamende karşına minimum 6 yıl 3 ay hapis cezası olarak çıkacaktır” mesajı verdiğini dile getiren Engin, sözlerini şöyle sürdürdü: “22 Mayıs 2020 ile 20 Kasım 2020 arasında sadece Diyarbakır’da 7 farklı operasyonda 118 kadın yargılandı. 5 Nisan 2021’deki operasyonu da eklediğinizde 142 kadın yargılandı. 5 Nisan ve 14 Temmuz 2021’de sadece kadınlara dönük operasyon yapıldı. Diğer operasyonlar her ne kadar karma görünüyor olsa da kadınlar ağırlıktaydı. Tüm bunlara baktığımızda burada çok daha sert cezalandırma politikaları var.”
Adil yargılama hakkı ihlal ediliyor
Gözde Engin, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Bir sistem oluşturuluyor; bir kişinin katılmış olduğu tüm eylem ve etkinlikler arşivleniyor. Çünkü 2014’lerden eylem fotoğrafları dosyaya konuluyor. Ne oluyor? Yargıtay içtihadının eylemlerin çeşitliliği, yoğunluğu ve sürekliliği olarak bir tik atılmış oluyor. Sonrasında organik bağ kurmak için bulabildikleri en kolay şey gizli tanık oluyor. O kadar gizli ki mahkemede soru dahi soramıyorsunuz. Gizli tanık beyanları diğer tüm dosyalarda kopyala yapıştır yapılıyor. Tabii bunların hepsi AİHM’nde adil yargılama hakkının ihlali olarak Türkiye’ye geri dönüyor.”
Şehriban Aslan/Diyarbakır-JinNews