Günümüz imkanlarının paralel bir eğitim sistemi yaratmaya müsait olduğunu belirten Kürt dil bilimci Tan, ‘Her ev bir okul olabilir. Bununla beraber Kürtlere ait olan tüm kurumlar da okul olabilir’ dedi
Kürt Ulusal Kongresi’nin 2006 yılında aldığı kararla birlikte her yıl 15 Mayıs “Kürt Dil Bayramı” olarak kutlanıyor. Yıllardır sürdürülen asimilasyon politikalarına rağmen toplumsal alanda varlığını sürdüren Kürtçeye dönük son dönemlerde uygulanan politikalar ve buna karşı yapılması gerekenlere dair Mezopotamya Ajansı’ndan Ceylan Şahinli, dil bilimci Sami Tan’la konuştu.
Kürtçenin gelişiminin bölge kentleri açısından iyi bir durumda olmadığını ifade eden Tan, dilin yaşam alanından koparılmaya çalışıldığına dikkat çekti. Kürtçenin belli sınırlara sıkıştırıldığını belirten Tan, “Tek dilin eğitim alanları ve kurumlardan çıkarak yaşamlarına bir bütün girdiğini görmekteyiz. Tabii aileler de çocuklarını eskisi gibi kendi dilleriyle büyütmüyorlar. Evet, hala konuşuluyor, çalışmalar yapılıyor, ancak yeterli değil. Dil akademilerinin azaldığını ve Kürtçe konuşanların sınırlı sayıda olduğunu görüyoruz. Yaşlıların daha çok Kürtçeyi kullandıklarını, ancak buna oranla gençlerin az olduğunu belirtebiliriz. Bu aslında devletin 100 yıllık politikasının devamıdır. İttihat ve Terakki’den bu yana olduğunu ve Türkiye’nin uluslaşmasının temellerinin atıldığı ve diğer dillere mensup olanların yok sayıldığını biliyoruz. Bundan kaynaklı da Kürtlerin kendi dillerini yaşatacak bir siyaset izlemeleri gerekiyor” diye konuştu.
‘Paralel bir eğitim sistemi yaratılabilir’
Siyasetçilerin Kürtçeyi propaganda dili olarak kullandığını belirten Tan, “Siyasetçiler ‘dilimiz yasaklıdır’ diyor. Ancak onlar dil için ne yapıyor? Bunu sormak gerekiyor. ‘Dil statüsü için, dilin konuşulması için ne yapıyorum?’ gibi soruları kendime de soruyorum. Kürtçe bugün sadece 21 Şubat ve 15 Mayıs’ta anılıyor. Bu büyük bir eksikliktir. Bugün var olan imkanlar çok daha fazla. Evet, alternatif bir eğitim sistemi oluşturulması biraz zor ama sistem içerisindeki eğitime paralel bir eğitim sistemi yaratılabilir. Her ev bir okul olabilir. Bununla beraber Kürtlere ait olan tüm kurumlar da okul olabilir. STK’lar, siyasi partiler çalışanlarını bu konuda eğitebilirler. Bununla birlikte Kürtçenin önü açılabilir ve gelişmesine olanak sağlanabilir. Dili korumak önemli ama gelişmesinin önünü açmak ve gelişmesine katkı sunmak daha önemlidir” ifadelerini kullandı.
‘Kürtçeyi kent dili yapmalıyız’
Dilin gelişmesi için akademik çalışmaların yapılması ve bununla beraber günümüz koşulları ve ihtiyaçlarına cevap vermesi gerektiğinin altını çizen Tan, şunları söyledi: “Kürtçe Ortadoğu’da bulunan birçok dil gibi tarım ve köy dilidir. Ancak şuan o aşamadan çıktığını görüyoruz. Kentlerde siyasi, ekonomik, kültürel olarak Türkçe’nin egemen olduğunu görmekteyiz. Bunun için de izleyeceğimiz politikalar ile Kürtçeyi kent dili yapmalıyız. Günümüz teknolojisi ve şartlarına göre geliştirmeliyiz ki halk tüm işini bu dille yürütebilsin. Bu dil ile araştırma, bilim alanında kullanılabilecek şekilde geliştirmeliyiz. Kürtçenin resmi bir statüsünün de sağlanması lazım. Bunun için de bir mücadele verilmesi gerekiyor.”
Asimilasyon politikaları
Kürtçenin aleyhine oluşturulan politikaların Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu ve onun oluşturduğu politikalar ile uygulanan Şark Islahat Planı’na kadar uzandığını anlatan Tan, bu politikaların bugün hala devam ettiğini vurguladı. Yaratılan politikalar ile Kürtlerin zihinlerine ve duygularına kadar hedef alındığını ifade eden Tan, “Bu politikalar ile bizim kendi dilimize, kültürümüze olan bağlılığımızı, sevgimizi azalttılar. Ulus-devletin bu politikalarına karşı, aydın, okumuş ve Kürtlerin özgürlüğü için bir şeyler yapma iddiasında olanların bir politika yaratamadığını görüyoruz. Teoride belki vardır ama pratik olarak bir şeyler yapılmıyor. Bu açıdan demokratik bir politika iddiası olan ve tekçi zihniyetçi bu sisteme karşı olduklarını söyleyen kurumların kendi çalışmalarını çok dilli yapması gerekiyor. Kendi kadrolarımızı bu alanda eğitmemiz gerekiyor” diye belirtti.
‘Bir dilin yaşamasını sağlayan şey onun konuşulmasıdır’
Kürtçeye yönelik çalışmalarda rotanın çocuklar ve gençler olması gerektiğini vurgulayan Tan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu açıdan Zarok Tv var. Gerçekten çok önemli bir çalışma bu. Bu dilin çocukların dili olması gerekiyor. Türkiye’deki eğitim sisteminde EBA gibi bir sistem var, bizim de böyle bir sistem kurmamız gerekiyor. Kürtçeyi eskiden milyonlarca insan konuşurdu ama birçoğu yazamazdı. Ancak bugün bakıyoruz yazanlar olmasına rağmen konuşan sayısı azalıyor. Bir dilin yaşamasını sağlayan şey onun konuşulmasıdır. Yazma sonradan çıkan bir şeydir. Kürtçenin konuşulması için adımlar atılması gerekiyor.”
HABER MERKEZİ