Yolları ayırmak! Medyada sık sık kullanılan bir söz bu. Son yıllarda ortaya çıktı. Bir gazeteci, bir yazar çalıştığı kurumdan atılınca, kovulunca, böyle diyorlar: Falan kişi ile filan kurumun yolları ayrıldı! Yok canım! Kim kimle birlikte yürüyordu ki, yolları ayrılsın. İşten çıkarmışlar işte! Haydi biraz kibar olalım ve “kovuldu” demeyelim!
1970’li yıllara kadar, basında sadece devletin radyo-televizyon kurumu olan TRT’si ve başında basın sektörü dışında başka işi olmayan patronların çıkardığı gazeteler vardı. Elbette bir de, cumhuriyetin kuruluşundan beri ülkenin her yerinden haberleri toplayan Anadolu Ajansı. AA’nın yanına ANKA ve benzeri haber ajansları da yeni kurulmaya başlamıştı.
12 Eylül faşist darbesi sonrasında hayatımıza giren Özal iş bitiriciliği, önce gazetelerin sonra da ilk kez kurulan özel televizyonların başlarına devletten ihaleler alan patronları getirdi. Gazete ve elbette asıl olarak televizyonlara büyük paralarla yatırımlar yapıldı. Haberciliğe yatırılan büyük paralar, devletten alınan büyük ihalelere de yardımcı oldu.
Bu süreç, eskiden gazetecileriyle neredeyse aynı sınıfta bulunan gazete patronları ile gazeteciler arasında bir uçurum yarattı. İlk kez Sabah ve Hürriyet’in inşa ettirdiği plazalarda, patron ve onlar adına hareket eden yönetici katları, yemekhaneleri ve hatta asansörleri öncelikle matbaa işçilerinden ve sonra da çalışan durumundaki gazetecilerden ayrıldı.
Patron ve onun adına hareket edenlerle, çalışanlar -yani gazeteciler- arasındaki yabancılaşma ya da ayrışma, o denli arttı ki, bir gazeteci örneğin işten çıkarıldığını, sabahleyin işe girerken kullandığı turnikenin kendi kartını gösterdiğinde açılmadığını gördüğünde öğrendi! Yani herhangi bir yönetici, işten çıkarıldığınızı size tebliğ etme gereğini bile duymadı.
Özal anlayışının halka yönelik birinci saldırısı özelleştirme ise, ikinci saldırısı sendikasızlaştırma oldu. Elbette bu Özal’ın kendi buluşu değil, ABD’den İngiltere’sine işçilere, grevcilere ve onların sendikalarına yönelik büyük saldırı dönemindeydi dünya. Medya için inşa edilen devasa avm tipi plazaların turnikelerinden sendikalılar da giremedi. İyi para alanların zaten asansörü bile ayrıydı.
Genelde her biri sağcı da olsa, iktidarların değişebildiği dönemlerde, belli başlı büyük medya grupları da birbiriyle bu anlamda rekabet halindeydi. Uzun süredir değişmeyen, değiştirilemeyen bir iktidarın gölgesinde, medya da tek tipleştirilmiş durumda. (Medya gruplarının iktidar yanlısı kişilerce satın alınmasa da, bu süreç bu şekilde gelişirdi maalesef)
Eskiden iktidara yaranır gazetecilik yaparken, ne denli yaratıcı olduğun önemliydi. Şimdi ise malum uçağa davet edilip, edilmediğin tek ölçü. O nedenle, bugünlerde hiç umulmadık gazeteci ya da köşe yazarlarının işine son veriliyor. Pardon ‘yolları ayrılıyor’. Söz konusu kişiler böylece ‘sosyal ölü’ geldiklerinde, “acaba ben nerede yanlış yaptım” diye kendilerine soruyorlar mı?
OKUR TEMSİLCİSİ
e-mail: aykol267@gmail.com
Adres: Hüseyin Aykol
Posta Kutusu: 253
Yenişehir – ANKARA